➵ you're giving me that silent treatment

295 29 109
                                    

Louis, sabah uyandığı anda yanında uyuyan eski kocasına bakmıştı, yarım saat boyunca gözlerini asla ayırmadan onu izlemişti.

Başında gittikçe şiddetlenen bir ağrı vardı, sanki kafasının içinde bir fırtına kopuyor gibiydi.

Ayağa kalktı, çıplak vücudunu saran soğuk onu titretmişti, dün gece öylece yere attığı baksırını alıp bacakları arasından geçirdi. Dolabına bakındı, üstüne klasik bir kapüşonlu ve eşofman geçirdikten sonra Harry'e döndü.

Yavaşça ona yaklaştı, nazik hareketlerle yatağın köşesine onun tarafına oturmuştu. Onun buklelerini okşadı, her nefes aldığında zarifçe kalkıp, inen çıplak sırtına baktı. Üşümesin diye yorganıyla sırtını örttü ve birazcık daha izledi onu, düşüncelere daldı. Bundan sonrasında ne olacağını düşünmeye başlamıştı. Bir anda tekrar ortaya çıkmıştı, Louis'nin hala bir şeyler hissettiği apaçık ortadaydı.

Daha fazla düşünmek istemedi, onu rahat bırakmak istedi. Yataktan kalkmadan önce kıvırcıklarının arasına bir öpücük bıraktı, akşamdan kalma olduğunu biliyordu. Böyle günlerde erken uyanmadığını da biliyordu. Aynı eskisi gibi.

Saat daha sabahın 7'siydi zaten, kendisi bile niye bu saatte ayağa dikildiğini anlamıyordu. Gece gözüne uyku girmemişti bile bu kadar uykusuz olmasına rağmen onu ayağa diken neydi? Merdivenlerden inip mutfağa geçerken salonda yatan Clifford'u görmesiyle oraya yöneldi.

''Ah Clifford!! Çok özledim seni'' Köpeğini kucağına alırken, öpücükler vermişti tüylerinin arasına ''Üzgünüm gece seninle ilgilenemedim..''

Louis, Clifford'u Liam'a emanet etmişti gitmeden 1 gün önce, Liam bir süre ona kendi evinde baktıktan sonra ailesi geleceği ve annesinin köpeğe alerjisi olduğu için Louis'nin dönmesine son 1 hafta kala Louis'nin evine geri götürmüştü Clifford'u.

Ve Clifford'a Emily, bakmıştı. Yukarıya çıkar Clifford'a mama verirdi, Louis aslında bunu güvenlik Brian'dan istemiş olsa da, Emily anında atıldığı için hiç bir şey diyememişti.

Neyse ki, Emily'le dün konuştuğu için artık daha rahattı bu konu da.

Hızlıca mutfağa gidip kahve yapmaya başladı, Harry uyanınca da içer diye hesap ederek fazla su koydu kahve makinasına.

Kendi kahvesini, bardağına koyup camın köşesine giderken. Cebinde ki sigara paketinden bir dal alıp yaktı. Camı açtığında içeriyi kaplayan soğuk onun titremesine sebep olmuştu, ama aldırış etmeden sigarasını içmeye devam etti.

Bulunduğu daireden bütün Londra manzarasını seyredebilirdiniz. Louis'de bunu yaptı, burayı özlemişti.

Yarım saat sonra Harry'nin yanına çıktı, Harry'i kendi yatağında oturmuş duvarı seyrederken buldu.

''Harry, günaydın. Uyanmanı bekledim.''

Harry, tek bir laf etmedi. Louis'ye göre sessizdi konuşmak istemiyordu.

''Bir sorun mu var?''

Harry, hala konuşmuyordu. Sessizce bir duvara, bir odanın içine, bir de Louis'ye bakıyordu.

''Kahve yapmıştım aşağı da hala var ister misin?''

Harry, çatallı sesiyle kısıkça konuşmuştu ''Hayır, istemiyorum.''

Ve işte Louis o zaman anladı, bu iş onu çok zorlayacaktı. Çünkü eğer Harry sabahları kahve istemiyorsa bunda bir sorun var demektir. Özellikle akşamdan kalmaysa konuşmak çok daha zordu onunla çünkü gergin olurdu.

Louis, Harry'nin karşısına geçti ve onun ellerini avuçlarının içine aldı ''Harry, konuş lütfen.''

Harry, sessizce başını olumsuz anlamda salladı, Louis iç çekmiş ve onun ellerini daha da sıkı sarmıştı. Hissettiği ve düşündüğü her şey yüzünden okunuyordu, çok zorlamak istemedi ama konuşmaları gerekliydi, ikisinin de ihtiyacı vardı.

Intruder | Larry Stylinson [✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin