Yağmur, koyu gri bulutlardan şehre doğru süzülürken, kasvetli hava soğuk olmasa bile insanın üşümesini sağlıyordu. Damlalar kaldırımları nazikçe okşarken sokak lambaların sarı ışıkları, süzülen damlaları göz önüne çıkarıyordu. Sokakta yankılanan, kaldırımlara çarpan melodik ses dışında sessizdi. İnsanın içini hem bir ürpertinin yayılmasına hemde hafif bir rahatlama hissiyle sarıyordu.
Kaldırıma nazikçe çarpan damlaların aksine sert ve seri adımlar sokakta yeni bir melodinin yankılanmasını sağladı. Çıkan tok ses ahenkli melodinin yerini sert ve güçlü nakaratı almış, sanki bir solist gibi öne çıkmıştı.
Yanından geçtiği boş, dolu depoların duvarları yıpranmış bazı yerleri rutubetten renk değiştirmişti, şimdiyse yağmur yüzünden ıslandığı için burun sızlatan bir kokunun sokağı kaplamasına sebep oluyordu.
Sokak boyunca bu kokuyu takmamaya çalışarak ilerleyen kızıl genç ıslak deri eldivenli elini cebine atmış sigara paketini arıyordu. Bulduğunda çıkartıp çoktan hafif ıslanmış bir dalı dudaklarının arına götürdü, yanması için çakmağını yaklaştırmış kapağını açmadan önce diğer eliyle su gelmemesi için siper etmişti. İki defa denedikten sonra ufak sönmeye yakın ateş yüzünü ve avuçlarını hafif aydınlatmıştı.
Derin nefes çektiğinde bir anlığına sigaranın ucundaki kızıllığı canlandırmıştı. Duman sokağa yayılıp kaybolduğunda kaldırımı döven ayaklar yürümeyi kesmiş yeni dumanı ciğerlerine yollamadan önce kafasını kaldırıp koyu gri bulutlara gözlerini kısarak bakmıştı.
En azından siz ağlayabiliyorsunuz.
Tekrar yürümeye başlamadan önce yüzünde hafif hüzünlü küçük gülümsemeyi belirmişti. Demir parmaklı uzun kapılara yaklaştıkça içindeki ağırlık adımlarını yavaşlatmış yerine hantal, yorgun denilebilecek adımlara bırakmıştı. Demir parmaklıklardan birini kavrayıp kapıyı yavaş açtı. Gıcırtı sesi boş mezarlıkta yankılandı. Gecenin bir yarısı olmasına rağmen taşlı yolu ezberlediği için sorun yoktu.
Ayaklarının altında ezilen taşların tıkırtı sesleri kendi ayakkabısının çıkardığı tok sesle karışırken ezbere bildiği mezarların yanından süzüldü. Tam önlerinde durduğu ıslanmaya devam eden mezar taşlarına kazınmış isimleri ağır ağır içinden okudu.
ALBATROSS
PİANO MAN
DOC
LİPPMANN
ICEMAN
Hafif yağan yağmur sanki bu anı bekliyormuş gibi hızlandı. Toprakla buluşan sert damlalar oluşan çamurları etrafa sıçratmaktan hiç çekinmiyordu. Gencin ayakkabıları ve paçaları çamurla kirlenmiş olsa da şuan ki kasvetli ağır ortamda önemini yitiriyordu. Bu duruma gelmemek için yıllar harcamıştı. Kendiyle savaşmış, defalarca kendi düşünce ve hislerinin katili olmuştu. Ellerine baktı, bu eller sadece canını aldığı düşmanlarının kanlarıyla değil karşısındaki mezarlarda yazan isimlerinin de katiliydi. En önemlisi kendisinin katiliydi.
Bu ellerle öldürdüm her acı düşüncemi, bu ellerle öldürdüm her olumlu hissi artık geri dönemem.
İçindeki bastırmaya çalıştığı suçluluk duygusu yine ortaya çıkarken derince iç çekti. Hava boğazını parçalayarak ciğerlerine ulaştı, sanki ciğerlerinin içi dikenli tellerle doluymuş gibi bir acı yayıldı. Gözlerini kırpıştırdı bu acı gözlerinin sulanmasına yetmişti.
Hisleri karşısındaki mezarda yatan kişilerin aksine gömüldüğü topraktan çıkmaya, kendi mezar taşlarını parçalamaya başlamışlardı. Bir gün bunun olacağını hissetmişti genç ama bu kadar erken olmasını kaldıramıyordu. Gerçi....hiçbir şeyi kaldıramıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soukoku Ile Smutlar Jsjsjssjs
FanfictionYine ben eheheh burda da önceki kitabım gibi tek bölümlük hikayeler olucak. Içerikleri smutlar olucak o yüzden şimdiden uyarayım.