➵ where's my love

86 19 15
                                    

Louis, şirketten çıkmak üzere hazırlanıyordu. Bugün Harry'nin yanına gidip son kez onunla konuşma kararı almıştı, baktı Harry'nin tavırları olumlu değil. Daha da zorlamayacaktı.

En azından planı bu şekildeydi, büyük sandalyeyi arkaya iterken oturduğu yerde kaykılmış ve gergince tükenmez kalemle oynamaya başlamıştı, içinden ne konuşacağını düşünüyordu.

Karşısında Harry varsa cümlelerini özenle seçmesi gerektiğini onunla evli olduğu süreç içerisinde gayet iyi bir şekilde öğrenmişti.

Niall'ın önerisini kabul etmiş ve bir buket çiçek almayı aklına not etmişti. Ama sonra kendi kendine bir hesap sonucu, tamamen savunmasız görünmemek için bundan vaz geçmişti.

Kendi düşüncesine göre, Harry'e buket çiçek almak ''N'olur geri gel! Çok üzgünüm...'' demekle eş değerdeydi.

İhtiyaçları olan buydu, ama Louis Harry'e bu ilişki daha başlamadan geçmişin konusunun açılmayacağına dair sözler verdirtmişti. Ve şimdi beş para etmez bir insan yüzünden araları soğuktu. Bunun tekrarlanmayacağına emin olana kadar Harry'e ılımlı yaklaşmayı düşünmüyordu, zaten kendi yapısı inatçıydı bu yüzden Harry insafına gelene kadar haklı rolünü üstlenecekti.

Tükenmez kalemi ağzına götürüp dişleri ile ısırmaya başladığı sırada. Kapısının önünde ki sesler yüzünden bakışlarını oraya yöneltmişti, ne olduğuna bakmak için ayağa kalkmıştı.

Kapısını açmasıyla gördüğü görüntü ile şoke içerisinde bakmaya devam etmişti, elinde ki kalem yere doğru düşerken. Birbirlerinin saçını tutmuş olan Harry ve Louis'nin menajeri Amy, aynı anda kafalarını Louis'ye doğru çevirmişlerdi.

Louis, onlara doğru ilerlemişti ''Ne oluyor burada?''

Bayan Amy, yanında ki adama dehşet içinde bakarken Louis'ye dönmüştü ''Bu adam sizin odanıza gelmek istedi, onu kibar bir dille reddettim ama ısrarcı olmaya başladı asansöre yürüdü arkasından gittim. 'Louis'le konuşacağım!' diyerek beni ittirdi.''

Harry, kadının ki gibi dehşet içinde bir suratla bakmaya devam ediyordu ''Kibar dille reddetmiş. Ne kibar bir dil ama(!)''

Louis, hala yüzünde ki şaşkınlığı saklama ihtiyacı duymadan bir eski kocasına, bir menajerine bakıyordu. ''Tamam, Amy onu bırak.''

Amy, her ikisine bakarken emin olmak istercesine davranıyordu ''Emin misiniz?''

Harry, bu sefer bakışlarını tekrar yanında tutmuş olduğu kadına çevirmişti ''İnsan yemiyorum ben.''

Louis, yorgun bir bakış atarken yavaşça kafasını sallamıştı. Amy, kollarını Harry'den ayırırken, Harry ise kadına ters bir bakış atıp yakasını düzeltmiş ve Louis'nin önünden geçip odasına girmişti.

Louis, hala Amy'e bakarken ''Bir 10 dakika konuşalım onu göndereceğim.'' demişti. Amy, karşısında ki adamı onaylarken oradan uzaklaşmıştı, bir yandan da dağılmış olan üstünü düzeltiyordu.

Louis, odasına geçip kapıyı kapattı karşısında ki sinir küpüne dönmüş ve hatta kıpkırmızı olmuş adamı inceledi. ''Evet, Harry böyle olay çıkarmanda ki sebep nedir?''

Harry, Louis'nin üstüne doğru ilerlemişti ''Ne midir? Gerçekten sordun mu bunu?!'' Sesi olduğundan yüksek çıkıyordu.

Louis, kafasını sallamakla yetinmişti ''Evet.''

Harry, daha da öfkeli bir şekilde Louis'ye yürümüştü ''Bu sabah evden çıktım, bu kadar uzun süredir sen gelmedin diye ben senin evine gideyim dedim. Belki konuşmak çözerdi, çünkü sinirim geçmişti.''

Louis, onun lafını keserken hiç bir sorun yokmuşçasına sahte bir şaşırma imajı vermişti ''Sen ve konuşmak mı?'' Söylediği şeyden sonra attığı sahte kahkaha Harry'nin aklını daha da oynatmasına sebep olmuştu.

''Dur bakalım, anlatacaklarımı dinle bakalım sonrasında kim gülecek Louis Tomlinson.'' Harry, büyük bir sesle söylediğinde Louis beklenti içerisinde ona bakıyordu.

