BÖLÜM 14

6 2 0
                                    


Bütün gece uyuyamadı. Böyle bir tavrın neden olabileceğini düşündü. Hayatında ilk defa böyle bir şey yaşıyordu. Karşısındaki insanın da böyle bir tepki vermesini beklemiyordu. En azından neden olduğunu söyleyemeyecek kadar acımasız biri olamazdı. Düşündü, düşündü, düşündü. Aklına birçok neden geliyordu. Belki beğenmemişti, belki hayatına birini almak istemiyordu, belki sevgilisi vardı, belki sevdiği vardı, belki sadece canı istediği için engel atmıştı. Durup dururken engel atmak kimin yapabileceği bir şeydi ki. Saçma ve boş bir hareketti. Konuşmayı, kendini ifade edemeyenlerin yapabileceği bir hareketti. Kendini ifade edemeyecek gibi görünen biri değildi. Yaptığı hareket nerden bakılırsa bakılsın saçma geliyordu. Ayrıca göz kırptığı kişi ben değil miydim diye geçirdi içinden. Anlaşıldı, uzun bir gece olacaktı. Hala bulamıyordu neden olduğunu. Okyanusun ortasında tek başına kalmış, neden beni bıraktılar diye düşünüyordu. Suyun içindekileri göremiyordu ama bazılarının ondan kaçtığını ve bazılarının da ona doğru geldiğini hissediyordu.

Biraz da korkuyordu, düşündüklerinden. Acaba güzel mi değilim? Beni yüksek ihtimalle beğenmedi bu yüzden de olabilir. Ya da konuştuğum kişi o mu değildi. Sevgilisi mi engellemişti. Bilmiyorum.

Düşünceler birbirini kovaladı, akrep yelkovan da zamanı kovalıyordu. Düşündükçe aklına farklı sorular geliyor, kendi kendine cevaplıyor arkasından tekrar soru yığınıyla baş başa kalıyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadı bile. Okul saati çoktan gelmişti. Annesinin çalan alarmı ile fark etti. Kalkıp okula gitmek zorunda olduğunu biliyordu ama hiç gitmek istemiyordu. Bir şey sanki okula gitme isteğini içinden almıştı.

Evdekilerin anlamasını istemediği için hiçbir şey olmamış gibi davranmak zorundaydı. Kendi kendine 'hiçbir şey olmadı, hiçbir şey olmadı.' diye tekrarlıyordu.

Okula hazırlanmak çok zor geliyordu. Kardeşleri Öykü'den önce hazırlanmış onu bekliyorlardı.

'Of, abla geç kaldık.' diye söylendi Lidya.

'Anca hazırlanabildim ne var ya. Baba bizi bugün sen götürür müsün?'

'Biliyordum ben bu işin sonu bana bağlanacağını. Götürürüm. Arabaya iniyorum siz de hemen gelin.'

'Kötü mü oldu babam götürüyor.'

'Neyse, neyse. Hadi inelim.'

'Şunun hareketlerine bak, okulu çok seviyormuş gibi bana laf söylüyor.' kimsenin duymayacağı şekilde söylendi Öykü saat dokuzu yedi geçiyordu, öğrenciler sınıflarına dağılmışlardı. Öykü okul bahçesinde geç kalan üç kişiyle beraber sınıfa gidiyordu. Sınıfa girdiğinde, öğretmen derse girmişti. Geç kaldığı için özür diledi ve yerine oturdu.

'Nerdesin sen, geç kaldın.' fısıldadı Beren.

'Geç kaldım işte, çok bir şey yok.'

'Nasıl bir şey yok, aynaya bakmadın herhalde bugün.'

'Ne olmuş, çirkin miyim?' korkarak sordu.

'Uyumadın mı sen?'

'Uyuyamadım.'

'Çirkin miyim?'

'Bu ne demek şimdi, böyle bir şey mi söyledim. Öykü neler oluyor anlatacak mısın?'

Öykü omuzlarını silkti. 'Hiç.' diyebildi sadece.

