GİRİŞ:
"Küçükler" dedi. Sallanan sandalyesi onu rahatlatmaya yeterken hizmetlinin getirdiği içeceğe uzandı. Onu memnun etmek için pervane olan bu insanlar dışından ne kadar gülümseseler de bir o kadar da içleri buradan gidebilme umudu ile yanıp tutuşuyordu. Belki de korkuyorlardı ondan, onun her günkü rutininden. Onlardan başka kimsesi yoktu gibi hissederken bulurdu kendini. Kırışık elleri ile işaret ve baş parmağı yardımıyla bardağı belinden kavrayıp onun gitmesini rica etti. Belki de bunu gözleri ile emretti. Kapılar kapanır kapanmaz bir yudum dahi almadan sehpaya bıraktığı içecekten gözlerini ayırdı. Dikkati dağılmışti bile. Son zamanlarda gördüğü kabuslar onun zihnini en derinden sarsıyordu. Geçmişte yapmış olduğu hatalar önüne seriliyor, keşke dolu sözler onu deli ediyordu. Keşke demek bir hataydı. Hataydı tabi. Bu şekilde insanın ne hayatı kalır ne de meyus hallerinin bir faydası. Zeyrek bir insandı. Ama bunu kullanmayı bir türlü beceremedi. Geceleri gözüne uyku tutmadığında yıllık kalemini alır ve sarı lekeli kağıdına içini dökerdi. Bazılarında göz yaşları buna izin vermez, kağıdı bir çırpıda buruşturup fırlatıldı duvarına. Aynalara bakamazdı bazen. Dertten sefil olmuş bu vücudunun geriye bıraktığı tek izi gözleriydi. Ama artık onlara da küsmüştü. Bilmiyordu niyedir tüm bu patavalar? En ufak bir yanlışında niye kendini siliyordu? Niye suçlu hep oydu? Odası onun hazinesiydi. Burada çok şey vardı. Raflarına süsleyen kitapları ezberindeydi. Yatağında uzanıp saatlerce izlediği duvarının desenleri. Çekmecesindeki kutusu hala daha oradaydı. Hepsi de yaşlanmıştı onun gibi. Tozlanmıştı, yıpranmıştı ama unutulmamıştı. Unutmamıştı. Unutamamıştı. Cesareti yoktu onları açmaya. Korkuyordu. Olacaklardan korkuyordu. Parmağındaki yüzüğü dişleri gibi sıktı. Derin bir iç çekti. Gözlerini kapatıp mavi gözlerini bastırdı.
" İstedim. İstedim. Bana bakışından zahirdi. Denedim. "Kapı tıkırtısı ile kendini toparlayıp, sesini kalınlaştırdı.
"Buyrun. " içeri giren kişi ile gülümsedi.
" Müsait misiniz? " doğruldu. Gazmeleri onayladı.
" Geliniz içeri. "
Kapıyı örtüp odaya göz gezdirdi. Çok severdi bu odayı. Yanına yaklaşırken sol raftan bir kitap kaptı ve biraz sayfaları karıştırıp geriye koydu.
" Yapabildin mi? " Sizli üslubunu bir kenara atmışlardı yine.
Biraz bozulup gözlerini kaçırdı. Hiç söz etmedi." Nereye kadar gidecek bu? Bir planın var mı? "
" Bilmiyorum. Sadece... sadece yazmak istiyorum Mümtaz Korkuyorum. Sonra iyi olamam belki. İyileşemem."
" Bu büyük bir hata olmalı. Belki asıl seni o zaman bulursun? " çoktan başka bir kitap ile karşısına oturmuştu bile.
" İçimi sana açıyorum. Hislerimin tarifi var sende. Ama bilemiyorum. Kelimelerim sana beni anlatmaya yetmiyor. Artık aynalar bile beni tanıyamaz. İçimi göremiyorlar. Sadece sahte gülümsememe eşlik ediyorlar. Hepsi bu. "
Kitabın sayfalarını incelerken huzur duygusu vicuduna dağıldı. Belki bir şey arıyordu, belki de sadece okumak istiyordu. Kafasını şaşkınlıkla biraz olsun dağıtmaktı belki tek gayesi. Birkaç saniye sonra sadece duvardaki saatin sesi kulaklarda duyuluyor iken bu adamın gözleri de kelimlerin göbeğinde hızlıca dolanırken bir anda kaşları havalanmaya, kirpikleri bir şeyi anlamaya çalışmaya başlamıştı bile. Gözleri büyüyor. Kaşları kalkıp vicudu ürperirken, bir toz bulutu onu alıp götürüyordu adeta. Parmakları bir metni takip ederken bir anda kitabı yere fırlatıyor.
" Kahretsin. Gerçek değil bu!" Ellerini saçlarına götürürken mavi gözler ona hayret dolu bir imla ile bakıyordu.
" Korkma. Artık istesem de korkamam. Anlat. Ne yazıyor orada? " Ellerini iki yana sallarken, sertçe yutkunuyor, başını bir o yana bir bu yana sallıyordu. Bu da Ziyadesiyle garipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Manidar~ ( Hedef Adalet ) 《Devam Ediyor》
FantasyGider hoşuma bu saf inatlaşma. Sanki çözülmesi gereken şeyler var. Sanki bir çıkmaz sokak var. Talihimiz beni sana, seni bana karşı belki de düşman yapacak. O vakit zalim olmayı seçemeyeceğim. Yapamayacağım. Biliyorum. Doğru seçeneklerin hepsi sahte...