Retrouvailles

655 26 18
                                    

 Başlığın Anlamı: Fransızca uzun bir ayrılıktan sonra sevdiğinle tekrar buluşmanın verdiği haz.

Agliophobia: Acı çekme korkusu anlamına geliyor.

NOT: Bölüm düzenlemeden atıldı.

---------------

Yavaş yavaş kararmaya başlayan gökyüzüne baktı derin maviler. Bulutlar azalmış, gökyüzünün mavi laciverte dönerken pencerenin yanına koyduğu küllüğe uzanmıştı narin kemikli eller. Bitmesine az kalmış sigarayı alıp dudaklarının arasına koydu. Derin nefes, lacivertte karışan gri duman. Bu eve tam altı gün önce kahve saçlının zorlamaları sonucunda bir kaç kıyafetiyle kalmaya başlamıştı. Kahvelinin söylediğine göre onu eskiden olduğu insana çevirecekti bu yedi günde. Chuuya bunun imkansıza yakın bir ihtimal olduğunu bilse de tartışacak değildi, hoş tartışsa da elinden bir şey gelmezdi nede olsa hayatında gördüğü en inatçı insan karşısındaydı. 

Çok zorlamaya gerek yok. Yıllardır düzelmeyen bu durum yedi gün gibi şaka sayılacak sürede mi düzelecekti? Komik. Dazai onun içindekini görse bile bu sefer elinden bir şey gelmezdi kızıl buna adı gibi emindi. Anlamıyordu da zaten onun bu uğraşları. Artık rutin haline getirdiği intihar denemelerini bile yapmıyordu kahve saçlı, bu durumun çok garip olduğunu düşünse de onu da dile getirmedi. Hatta kendi bir iki defa şakayla karışık çifte intihar teklif etmiş karşılığında aldığı ciddi ve kızgın reddedilişlerle bundan vazgeçmişti. 

Bu zamana kadar bunun için yanmıyor muydu? 

Evet, hemde çok.

O zaman neden reddediyordu ki onu? 

Buna cevabı yoktu işte.

Tek bildiği yarın son gündü. Sonunda rahat bir nefes alacak ve hiç varolmamış gibi silinecekti. Geriye kıyafetleri, birkaç eşyası ve gözyaşlarının süslediği karalanmış bir kaç mektup. Bu kadardı onun varlığı. Ve hepsi yarın bu saatlerde son bulacak kıyafetler, eşyalar atılacak mektuplar belki yakılacak belki atılacaktı. Her şekilde bundan şikayetçi değildi. O insan olup olmadığını bile bilmeyen sadece kayıp bir ruhtu. Yıllarını bir çok saçma şeyle harcamış, kendini oyalamış sonunda da bunları milyonlarca insanın arasında içinden haykırmıştı. 

Ne çaba ama. 

Zayıf, sefilce ve anlamsız bir çaba.

Dışarıdan düşüncelere dalmış gibi görünse de aklı bomboştu. Kapıdan ses gelince o tarafa çevirdi mavileri. Kahve saçları görünce dudaklarının arasındaki can çekişen sigarayı küllüğe bastırmış yavaşça ayağa kalkmıştı. Elindeki poşetlerle kapıdan içeri giren Dazai kızılı görünce gözlerinin içi parlamış, yüzünde sıcacık bir gülüş yayılmıştı. Onun evde oluşuna çok alışmıştı. Eskiden karanlık, soğuk bu evde artık aydınlık ve sıcaklık hakim olmuştu. 

"Hey bil bakalım ne buldum?"

"İndirime girmiş bandajlar?"

Dazai şaşkınlıkla kızılın suratına baktı. Poşetlerin renginden içindekileri tahmin etmesi imkansızdı ve buna rağmen Chuuya tam on ikiden vurmuştu.

"Nasıl bildin!?"

"Gözlerinden anlamak zor değildi. Eğer yanılmış olsaydım ikinci seçenekte halatlar vardı."

"Hey artık halat almıyorum biliyorsun."

Chuuya omuzlarını silkmiş poşetlere ellerini uzatmıştı. Mutfağa ilerleyip içindekileri çıkarmaya başlamış bir yandan da şarkı mırıldanıyordu. Dazai omzunu kapı pervazına dayamış özenle alınanları yerleştiren kızılı izliyordu. Gözlerindeki parlaklığı bandajlara bağlasa da bunun hiç alakası olmadığını ona şimdilik söylemeyecekti. 

Soukoku Ile Smutlar JsjsjssjsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin