İlk günün en yorucu dersi matematik olmuştu. Dersten sonra birkaç teneffüs daha aynıydı. Leyla'nın arkadaşlarıyla da anlaşabiliyordu. İlk gün beklediğinden daha sosyal ve eğlenceli geçti. Son dersin bitmesine de on beş dakika vardı. Herkes kendi halinde yanındaki ve sınıftaki arkadaşlarıyla konuşuyordu. Bir kız,
'Öykü Koç kim?' diye sordu sınıfın içinde. Kimse birbirini tanımadığı için herkes sınıfa bakıyordu. Öykü el kaldırdı ve ne olduğunu sordu.
'Sadece tanışmaya çalışıyorum. Memnun oldum, Aslı ben de.' dedi.
Öykü anlam verememişti ve neden böyle bir şeyi sınıfın ortasında sorduğunu düşünüyordu. Beren bunu fark ettiğinde konuşan kızın tez canlı olduğunu ve sosyalleşmeyi seven bir kız olduğunu ve kendisisin de Aslı'yı sevdiğini söyledi.
Söylediğine göre iyi bir kızdı. Son dakikalarda biraz değişik geçtikten sonra günün son zili çaldı ve öğrenciler evlerine gitmek için okuldan ayrıldı.
Öykü okula yürüyerek gidip geliyordu. Okuldan ilk o çıkıyor çoğu zaman da çıkışta kimseyi görmeden hızlıca eve gidiyordu. Eve geldiğinde annesine ilkokul arkadaşıyla karşılaştığını ve ne kadar mutlu olduğunu anlattı. Annesi en kısa zamanda arkadaşını ailesiyle beraber yemeğe davet etmek istediğini söyledi. Babasına anlattığında ise, babası bildiğini ve okulu o yüzden seçtiğini söyledi.
'Ne yani Leyla benim o okula gideceğimi bildiği için mi benim yanıma geldi ilk dakikadan?'
'Hayır, hayır. İlk günden birbirinizi bulmanız tesadüf olmuş. Ben babasıyla zaten konuşuyordum ve okulun iyi olduğunu söyledi.'
'Öyle olsun bakalım ama her ne oldu ise çok güzel oldu, günüm çok güzeldi.'
Leyla ve Beren okula toplu taşıma kullanarak geliyorlardı. Bu da sabahları erken kalkmaları gerektiği anlamına geliyordu. Evi yakın olmasına rağmen Öykü' de erken kalkıp, hazırlık yapıp okula hepsinden önce gidiyordu. Okula erken gitmeyi sevdiğinden değildi bu.
Sabah erken kalktığında günün verimliliğinin arttığını düşünüyordu. Kendini daha iyi hissediyor, zihni boş bilgilerle kurcalanmıyor, sabahın tertemiz havasını ciğerlerine dolduruyordu. Hatta balkonunu çok seviyordu. Güneşin ilk ışıklarını balkonda selamlıyor, günü neşeyle geçiyordu.
Hayatı sakin, kimseye karışmayan, ders çalışmayı çok sevmese de elinden geleni yapmaya çalışan ve çoğu zaman da istediklerinin hemen olmasını isteyen bir kızdı Öykü.
Okula başlamasının üstünden çoktan iki ay geçmişti. Arkadaşlıkları daha da güçlenmişti. Bir sabah okula gitmek için erkendi uyandı. Güneşi selamladı. Kahvaltısını hazırladı, kardeşleriyle beraber bir güzel yedi. Formasını giydi. Okul formasından nefret ediyordu, renklerini beğenmiyor ve asla kendisine yakıştırmıyordu. Okula gitmek için evden çıktı. Yavaş yavaş hazırlanmıştı. Aynı yavaşlıkla da okula yürüdü. Normalde günlük aktivitelerini bu kadar yavaş yapsa dayanamayabilirdi.
O gün anlayamayacağı bir şekilde sakin geçiyordu. Kocaman şehirde araba gürültüsü bile yoktu. Trafik yoktu. Değişik bir gün olacağını hissediyordu ama anlayamıyordu nedenini. Okula en son o gelmişti. Herkes dersteydi ve okul bahçesinde tek o vardı. Okulun kapısına doğru yürüdü, sınıfa çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLINDA O YOK
Teen FictionHiç sevilmediğiniz bir yeri düşünün orada kalmaya devam eder miydiniz? Ya da orada kalmak için diretir miydiniz? Bazen bir şeyi o kadar çok isteriz ki, ne yapacağımızı şaşırırız, doğru kararlar veremeyiz. Nedeni de olmaz bu hislerin. Sen neden sev...