22)Soğuk Ellerin.

288 32 72
                                    

SELAMMMM
O KADAR ÖZLEDİM Kİ SİZİ!!!

Saat saydım resmen akşam olsun da bölümü atayım diye sanki ilk defa atıyormuş gibi heyecan yaptım sdzxğşqw siz de bu heyecanıma ortak olup bol bol yorum yapın olur mu? En çok özlediğim ve beni en çok mutlu eden şey sizin yorumlarınız, düşüncelerinizdi. Bu bölüm için de ne düşüneceksiniz çok merak ediyorum 🥹

Yıldızımıza basmayı unutmayalım, keyifli okumalar dilerim 🤍
(bölüm ilahi bakış açısından, kaldığımız zamandan başlıyor, Vefia ile Ateş'in anılarını da içeriyor kafanız karışmasınn)

Yıldızımıza basmayı unutmayalım, keyifli okumalar dilerim 🤍(bölüm ilahi bakış açısından, kaldığımız zamandan başlıyor, Vefia ile Ateş'in anılarını da içeriyor kafanız karışmasınn)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

SIRILSIKLAM SATIRLAR, 22. BÖLÜM;
SOĞUK ELLERİN.

Adamın yüzü tanınamaz haldeydi, Ateş Kandemir'in siyah gömleği tamamen kan olmuştu ama bu sefer de karnına bir yumruk indirdi adamın.

"Ölecek." Dedi Vefia.
Ama kral konuşacak dedi diye içinden geçirdi Ateş.
Konuşturacaksın demişti Barlas Araf Tanyeri,  Ateş Kandemir de konuşturacaktı.

"Bana cevap ver." Dedi sakinlikle, sanki adamın boğazına sarılıp duvara yaslayan o değil gibiydi. "Ferhat." Soğuk bir gülümseme belirdi dudaklarında. Ferhat'ın yüzünden akan kan koluna damlıyordu.

"Öldür beni." Dedi sadece Ferhat. Sesi bile doğru dürüst çıkmıyordu. "Öldür." Öksürdü.
"Beni."

Ateş bir çöpü yere atıyormuş gibi savurdu adamı. "Bağlayın."
Kıraç adamın bir kolundan tutup duvara asılı zincirlerden birine bir kolunu diğerine diğer kolunu geçirdi.

"Krallığı kime sattın?"

"Öldür beni." Dedi tekrar. Sesi titriyor gözleri ona bakarken korkudan kocaman oluyordu.

"Krallığı," Çok sakindi. "Kime sattın?"

O bombayı patlatanları içeri alan it buydu, Ateş ona bakarken sadece bunu görüyordu. Vatan haini bir şerefsiz.

"Kovayı getir."
Kıraç sözünü ikiletmeden dikkatlice masanın üzerindeki kovayı ona uzattı.

"Bu ne biliyor musun Ferhat?"

Vefia onu izliyordu, sırtını kapının pervazına yaslamış ezbere bildiği anların tekrar tekrar yaşanmasını öylece izliyordu. Onu ilk bu odada gördüğündeki anı düşündü.
Ateş'ten nasıl korktuğunu.
Üç ay boyunca göz teması bile kuramayacak kadar korkmuştu yaptıklarından. O sakinliğinden, hiç duraksamayışından...
Ödü kopmuştu ama şimdilerde anlıyordu ki Ateş de tam olarak bunu istemişti. Zira o bunu yapana kadar Vefia'nın ona nasıl hayran hayran baktığının farkındaydı.
Onu bu odaya sürüklemiş, neler yaptığını teker teker izletmişti.

Dakikalara elini ağzına bastırıp her şeyi izleyen Vefia, herkes gittiği anda ona bakmış ve o kan kokusu yüzünden eğilip dakikalarca kusmuştu.
Ağlayarak.
Pis olan her yerden kaçmak ister gibi kapının hemen önüne çökmüş, bacaklarını kendine doğru çekip ağlamaya devam etmişti. Kaçtığı ne varsa kucağına düşmüş gibi hissediyordu. Kan kokusu gitmiyordu. Her yer çok pisti.

Sırılsıklam SatırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin