Sonunda beklediği gün gelmişti. Öykü lise ikinci sınıfa başlayacaktı. İlk gün ailece gitmişlerdi okula. Okullar yan yana olduğu için ilk önce Öykü'yü bırakmışlardı. Müdür uzunca yeni dönemin olmazsa olmazı olan konuşmasını yapıyordu. Hiç arkadaşı olmadığı için de aşırı sıkılmıştı, ayakta durmak da artık zor geliyordu. Müdürler hep böyleydi, saatlerce ayakta bekletir, uzunca konuşma yapar, iyi dersler çocuklar der ve giderdi. Yine aynısı olmuştu. Müdür konuştukça konuşuyor, konuşmasının sonu gelmiyordu. O anda Öykü'nün yanına biri yaklaştı. Kafasını çevirip baktığında ilkokul arkadaşını anımsadı.
'O değildir ya, hem burada ne işi var onun.' diye geçirdi içinden. Öykü düşünürken kız sözlerini tekrarladı.
'Öykü, selam. Uzun zaman oldu görüşmeyeli nasılsın?'
'Leyla, sen misin? Tanıyamadım daha doğrusu tanıdım ama burada olmayacağını düşündüm. Çok sevindim seni gördüğüme.'
Öykü yeni hayatında eski arkadaşıyla tanışmaktan keyif alıyordu.
'Bu okulda ikinci senem olacak, sen yeni geldin değil mi? Hangi sınıftasın? Gel bir sarılalım, çok özlemişim.'
Uzunca sarıldılar, Leyla Öykü'nün ilkokulda en yakın arkadaşıydı. Babası matematik öğretmeniydi. Son sene babası tayinini İstanbul'a aldırmıştı ve ayrılmak zorunda kalmışlardı. Bu durum da ikisini de üzmüştü. O günden sonra bir daha konuşmamışlardı ama tekrardan karşılaşmışlardı, kader onlara arkadaşlıklarına devam etmek için bir fırsat daha vermişti.
'10/D sınıfındayım, umarım sen de oradasındır.'
'Ya, maaselef ben 10/C sınıfındayım. Ama sınıflarım ız karşılıklı diye biliyorum. Müdür bey konuşmasını bitirirse çıktığımızda görürüz.'
'Keşke aynı sınıfta olsaydık.'
'Derslerden sonra hep beraber oluruz, bir şey olmaz. Beraber çıkalım istersen sınıfa.'
'Olur.'
Müdür sonunda umarım gayretli bir yıl geçirirsiniz, hepinize başarılar diliyorum dedikten sonra sınıflara çıkılabileceğini söyledi. Bütün okul merdivenlere doğru yürüyordu. Dokuzuncu sınıfların kısa boyları, on ikinci sınıfların heybetiyle birlikte merdivenler dolmuştu. Öykü ile Leyla yan yana gidiyorlardı. Öykü'nün aklında cam kenarı en arka sıra vardı. İlk önce sınıfa girip en arkada tek oturmayı planlıyordu.
Leyla ile ikinci kata çıktılar, koridorun solunda arka bahçeye bakan kısımda 10/D sınıfı vardı. Karşısında da 10/C sınıfı vardı. Leyla sınıfının burada olduğunu söyleyip, kendi sınıfına geçti. Sınıfa ilk Öykü girmişti. Cam kenarının boş olduğunu görünce o tarafa doğru yürümeye başladı. Arkasından da sınıftakiler girmeye başladı. Öykü yanına kimse gelsin istemiyordu, kimseyle tanışmak istemiyordu. Son ana kadar öyle de oldu. Yanına kimse oturmadı ve bu durumdan çok hoşnuttu.
Orta sıranın en arkasının bir önünde oturan kız arkasını dönüp Öyküyle göz göze gelmişti ve o sözcükler ağzından dökülmüştü.
'Yanına oturabilir miyim?'
Öykü istemese de pek bir şey söyleyemedi. Ağzından sadece ; 'tabiki gelebilirsin' sözcükleri dökülmüştü.
'Teşekkür ederim, kabul ettiğin için. Beren ben. Okulda yenisin sanırım.'
'Ne demek. Öykü ben de . Tanıştığıma memnun oldum. Okulda da aynı zmanda İstanbulda da yeniyim.'