''Sabah evinin kapısına gittim asansöre yöneldim, resepsiyonda ki kadın Emily senin evde olmadığını erken saatte işe gittiğini söyledi. Bende bunun üzerine daha sonra gelirim diyerekten çıkış kapısına yöneldim. Emily beni durdurdu ve dediği şey neydi biliyor musun?''

Louis, anlamsız bakışlarını ona atarken devam etmesi adına bir işaret yapmıştı, Harry ise sinirli bir şekilde dudaklarını yalayıp konuşmak üzere nefes almıştı. ''Dün evinin kapısına esmer, uzun boylu bir adam gelmiş ve sen onunla konuşmuşsun Emily'nin söylediğine göre çok yakın duruyormuşsunuz. Ve adamın isminin John olduğuna emin. Söyler misin bana neyin peşindesin sen?''

Louis'nin az önce ki kendinden emin hareketlerini, bir şaşkınlık yer alırken inanmayarak Harry'e bakıyordu. Harry ise onun cevap vermemesi üzerine daha da sinirli bir şekilde üstüne atılmıştı ''Cevap versene.''

Louis, bir süre şaşkınlığını gizlemeden Harry'e bakmıştı ''O kadını bir gün öldüreceğim...''

Harry'nin gözleri kocaman açılmıştı ''Doğruymuş yani...'' Tam kapıya yöneldiği sırada Louis kapının önüne geçip ona engel olmuştu.

Harry ne yaptığını sorarcasına bakışlar atarken Louis şu anda bir yanlış anlaşılmadan dolayı Harry'nin sinirlendiğini ve aynı durumda kendisi olsa kendisinin de Harry kadar sinirleneceğini bildiğinden onunla konuşmak zorunda olduğunu fark etmişti.

''Dur Harry bir bırak anlatayım.''

Harry, onu ittirmeye çalışırken Louis ise onun kollarını tutmuştu ''Beni dinler misin?''

Harry, ona bakıp kollarını önünde bağlamıştı ''Pekala, dinliyorum. Bakalım nasıl bir yalan uyduracaksın?''

Louis, gömleğinin kollarını sıvazlarken gergince Harry'e bakıyordu. ''Yalan uydurmayacağım, sadece Emily'nin yalan yanlış anlattığı olayı doğru bir şekilde anlatacağım sadece dur ve dinle. Ergenler gibi birbirimizin boğazına yapışmayı da keselim, medeni iki insan gibi konuşabiliriz bu durumu.''

Harry beklerken Louis ceketini çıkarıp masaya bırakırken ona yönelmişti ''Dün Liam ve Niall ile buluşmak için evden çıkmıştım, tam arabaya bineceğim sırada yanımda John belirdi. Şaşırdım ne işin var dedim, ve bunu sorarken oldukça kaba bir dil ile sordum. Beni özlediğine ve unutamadığına dair saçmalıklarını dinledim. O bana yaklaştı ve ben onu ittirdim temas kurmadım yani anlayacağın. Sonra iyi giden ilişkimi mahvettiğini belirttim, salakça şeyler söyleyip sırıtmaya başladı. Baktım daha fazla insan gibi konuşmaktan anlamıyor, sinirlendim onu ittirdim ve arabama binip gittim.''

Harry, tereddütlü bakışlar atmayı sürdürmüştü içinden verdiği savaş kendini apaçık belli ediyordu. İnanmak istiyordu ama tereddütte düşüyordu.

Louis, ona yaklaştı ''İnanmıyor musun? İnanmıyorsan binanın kamera kayıtlarına bakabiliriz Harry çünkü yalan yanlış anlaşılmış olan bir olay yüzünden seninle aramı açmayacağım.''

Harry, hiç bir şey dememeyi sürdürüyordu. Louis, en başa döndüklerini hissettiğinde bu sefer sinirlenen taraf oydu ''Bir şey söyle işte, yapma şunu.'' kaşlarını çatmış karşısında ki adama bakıyordu.

Harry, daha fazla bir şey söylememişti ''Gitmeliyim.''

Louis, kapının önüne tekrar geçtiğinde Harry çatık kaşlarıyla Louis'ye tekrar bakmaya başlamıştı ''Çekilecek misin?''

''Hayır, Harry. Bu konuyu burada konuşup kapatacağız. Susman bir sikime yaramıyor.''

Harry, daha da sinirli bir şekilde onu itmişti ''Sonra konuşacağız elbette, şu anda gitmem gerekiyor Louis zorlama.''

Louis, ise açılan kapıya ve kapıdan çıkıp giden Harry'e bakmayı sürdürmüştü.

★ ★ ★

Hayalet okuyucular da oy atsa ne güzel olur... Oyları biraz arttırsak taslaklarını hepsini salacağım 😩😩

Intruder | Larry Stylinson [✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin