LOTUS
E.B.G.
𖥸
Hayatımın hiçbir evresinde tanrıyla irtibata geçen bir insan olmamıştım. Varlığını elbet kabul ediyordum lakin hiçbir dine mensup değildim, hiçbir dinin ibadetlerini yerine getirmemiş zorunluluklarını uygulamamıştım. Din bana uzak bir konuydu her zaman, ilgimi çekmemişti araştırmamıştım.
Biz insanlara biçilmiş bir ömür vardı, bizim için yaratılan bir dünya, bir evren vardı. Doğarız hayatımız boyunca iyi kötü anılar biriktiririz ve sonunda da ölüp bedenimizi toprağa katarız. Ölümden sonrasını da düşünmemiştim. Ya yok olacaktık tamamıyla ya da dünyaya hakim olan dinlerden herhangi birinin muhtemel teorileri gerçekleşecekti. Bilmiyorum.
Dediğim gibi tanrıyla kendi içimde dahi tek kelime konuşmamış bir insandım bugüne kadar.
Ama tam şuan karanlık odamda yerde oturmuş sırtımı yatağa yaslamışken yapmak istediğim tek şey ona yalvarmaktı, önünde diz çökmek akıttığım göz yaşlarıyla ondan merhamet dilenmek istiyordum.
Sana yalvarıyorum, sana yalvarıyorum benim acımı dindir, sana yalvarıyorum bana bir yol göster, sana yalvarıyorum oğlumu koru.
Tanrım sana yalvarıyorum beni kurtar.
Gün batımını terkedişle acıya çeviren adam yüzünden gün doğumlarına tutunmuş, yeni gün yeni umut demiştim kendime yıllarca ama o bir gün doğumunda çıkagelmiş tüm heybetiyle karşıma dikilmişti. Artık yalnız gün batımları değil gün doğumları da acı doluydu benim için.
Onu gördüğüm günün içerisindeydim hâlâ tek fark artık hava karanlıktı. Eve zar zor ulaşmış gelir gelmez de kendimi suyun altına atmıştım. Duşta neredeyse tüm günü devirdiğim için Mahfuz'u okula Nesrin bırakmış ve geri okuldan o almıştı. Odamdan sadece Mahfuz'u uyutmak için çıkmıştım şimdiyse karanlık odamda bir başıma oturuyor ve sabahtan beri bir türlü dinmeyen yaşlarıma yenilerini ekliyordum.
Beş yıl boyunca ondan her ne kadar kaçsam da bugünün eninde sonunda geleceğini biliyordum. Dünya küçük bir yerdi, bizi ya evren karşılaştıracaktı ya da biz kendi isteğimizle yüz yüze gelecektik ama sonunda bir şekilde karşılaşacaktık bunu biliyordum. Kafamın içinde karşılaşacağımız ana dair binbir ihtimal dönmüştü. Belki kalabalık bir sokakta denk gelirdik ve birbirimizin yanından geçer giderdik belki yanında bir kadın görürdüm bu yaşayan ruhuma hayattayken ölümü tattıran adamın ölü ruhumu bir kez daha öldürmesine neden olurdu. Belki aramızda onlarca kişi metrelerce mesafe varken göz göze gelirdik ve birbirimize birlikte geçirdiğimiz yılların hatrına bir kafa selamı verirdik. Bunların hepsi acı verici düşüncelerdi çünkü kafamdaki ihtimallerin hepsinde birbirimize yabancıydık, gözlerinde bana dair ibareler yoktu. Buna hiçbir zaman ihtimal vermemiştim lakin yaşanan bunun tam aksiydi ve şimdi fark ediyorum ki yaşanan ihtimallerden daha ağırdı.