Gün Doğumu

27 3 0
                                    


LOTUS

E.B.G.


𖥸


Senin gönlün daima meshur ve musahhardır, mazursun...

Sen gamın ne olduğunu hiç bilmedin, mazursun...

Ben sensiz bin gece kan yuttum,

Sen bir gece sensiz kalmadın,

Mazursun...

O günün üzerinden bir hafta geçmiş ve o gün onun bu şehirden gittiğini bilmeme rağmen bir hafta boyunca evden çıkacak cesareti kendimde bulamamıştım. Her ne kadar herkese sağlık sorunumu bahane olarak sunsam da asıl olan ona rastlama ihtimalinin ruhumu korkunç bir kabus gibi kıskıvrak ele geçirip sancılar içinde bırakmış olmasıydı. 

Şimdiyse Ahuzar hanımın onun burada olmadığını ısrarla dile getirmesine güvenerek kafamı dağıtmak adına galerideydim ve en son çizmiş olduğum birbirine kavuşan, birbirine karışan iki aşığın olduğu çizimime bakarken kafamda dönüp duran şiir buydu. İkisi de birbirinden ayrı düşmüştü ama ikiside sadece kendisinin özlem denen ağır duygunun cehenneminde acılar içinde kıvrandığını zannediyordu. Öyle miydi sahiden? Herkes kendi benliğinden, kendi hissettiklerinden ve kendi bildiklerinden ibaretti bu yüzden geride kalanın acıyı ve özlemi sırtlananın kendisi olduğunu düşünürdü. Ya karşı taraf da aynı şeyleri yaşamışsa ve tıpkı onun gibi bunları hissedenin sadece kendisi olduğunu düşünüyorsa? Bu şartlarda kavuşmanın gerçekleşmesi mümkün müydü?

Tablodan bahsediyordum öyle değil mi? Evet, kesinlikle tablodan bahsediyorum.

Galerinin kapısı aralanıp zile takıldığında çıkan sesle beraber çizim odasını terkederek tabloların asılı olduğu ana kısma geçtim. Çıktığım kapıyı arkamdan kapattıktan sonra bedenimi içeriye giren kişiye çevirdim.

Demir Yücel.

Beni havaalanından kurtarıp hastaneye götüren yardımsever ama huzursuz bir enerji yayan o beyefendi.

O içeri girdiği gibi solunda kalan tablolara dönüp incelerken onu yan profilden görüyordum ve bu şekilde görmek onun bana nereden tanıdık geldiğini hatırlattı. Kafede gazete okuyan o beyefendi Demir'di.

Ya varlığımı hissetti ya da kapadığım kapının sesini işitti hangi sebeple olduğunu bilmesem de nitekim gözleri bana çevrildi. İlk saniyelerde yüzündeki düz ifadeyi korusa da sonrasında kaşları havalandı ve beni burada görmeyi beklemediğini belli eden bir ifadeyle baktı bana. Yavaş adımlarla kapının önünden uzaklaşıp ona doğru yürürken o bedenini tamamen bana çevirerek ona ulaşmamı bekledi.

"Hoş geldiniz Demir bey," dedim ve nezaketen elimi uzattım sıkması için. Elimi kavradı ama tokalaşmadan elimi çevirerek dudaklarına yaklaştırıp kibar bir buse bıraktı eklem yerlerimin üzerine. Zoraki bir tebessümü dudaklarıma nakış gibi işleyip elimi geri çektim.

LOTUSWhere stories live. Discover now