28)Bunlar, Galibi Olmayan Savaşlar.

214 23 34
                                    


Selammm🥹

Umarım hepiniz iyisinizdir, ben biraz buruğum çünkü 30. bölüme 1. Kitap finalini veriyoruz🥲 ne ara 1 yıl geçti de 1. kitabı bitirdik inanamıyorum ama neredeyse 600 sayfa oldu kitabımız. 1. Kitap dediğim gibi 30. bölümde bitecek ama merak etmeyin öyle çok bir ara vermeden (maksimum bir ay) devam edeceğiz.

Bu bölüm monolog değil, diyalog ağırlıklı bir bölüm. Başları da dahil kurguya dair önemli detaylar içeriyor o yüzden atlamadan okumanızı öneririm. İyi okumalar 🤎

Yıldızımıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayalım 🥹🥹

Yıldızımıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayalım 🥹🥹

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir zamanlar Barlas ve Aren Tanyeri :"))

Sırılsıklam Satırlar, 28. Bölüm;
Bunlar Galibi Olmayan Savaşlar.

Meva Nefes:

Peri masallarına inanmayı dünyayı değil aynadaki yansımasını görünce bırakan kızlar, büyüdükçe küçülürlerdi aslında. Dışarıdan bir kabuk örerlerdi kendilerine, kafalarının içlerindeyse onların da başrolleri olabileceği başka masallar yaratırlardı.

Eğer yapabilseydim başta on yedi yaşındaki Meva'ya ve diğer tüm genç kızlara o başrollerden biri olmak için herkesin güzellik anlayışına uymalarına gerek olmadığını söylerdim. Başrolleri güzel yapan aynadaki güzellikleri değildi çünkü, kendilerini güzel hissetmeleriydi.

Mesele güzel olmak değil, güzel hissetmekti. Güçlü hissetmekti. Bunun için herkes insanın kendini çok sevmesi gerektiğini söylüyordu, yalan da değildi. Fakat insanın şifası insandı.
Sevgiydi.
İnsanı iyileştiren tek duyguydu sevgi. İlk önce kendini, sonra birilerini gerçekten sevmeye başladığında iyileşiyordun. İnsanın, insana ihtiyacı vardı. Bu yüzden kimsesiz hisseden, sevildiğini bir türlü hissedemeyen o çocuklar yetişkin olduklarında böyle hırçındı.
Doğru şekilde sevmeyi, sevilmeyi veyahut bunu hissetmeyi bilmiyorlardı.

Ben de bilmiyordum.

Annemi, babamı, Dicle'yi ve oradaki diğer tüm yakınlarımı gerçekten çok sevmiştim, hala da çok seviyordum. Biliyordum ki onlar da beni çok seviyordu. Elbette biliyordum babamın, annemin beni sevdiğini ama ben uyumadan önce babam gelip saçlarımı okşasın, annem benimle o günümün nasıl geçtiği hakkında sohbet etsin diye kapıya bakar dururdum. Bildiğim o sevgiyi daha çok hissetmek isterdim. Onlara, onları ne kadar çok sevdiğimi daha çok göstermek isterdim.

Bir aradayken bu kadar kopuk olmamayı dilerdim. Zira bir olabilseydik, hiçbirimiz Nefes olmakta bu kadar zorlanmazdık, nefes almak böyle zor gelmezdi hiçbir zaman. Ama o kocaman evde, herkes bir odada ama daima meşguldü. Babamın da annemin de işleri ne kadar çoktu ama bize sevgilerinden çok olamazdı ki. Onlara harcadıkları vaktin çeyreğini birbirimize ayırabilseydik, belki ben kapanmazdım içime bu kadar. Kafamın içinde kaybolup gitmezdim. Dicle daha sakin biri olurdu, hiç neşesini kaybetmezdi mesela.

Sırılsıklam SatırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin