14. Bölüm

10 2 1
                                    

Hooop, herkese selam. Ben geldim ve yeni bir bölüm getirdim sizlere. Umuyorum ki beklentilerinizi karşılayabiliyorumdur. Fikirlerinizi satır arası yorumlarda belirtebilirsiniz.
Bu arada yeni bir kapak görüyorsunuz. Sizce nasıl olmuş? Bu konu hakkında da fikirleri belirtin, please.
Neyse sizi daha fazla tutmuyorum ve yeni bölümle baş başa bırakıyorum.

İyi okumalarrr😘

(Geçmiş)
(Ayaz'ın Anlatımıyla)

Depodan çıktığımızda Melodi bizi kendi evine getirmişti. Kucağıma uyuyakalan Açelya'yı aldım. Melodi kısık bir sesle bana seslendi.

"Ayaz, beni takip et. Açelya'yı misafir odasına götürelim. Salonda rahat edemez belki."

Başımı aşağı yukarı salladım ve onun peşinden gittim. Melodi'nin bana açtığı kapıdan içeri geçtim ve Açelya'yı yavaşça gözüme çarpan yatağın üzerine bıraktım. Ben odadan çıkınca Melodi'de sessizce kapıyı kapattı. Yüzünde buruk bir acı vardı.

"Kötü şeyler yaşıyoruz. Psikolojisi kaldırmıyor belli ki. Bırakalım da biraz uyusun."

Kötü bir his birden bire içime oturuverdi. Sanki bunları yaşamasına ben sebep olmuşum gibiydi ve mide bulandırıcıydı. O sırada telefonuma bir mesaj geldi. Babamdandı.

Baba

- Ayaz, oğlum mesajımı görünce beni ara. Önemli.

Kaşlarım aniden gelen bu mesajla çatıldı. Melodi'de bunu fark etmişti.

"Ayaz... Bir sorun mu var?"

Mesajdan başımı kaldırdım.

"Büyük birşey değil sadece babam mesaj atmış ve bu biraz garibime geldi. Babam öyle pek mesaj atan biri değil çünkü. Ben bir arayayım onu. İzninle."

Melodi anladığını belirtircesine başını hafif eğince bahçeye çıktım ve babamı aradım. Birkaç kez çalan telefon babam tarafından açıldı.

"Alo, baba. Bir sorun mu var, mesaj atmışsın."

"Ayaz, çocuğum şuan yanında biri var mı?"

Sesi epey garip geliyordu ve bu da beni endişelendiriyordu.

"Yok baba, tekim. Hâlâ birşey söylemedin ama sen. Birşey mi oldu?"

"Ayaz sana bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum aslında. Belki yüzyüze konuşmamız daha iyi olacaktı ama ne kadar erken söylersem o kadar iyi olacak."

Derin bir nefes aldığını duydum. Sustum ve konuşmasını bekledim.

"Ayaz, oğlum. Söylemek istediğim şu ki sen bizim tek çocuğumuz değilsin. Senden bir yaş büyük bir ablan var."

Duyduklarım doğru muydu? Bilmiyorum. Ama anlamaya çalışıyorum. Türkçe'yi, içine doğduğum dili, unutmuş gibiyim. Kelimelerin anlamlarını birleştirmeye çalışıyorum. Hafifçe aralanan dudaklarımdan fısıltı gibi bir kelime döküldü.

"Ne?"

Sadece bir kelime söylemek bile beni kendime getirmiş gibiydi. Gözlerimi kırpıştırdım ve konuşmaya devam ettim.

"Benim şimdi bir ablam mı var? Ben neden şimdiye kadar bunu bilmiyordum? O nerde yaşıyordu şimdiye kadar ve hâlen nerde yaşıyor? Ve benim ablam kim?"

"Ayaz çocuğum, biliyorum kafan çok karışık ama henüz asıl söylemem gereken şeyi söylemedim."

Ne yani? Önemli olan şey bir ablamın oluşu değil miydi?

FELAKETİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin