➵ when you're far from home.

99 19 22
                                    

Louis, soğumaya yüz tutmuş kahvesini eline alırken kalan son bir kaç yudumu aniden kafasına dikip hepsini tek bir dikişte içmişti.

İçeriye yöneldi, hazırlanması gerekiyordu Niall ve Liam ile buluşacaktı. 

Harry'le ettiği kavganın üstünden 3 gün geçmiş olmasına rağmen asla konuşmamışlardı, sanki konuşunca her şeyi daha da berbat edeceklermiş gibi hissediyordu Louis. Bu yüzden yazmaya veya aramaya oldukça çekiniyordu.

Onun verdiği tepkileri aşırı bulsa da, bu onu özlediği gerçeğini değiştirmiyordu. Onlar böyleydi sürekli ayrılırlar, barışıp her şeyi tam yoluna koydukları sırada tekrar her şey tepetaklak olabilirdi. Genelde evliyken de böyleydi, ama evliyken tek fark günün sonunda ikisi de eve gelip yataklarına girdiklerinde bunu konuşmak zorunda hissetmeleriydi.

Şimdi ise ayrı yatak, ayrı ev ve bir kavga vardı. Louis, bunu çözmenin zor olacağını hissediyordu.

Asansör lobide durduğunda hızlıca indi, kapı da ki Emily, Louis'yi panik içerisinde, üzgün bir şekilde görmesi üzerine daha da meraklı bir şekilde gözleriyle onu izlemişti. Louis, üzerinde ki bakışları hissetse de kafasını ondan yana çevirmemişti. Birisiyle laf dalaşına girmek isteyeceği son şeydi.

Kapının önüne çıkmış ve bina girişinde ki arabasını açmıştı ki arkasından onu tutan iki büyük eli hissetmişti, ilk başta Harry olduğunu düşünse de aldığı ağır parfüm kokusuyla, Harry'nin böyle ağır parfümler kullanmadığını anlaması çok uzun sürmemişti.

Arkasını döndüğünde gördüğü esmer çocukla iyice gerildiğini hissetti, çocuğun suratına sadece aval aval bakabilmişti, yapabileceği başka bir şey yoktu. Ne diye buraya gelmişti ki?

Omuzlarını tutan ellerden kurtulup, bıkkın bir tavırla konuşmaktan çekinmemişti ''John?''

Karşısında ki ismi John olan uzun boylu esmer çocuk, bir süre Louis'ye sırıtarak bakmıştı ''Louis.''

Louis, onun yüzüne ne istediğini sorarcasına bakarken John ise sadece sessiz sırıtmasını sürdürüyordu ''Mesajlarıma yanıt vermedin bende evine geldim.''

''Amacın ne?'' Louis, bıkmıştı. Bütün bu kaos ve dramdan hayatında bunlar olmadan yaşayamayacaktı sanki, bunlar onu bütünüyle tamamlıyormuş gibiydi. Ama bu canını sıkan temel şeylerden biriydi, artık kafasına bir şey takmadan mutlu olmak istiyordu sadece.

''Amacım mı ne? Louis, seninle geçirdiğimiz gece sonrasında aklıma takılı kaldın, seni özlediğimi hissettim ve belki bir şansım olur diye de yazmak istedim.''

Louis, şakaklarını ovuşturmuştu. Bitmek bilmeyen baş ağrısı sanki onu daha da sinirlendirmek istermiş gibi her saniye daha da güçleniyordu ''Beni nerden buldun bilmiyorum ama o gece sarhoştum ve yaşanan her şey sadece sarhoşluğun etkisiyle yaşandı bunu bilmeni isterim.''

John, ağzını kocaman denecek kadar fazla açarken. Yine o imalı sırıtışı yüzüne takındı, Louis'nin beline ellerini yerleştirdi ''O gece öyle demiyordun Louis.''

Louis, onun ellerini belinden uzaklaştırırken. Yüzüne pis bir bakış attı ''O gece sarhoştum, bunu anlaman için kaç kere tekrar etmem gerek. Güzel giden bir ilişkimi mahvettin.''

John, üstüne ilerlerken aralarında kapanmakta olan mesafe Louis'yi geriyordu ''Kiminle sarhoş olduğuna dikkat et o zaman Louis.''

''Senden öğüt almak istediğimi söylediğimi sanmıyorum, John. Lütfen beni rahat bırak.''

''Benden öğüt almak isteyeceksin ama Louis buna emin ol. Çünkü iyi giden ilişkini sadece iki üç mesajla mahvettiysem, her şeyi yapabilirim.''

''Hiç bir sikim yapamazsın sen.''

Intruder | Larry Stylinson [✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin