Sıradan bir gecede yatağına girdi yaşlı çift. Matthew, emekli olduğundan beri düzenlemeye başladığı, günün yarısını içinde geçirdiği bahçesinden yeni geliyordu. Evde oturmak ona göre değildi.
Karısı da kendisi gibi emekliydi. Hemşirelikle geçen yılların ardından onun da pili azalmış, zaten sakin olan kişiliği iyice durgunlaşmış, iyice sessizleşmişti.Gereksiz gürültülere uyandı Matthew, koridordan gelen tıkırtılar dikkatini çekti. Rosa yatakta yoktu. Son derece normal olan bu duruma tepki vermeden tekrar uykuya daldı.
Sıradan geçen bir günün ardından yine derin bir uykuya daldı çift. Matt yine aynı seslere uyandı. Koridordan gelen ayak sesleri yine kulağını tırmalıyordu. Yatağında döndü Matt. Fakat, Rosa yataktaydı. Gözleri açıldı birden. Matt gözlerini kıstı, izlemeye koyuldu. Rosa yavaşça doğruldu yatakta, kalktı ve mutfağa doğru yürüdü. Matt ürktü birden, irkildi ve gözlerini kapattı. Sıradan düşünüp uyumaktan başka hiçbir şey gelmedi elinden.
Sabah Rosa kahvaltıda sessizdi. Matt laf arasında dün geceki sesleri sordu. Rosa birden başını eğdi, tabağa dikti gözlerini bir süre. Başını yerden kaldırmadan "Aynı sesleri ben de duydum, kalkıp baktığımda sersem bir fareyi mutfakta yakaladım" dedi. Konuyu uzatmadan masadan kalkıp işlerine koyuldular.
Matt bahçeye çıktığında başından aşağı kaynar sular döküldü. Tüm çiçekler, bitkiler tek tek sökülmüş dipleri kazılmış ve acemice tekrar dikilmeye çalışılmıştı. Acemice yapılan bu iş kendini belli ediyordu. Hiçbir şey demeden, elinden geldiğince düzenledi bahçeyi. Rosaysa saçma bir şekilde durumdan aynı fareyi sorumlu tutuyordu. Gece temkinli girdi Matt yatağına. Bekledi saatlerce sebepsiz bir şüpheyle. Saatler ilerliyordu, oda karanlıktı, perdenin kenarından süzülen küçük bir ışık huzmesi bozuyordu karanlığın bütünlüğünü. Beklemeye devam etti.
Matt uykuya dalacakken, Rosa doğruldu yatağında. Pencereyi araladı ve tekrar uzandı yatağına. Tek gözü yarım açık, izlemeye koyuldu Matt. Rosa kapatmadı gözlerini, ellerini karnında birleştirdi ve beklemeye koyuldu, gözünü dahi kırpmadan bekliyordu. Arada bir başını çevirip kocasını kontrol ediyordu. Matt korkmaya başladı, ne yapacağını bilemeden izlemeye devam ediyordu. Neyi bekliyordu karısı, niye uyumuyordu, neden kendisinin uyuyup uyumadığına bakıyordu.
Sorusuna cevap pencereden geldi: "Rosa anne, ben geldim" dedi bir erkek sesi. Rosa kalktı ve odadan çıktı. Matt tamamen vücudu uyuşmuş şekilde duruyordu yatakta. Korku sarmıştı her yerini. Dış kapı açıldı ve odaya doğru gelen ayak sesleri başladı. Matt kapıya doğrulttu gözlerini. Önden Rosa geçti, arkasında hafif irice, deri ceketli kalın botlu bir adam vardı. Eldivenli ellerinde şapkası duruyordu. Odanın önünden geçip mutfağa gittiler. Matt yataktan kalktı pencereden dışarı baktı. Eski ve hurda olmuş bir pikapta iki erkek oturuyordu, bagajlarındaki kazma ve kürekler parlıyordu ayın ışığında. Sonra yavaşça kapıya yaklaşarak dikkat kesildi, mutfağı dinlemeye başladı."Buldun mu evladım yerini" dedi Rosa uykudan uyanmış yorgun sesiyle.
"Zor oldu ama buldum hanımefendi, altında olduğu ağacı işaretledim. Bu gece alacağım sandığı" dedi, saygılı gözükmeye çalışan ama kabalığı sesinden belli olan serseri.
"Demek seni polis görevlendirdi, biz burada bir hazine olduğunu bilseydik zaten polise giderdik" dedi Rosa. Matt titredi. Bacakları soğudu birden.
"Ne gerek var polise gitmenize, biz sessizce halledeceğiz bu işi, zaten sandığı çıkarıp polise teslim edeceğiz. Ama kocanızdan da izin almamız gerek. Bana odasını gösterin."
"Sadece bir izin mi? Kocamın olanlardan haberi yok, uyuyor şu an. Durumu ben anlatırım siz sandığı alın ve gidin."
"Korkmayın hanımefendi, küçük bir izin" dedi adam.Matt dondu olduğu yerde. Rosayı kandırmışlardı. Şimdi ne olacaktı, bu serseriler evin içinde ve çevresindeydiler. Kalkması gerekiyordu, yatağında uyuyor olması gerekiyordu. Ayak sesleri başladı, odaya doğru geliyordu adam.
Matt ani bir hamleyle kalkıp yattı yatağına. Gözünü kapattı. Odanın kapısı aralandı gıcırdayarak. Dayanamadı açtı gözlerini. Üstüne doğru gelen serseri elindeki bıçağı doğrulttu kendisine ve fısıldadı gülerek.
"Karın da çok safmış moruk. Hazineyi bilemem ama, onu da öldürmek için senin iznine gerek yok."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKU
HororYazarken irkiliyorum. Cesaretin yoksa, ilk sayfayı açmadan önce "hikaye" kavramını iyice belleğine kazıman gerek. Ama 'O'nların varlığını asla unutamayacağını ikimiz de biliyoruz.