'Belli ki bir şey var. Öğrenmeden seni rahat bırakmam biliyorsun.'

'Biliyorum da, dün gece bahçedeki çocukla konuştum ve beni engelledi.'

'Ne? Ne yaptın sen?'

'Söyledim işte, buna moralim bozuldu.'

'İyi de. Neden yaptın, neden yazdın.'

'Bende aynı soruyu çocuğa soruyorum, neden engelledi.'

'İlk kendine sormalısın farkındasın dimi.'

'Canım istedi yaptım.'

'Onun da canı istemiş yapmış.'

'Ama...'

'Beren biraz kırıcı değil misin?'

'Şunu söylemeye çalışıyorum sana, senin bir nedenin yoksa onun da yok.'

'Ya ben nasıl biri olduğunu merak ettim.'

'Bunu neden merak ediyorsun Öykü.'

'Beren üstüme gelmiyor musun şu an. Konuşmak istedim.'

'Keşke yapmasaydın be kızım. Kafana takma diyeceğim daha çok kafana takacaksın. Bir şey diyemiyorum sana.'

'Deme bir şey deme.'

Ders bitmiş, bahçeye çıkmak için yerinden bile kalkmamıştı. Leyla'yı kapıda gördü. Leyla koşarak yanına geldi.

'Sana bir şey söylemem lazım, çok önemli.' yüzünde farklı ifade yoktu ama söyleyeceği şey ne kadar önemli olabilirdi.

'Ne oldu?'

'Bizim de sana bir şey söylememiz lazım.' dedi Beren.

'Şu an benimkinden önemli olamaz.'

'Söyle artık öldüm meraktan.'

'Bahçeye çıktığımızda gördüğümüz çocuk var ya..'

'Allah belasını versin.' diye atladı Beren.

'Bir sakin olur musunuz, ne olmuş?'

'Onun aynısından bir çocuk daha var okulda.'

'Ne?'

Beren Öykü'ye dönüp,

'Olmasın mı sana engel atan çocuk, benzediği başka biri olsun.'

'Yok artık.'

'Ne dedin sen?' şaşkınlığını kimse gizleyemiyor, herkes birbirine bakıyor Beren çok eğleniyordu bu durumdan.

'Engel derken?' diye atladı Leyla.

'Beren anlatsın, keyfi çok yerinde baksana.'

'Ben senin yaptığın saçmalığa gülüyorum. Anlatıyorum dinle, bu canım arkadaşımız çocuğa yazmış ve engel yemiş.'

'Yok artık. Neden?'

'Ay yeter. Neden diye sormayın artık ya. Sen nereden gördün iki kişi olduklarını?'

'Dün ben okuldan çıktım, bahçede gördüğümüz çocuğu gördüm arkamdan yürüyordu. Okulun yanındaki sokağı döndüm, yürürken karşıdan aynısı geliyor. Ne ara benim önüme geçti diye düşünürken arkama baktım. Bahçedeki çocuk arkamda, diğer çocuk da bana doğru geliyordu. Yüksek ihtimalle bahçede gördüğümüz çocuğun ismi Atlas değil.'

'Yok daha neler? Şaka mı bu? Hiç tanımadığım birine seni tanımak istiyorum yazdım.'
'Ne yazdın. Ben bu yaptığına inanmak istemiyorum ya.'

'Yapmıştır, seni seviyorum bile yazmıştır. İnanırım ben.' dedi Beren.

'Beren, kırıcı oluyorsun ama hem benim suçum değilmiş, birbirlerine benziyorlarmış.'

'Tabi canım.'

'Böyle bir durum var, bence çok üsteleme Öykü. Sıkıntı olmasın bizim için.'

'En fazla ne olabilir ki abartmayın ya. Engellemiş zaten bir şey olmaz daha.'

Ders zili çaldığında Leyla kendi sınıfına gitti. Öykü de ellerini çiçek olur gibi bağladı sıranın üzerine, kafasını ellerinin arasına koyup uyudu. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ASLINDA O YOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin