Bir yeni mesajınız var.
Üç yıldır beklediğim mesaj şimdi gelmişti ve çok emindim onun yazacağından. Mesajı açmadan üstten okudum.
'Neden ben?'
Ne cevap verilir şimdi bu mesaja. Böyle mesaj mı olur, neden mi sen , ne bileyim neden sen, sevdim işte başka da bildiğim bir şey yok.
'Çünkü seni düşününce nefesim kesiliyor ve bunca yıl seni çok özledim.'
Atmıştım mesajı saat gece iki ve kalbim çıkıcak gibi, tekrar iletişime geçmem benim için çok zordu.
'Sen kimsin? Ne istiyorsun benden? Hayatımın hiç bir anında yanımda olmadın, beni tanımıyorsun bile, nasıl..? '
sözlerinin devamını biliyordum. Onu sevdiğime inanmıyordu ya da inanmak istemiyordu. Cümlesine devam etmeden;
'İzin verdin mi?'
Yazdım.
Hiç konuşmamama rağmen ses tellerimin zorlandığını hissediyordum. Boğazımda keskin teller varmış gibi hissettim. Yutkunamıyordum bile. Boğazımdaki teller gittikçe keskinleşiyordu. Gözlerim doldu, hissediyordum, göz kırptığım anda gözyaşlarım süzülüverdi. Mesajlarında çok donuk bir ifade vardı sadece bana karşıydı emindim bundan. Gözlerimden akan bir kaç damlayla beraber mesaj bekliyordum.
Kaç defa senin yanında olmak istediğimi söyledim. Kaç kere kapına geldim. Terastaydım ona yazarken , sıcak bir rüzgar esiyordu. Yüzümde, saçlarımda hissediyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi on beşinci katta şehir manzaralı, sokak lambaları ve tek tük geçen arabaları görmek için açtım.
Ben kaç kere kapına geldim. Sence de bir saçmalık yok mu bu işin içinde. Benim sana defalarca gelmiş olmam koca bir saçmalık değil mi? Gülüyordum ama ağlıyordum da... Güldükçe daha çok ağlıyordum, gözyaşlarımı saklamak içindi gülmelerim bilirdim.
'Seni çok sevdim ben.'
İşte sana anlatmam gereken şey bu.
Bilmeni istediğim her şey bu dört kelimede gizli.
Bütün dünyam, hayallerim, gerçeklerim, tecrübelerim, anılarım, yarım kalanlarım, her şeyim...
Soğuk mesajlar aynı zamanda boş ve alaycı bir hal almıştı. O da inanamıyordu.
'Nasıl sevebilirsin ki?'
Sanki inanmamak için yemin etmişti. Hiç istememişti beni, hiç sevmemişti, hiç inanmamıştı, hiç güvenmemişti bana. Mesaj yazarken bile bacaklarım titriyordu, bütün vücudum buz gibi olup kaskatı kesilmişti. Ellerim titriyor, midem bulanıyor, nefes almakta zorlanıyordum. Gerçekte yüzyüze gelseydik kim bilir neler oludu. Tam o sırada hiç beklemediğim bir mesaj attı.
'Ben seni hiç tanımadım, biz seninle hiç tanışmadık, sen ne anlatıyorsun, nasıl sevebiliyorsun böyle saçma sapan. Haline bak öl desem ölüceksin.'
Öyleydi. Öl dese ölürdüm eğer bana inanması için ölmem gerekiyorsa bunu yapardım.
'Ayrıca...'
'Benim sevdiğim biri var.'
Yazdı.
Hayır, hayır, hayır, bunca yıl bunu duymak için beklememiştim. Ama eninde sonunda böyle bir şey ile yüzleşeceğimin bir yerde de farkındaydım. Telefon elimden düştü.
'Öyle mi ? Neden onun yanında değilsin o zaman?'
'Sadece sen takıntılı değilsin' yazdı ve çevrimdışı oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLINDA O YOK
Teen FictionHiç sevilmediğiniz bir yeri düşünün orada kalmaya devam eder miydiniz? Ya da orada kalmak için diretir miydiniz? Bazen bir şeyi o kadar çok isteriz ki, ne yapacağımızı şaşırırız, doğru kararlar veremeyiz. Nedeni de olmaz bu hislerin. Sen neden sev...