LOTUS
Haaarika bir bölümle karşınızdayım. Hem minnoş hem ateşli ama oldukça içime sinen bir bölüm oldu. Sizi daha fazla tutmadan hızlıca bölüme geçelim o zaman.
Bölüm Şarkıları:
Bengü Beker/Sana Yıldızları Ödediğimden
Ezginin Günlüğü/1980
Skapova/Son Arzum
Hande Yener/Ben Senin Delinim
Huzurlarınızda LOTUS evreni
E.B.G.
𖥸
Korku sirayet ettiğinde ruha azap prangaları vurulur. Ciğerlere bir okyanus dolmuşçasına nefessiz kalır beden. Kalp, atmaya son vermek isterken tam aksi atışlarını hızlandırır. Zor zanaattır böyle anlarda sükuneti korumak. Mantık, ona ulaşamayacağın derin kuyulara kapatır kendini. Düşünemez, tartamaz haliyle çözüm üretemezsin. Ama hayatta kalmak için korku şarttır. İnsanın yaşamla ölüm arasında uzanan o ince ipte sendelemeden yürümesine vesile olur.
Dudaklarımdan dökülen yardım çığlıkları yaşam ipinin üzerinde yürümeye devam etmem için bir güvenceydi.
Hayatta kalmam onun hayatta kalmasına bağlıydı. Ölümle yaşam arasında uzanan ipte onun kara haberi kulağıma ilişirse eğer kendimi o ipin üzerinden hiçliğe bırakır düşünmezdim.
Gözlerimden akan, ara vermeksizin birbirini takip eden yakıcı yaşların sebebi kollarımın arasında yaralı yatan adamın gözlerini kapatmış, bilincini kaybetmiş olmasıydı. Onu kaybetmekten korkarak kollarımı daha sıkı doladım bedenine. Elbisemin eteğine ve açıkta kalan bacağıma sırtındaki yaradan akan sıcak kan bulaşırken dudaklarımdan dökülen hıçkırığı tutamadım.
Korku ruhumun her bir zerresine mürekkebini bulaştırmıştı.
"Baba!"
Bir yardım çığlığı eşliğinde adını haykırdığım adam bana yardım edebilecek tek kişiydi.
"Baba n'olursun yardım et!"
Daha sıkı sardım kollarımı Polat'a. Sarılırsam iyileşir sandım, daha da sıkı sarıldım.
Bir başka bedenin yanımıza çöktüğünü hissettiğimde kafamı kaldırarak bedenin sahibine baktım. Babam. Ona seslenmiştim ve o gelmişti. Yardım etmek için gelmişti.
"Çok kan var baba..." yere yayılan kanda gezdirdim gözlerimi "Çok kan... Her yerde kanı var baba. Baba..."
"Erol!" diye bağırdı babam arkasına doğru "Siktir et onları buraya gel çabuk!"
"Efendim çıkışı tutup kaçmalarına engel olabiliriz." dedi tanımadığım birine ait olan ses. Kulaklarım uğulduyor, sesler boğuk da olsa kulağıma ilişiyordu. Hıçkırıklarımın müsaade ettiği bir anda Erol'un "Karar sizin, çıkışı dört bir yandan sararsak Yalım Noyan'dan ebediyen kurtulma fırsatını elde edersiniz." dediğini duydum. Muhattabı babamdı.
Babamın önünde iki seçenek vardı; ya kalıp Polat'ı kurtarmama yardım edecekti ya da yıllardır düşman olduğu adamı öldürmek adına benim Polat için attığım yardım çığlıklarına sağır kalacaktı.
Cevabı gecikmedi.
"O piçi öldüreceğim,"
Kafamı kaldırıp gözyaşlarımın arasından babama baktım. Gözlerini bana değdirmeden Polat'a çevirirken yarım bıraktığı cümlesi tamamladı "Ama bugün değil. Şimdi bırakın onu gitsin, biz Polat Noyan'ı hastaneye yetiştireceğiz."