Vezirin Hamlesi

24 3 3
                                    

LOTUS

E.B.G.

Savaşlar içinde vazgeçişleri barındırır, göze alınan ihtimalleri getirir beraberinde. Savaşlar hiçbir zaman iki yabancı arasında gerçekleşmez. Bir zamanlar birbirinin en yakınıyken artık birbirine kırk kat el olanlar arasında geçer en büyük savaşlar. Acımasızca oynayabilmek için vazgeçmek gerekir. Ortak geçmişten, belki hâlâ beslenen hislerden veya yaşanma ihtimali olan ortak gelecekten. Kazanabilmek için göze almak gerekir. Çektireceğin acıları, vereceğin hasarı belki de alacağın canları...

Savaş hiçbir zaman masum değildir ama en kirli hamleler en masum kalplerde yapılır. Bir zamanlar temiz bir kalbe sahip insanlardır en büyük hasarları alanlar ve en büyük savaşı başlatanlar.

Hayatımızı idame ettirdiğimiz dünya bir satranç tahtasıysa eğer bizler birer satranç taşıydık. Ben şah değilim. Bu satrancın şahı Erkut Han Zümrüt. Babam düşerse oyun bizim için biter.

Şah, taşlar arasında en önemli ve en güçlü olan sayılır amma velakin burada düzeltilmesi gereken önemli bir kısım vardır. Şah en önemli taştır ama en güçlü olan değildir. Gücün dizginlerini elinde tutan taş vezirdir. Vezir, satranç için en stratejik hamlelerin yapılabileceği taştır. At dışında tüm taşların hareket kabiliyetine sahip olan vezir kullanmasını bilene oyunu kazandırır.

Ben vezirim.

Babam şahtı ve bu zamana kadar ben hariç tüm taşlarını kullanarak savaşı idame ettirmişti ama artık bir vezir olarak sessizliğimi bozmanın ve oyuna dahil olmamın zamanı gelmişti.

Ben artık babamın yanında durup hayaleti oynayarak hamle yapmadan öylece savaşı izlemeyecektim. Artık tüm taşları gölgemde bırakarak tek başıma hamleler yapacak ve savaşı kazanacaktım.

Savaşı kazanmak bizim için kolay olacaktı çünkü rakibimizde kimin şah kimin vezir olduğu belli değildi. Yalım Noyan ve Polat Noyan hem kendi aralarında şah olmak için savaşırken hem de üzerinde bulunduğumuz satranç tahtasında bizi yenmek için savaşacaklardı.

İlk hamlemi yapmıştım. Hamlem acımasızcaydı belki ama bu savaşta bana da kimse acımamıştı. Yıkabileceğim, yıkamasam bile ağır hasarlar bırakabileceğim ilk taşa saldırmıştım. Polat Noyan'a. Ona düşmanlarının kim olduğunu göstermiş ve bundan sonra her hamlemizi açık açık oynayacağımızı belirtmiştim ve devam etmiştim. Hamlemi bununla sınırlı bırakıp karşıdan gelecek hamleyi beklememiştim. O masadan kalktıktan hemen sonra Noyan soyuna ait şirketlerin hepsi hakkında çalışmalarıma başlamış ve onları ciddi zararlara uğratmıştım. Noyanlar sektörde unutulamayacak darbeler almışlardı, ben tarafından. Yeraltı dünyası daha şimdiden onların güç kaybı yaşadıklarını konuşmaya başlamıştı bile. İşin maddi boyutu onların umurunda olmazdı elbet ama güçlerine vurulan bir darbe onları bir hayli sarsardı. Bu zamana kadar bunları yapma şansım olmuştu elbet ama ben sessiz kalıp savaşa dahil olmamayı seçmiştim bunun sebebiyse bugüne kadar üzerime başka bir kadının gölgesinin düşürülmemiş olmasıydı. Sorun bana çektirdiği acılar değildi sorun o acıları çektirdikten yıllar sonra karşıma çıkıp açtığı yaraları saracak gibi davranmasıydı. Ümitlenmiştim. Lanet olsun ki beni bırakıp gidişine rağmen ilk gelişinde ona kanmıştım ama o bana vurabileceği en ağır darbeyi vurmuştu. Ben umutsuzca hâlâ bir kalpte var olduğumu sanıyor ve içinde bulunduğum kalbe zarar vermekten çekiniyordum ama mademki o kalpte ben değil de başka bir kadın hüküm sürüyordu o zaman o kalbi yakıp kül etmekten çekinmezdim.

LOTUSWhere stories live. Discover now