İlk konuşmada sevmişti Beren'i. Verdiği kararın yanlış olmadığını hissediyordu.
'Gerçekten mi, umarım kendi hayatının en güzel dönemini yaşarsın. Anneannem ne zaman bir yenilik yapsak,
Bu da bir devrandır, derdi. Aklıma o geldi. Umarım bu devranı güzel geçirirsin.'
'Anneannenle bu kadar yakın mısın? Ne kadar güzel. Ben uzak kaldım biraz.'
'Biz biraz aşiret paketiz de. Yakın olmak zorundayız gibi bir şey ama seviyorum kendisini.'
İkiside konuşmaya dalmıştı. Sınıfa öğretmenin girmesiyle sınıfta sessizlik olması bir olmuştu. Konuşmaları da yarım kalmıştı. İlk gün olduğu için öğretmen tanışmak için herkese sorular soruyordu. Cam kenarı olan asalardan başlamıştı. Birinci kişi, ikinci kişi,üçüncü kişi derken sıra Öyküye gelmişti. Öykü ayağa kalktı.
'Merhaba, ismim Öykü Koç. Ankaradan İstanbul'a yeni geldim. Hem bu okulda hem de bu şehirde yeniyim. Ankaralıyım. Başka bir şey söylemem gerekiyor mu hocam?'
'Hayır, teşekkürler. Bu kadarı yeterli. Hoş geldin hem İstanbul'a hem de okulumuza.'
Herkesin kendini tanıtması bir ders sürmüştü, ilk teneffüs de böylece gelmişti.
Öykü sınıfta oturuyordu, Beren kendi arkadaşlarının yanına gitmişti. Onun da arkadaşları başka sınıftaydı. Beren yanında üç kişiyle beraber 10/D sınıfına geldi. Öykü'nün yanına gelip arkadaşlarıyla tanıştırdı.
'Öykü istersen bahçeye çıkalım ve arkadaşlarımla tanışmak ister misin?'
'Olur çıkalım.'
'Kızlar kapıda bekliyor dışarı çıkınca tanıştırayım.'
Hep beraber ilk günün, ilk teneffüsüne çıkıyorlardı. Sabah dokuz buçuk saatleriydi, güneş okulun bahçesini ısıtıyordu. Okul bahçesinin en solunda büyükçe bir çardak vardı. Beş kişi oraya doğru yürüyorlardı. Leyla söze atladı.
'Kızlar sizi ilkokul arkadaşımla tanıştırmak istiyorum.'
'İlkokul arkadaşın mı?' hepsi bir ağızdan şaşırmıştı.
'Evet, ilkokul arkadaşım. Ismi Öykü. Uzun zaman sonra sabah sıradayken karşılaştık.'
'Merhaba kızlar. Tanıştığıma memnun oldum. '
Teneffüs yeni arkadaşlar edinmek için gayet uzun sürmüştü. İlk günden beş arkadaşı olmuştu bile. Hep beraber tekrar sınıflara dağıldılar. Berenle Öykü de teneffüslerde kendi arkadaşlarıyla dışarı çıkarken, teneffüsten sonra beraber vakit geçiriyorlardı. İlk gün çoğu ders için tanışma dersi olmuştu. Sadece matematik dersinde öğretmen ilk önce kendini tanıtıp hemen derse geçmişti. Gerekçesi ise haftada çok fazla görüşeceğimiz ve yavaş yavaş herkesi tanımak zorunda olduğu.
'Ben zaten herkesi tanıyacağım o yüzden tanışmayı geçiyorum ilk konumuz olan sayma ve olasılıkla başlıyorum.'
'Hocam kimsenin defteri yok.' sesi askılık tarafı en arka sıradan yükseldi.
Öğretmen sakin ve kararlı bir ses tonuyla: ' Benim görevim size öğretmek, eve gidince ilk ödeviniz bu konuyu deftere yazmak olsun o zaman.' dedi.
Sınıfın uğultu halinde oflama sesiyle beraber öğretmen derse başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLINDA O YOK
Teen FictionHiç sevilmediğiniz bir yeri düşünün orada kalmaya devam eder miydiniz? Ya da orada kalmak için diretir miydiniz? Bazen bir şeyi o kadar çok isteriz ki, ne yapacağımızı şaşırırız, doğru kararlar veremeyiz. Nedeni de olmaz bu hislerin. Sen neden sev...