soğuktan dolayı titreyen dudaklarından ayırdığı sigarayı parmaklarının arasına iyice sıkışırdı jungkook. deniz bugün hırçındı, sahil karanlıkken korkutucu bir ölüm sessizliğine hakim olurdu genelde, kapkaranlık ve ıssızdı. terk edilmişlik hissini paylaşabildiği tek yer bu sahildi. ortak duyguları göğsünde taşıdığı şeyin bir deniz oluşu onu uzun süre düşündürmüştü. yapayalnız hayatta sırtladığı sıkıntılar haddinden fazlaydı.
gözyaşları alışıldıktı artık. yanaklarından yolunu buluyor, jungkook dokunmadığı için kısa bir süre sonra da kendi kendine kuruyordu. dağılan saçları gözlerinin önüne geldiğinde yutkundu ve dudaklarının arasındaki dumanı ciğerlerinden dışarıya yolladı.
birkaç aydır uğramamıştı bu sahile.
ayrılığını hatırlamak ona iyi gelmiyordu. aslında uzun zaman oluyordu sevgilisinden kopalı. jungkook, iki yıldır taehyung'undan haber almıyordu. alamıyordu.
taehyung valizini toplayıp da evlerinden çekip gittiği gün izini kaybettirmişti. veda etmeden önceki gece uzun bir aradan sonra son kez beraber uyumuşlar, aşkla dolu kucaklaşmalarını gerçekleştirmişlerdi. sabah taehyung uyanır uyanmaz bütün eşyalarını toplamıştı, hem de hiç oyalanmadan. sanki kaçar gibi. ancak bu sefer öncekinden farkı jungkook'un bu vedadan haberdar olmasıydı.
yatağında oturup bir süre eşyalarını toplayışını izlemiş, taehyung'un yatak odasında bir o yana bir bu yana koşuşlarını takip etmişti henüz uykudan yeni kalkmış olduğu için açılamamış kafasıyla. kavramaya başladığı her saniye göğsünü ele geçiren o ağrı canını fiziksel olarak acıtmıştı. tenine sinmişti sevgilisinin kokusu. daha birkaç saat önce kollarında uyuyordu, beraber sıcacık yataklarında huzurla uyudukları nadir uykuydu o.
gözyaşlarının birbirlerinin kıyafetlerinde kurumuş olması önemsizdi, birlerdi, beraberlerdi. baş uçlarında duran kitaplar teker teker toplanıyordu, taehyung komodinin kendi tarafında olan hiçbir şeyi yerinde bırakmamıştı. orası bomboştu. jungkook nefes alamadığını hissettiğinde balkona kaçtı ve sigara içmeye başladı, yeni başlamıştı bu illete de. sahile gittiğinde almıştı öylesine, paketi bitiriyordu. sigaraya bağımlı olacağını düşünmüyordu.
ancak sevgilisinin gidişinden sonra oldu. bir haftada bile bitiremediği paketi bir günde bitirmeye başladı.
jungkook orada ne kadar oyalandığını bilmiyordu. tek hatırladığı göz ucuyla baktığı odada toplanacak hiçbir şey olmadığını ve toplu valizin odanın ortasında tek başına durduğunu fark etmek olmuştu. taehyung valizin yanında kararsız gibi bekliyordu. sanki nasıl davranacağını sezemiyor, ürkek bir ceylan gibi dudaklarını dişliyordu. ceketi yataklarının üstündeydi. ancak etrafta taehyung'a ait başka hiçbir şey kalmamıştı.
oda artık tamamen jungkook'undu. sevgilisinin kokusu orada baskın kalırken, kendisine olan vedası oldukça gerçekti.
jungkook o günü hatırladığında gözyaşlarını elinin tersiyle sildi ve oturduğu kumların arasındaki birkaç taşı avucunun içine aldı. minik taşlar elleri arasında yuvarlanıyordu, hırçın rüzgâr yüzünü yalayıp uzaklaşırken gözlerini kapatmamak için direndi. yorgundu, gözaltları mosmordu, omuzları taşıdığı yüklerle düşmüş, güçsüz kalmıştı; acıya ve kedere dayanamıyordu. gencecik bedeni ve yüreği direnecek güce sahip değildi.
hayatı akışıyla beraber yürüyüp gitmişti evet ancak jungkook olduğu yerde kaldığını düşünüyordu. hayatının amacını yitirdiği sabah, tozlu raflardaki bir şiir kitabına dönüşmüştü. içinde bolca çaresiz bir aşığı anlatan, kötü hikayeli satırlar döşeliydi o kitaplarda. hepsini kendi elleriyle jungkook yazmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/229541086-288-k258380.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu çok yanlış, bay jeon.
Fanfiction[tamamlandı.] jeon jungkook sevmeyi ve yaşamayı kim taehyung uğruna öğrenmişti. @wwtgww.