Braum, bu sabah evinin önünde rastgele bulduğu CD'yi izlemek için sabırsızlanıyordu. Az sonra annesi ve babası iki günlüğüne şehir dışına çıkacak, kendisi ve kardeşi hafta sonunu beraber geçirecekti.
Ailesi kapıdan çıktığı gibi odasına gitti ve CD'yi takıp izlemeye başladı. Kamera bomboş bir odayı çekiyordu. Oda bomboş ve soğuk duruyordu. Her şey dağınık haldeydi, iki üç saniye sonra görüntü sallandı ve kameranın önüne üstü ve yüzüne kan lekeleri sıçramış, henüz genç olduğu belli olan, saçları dağınık bir kadın geçti. Braum irkildi.
Videoyu kapatmak istedi ama kapatırsa daha fazla korkacağına emindi. Belki de evine saldıran bir hayvanı öldürmüştü kadın, ve bunu kaydetmek istiyordu. İzlemezse aklına takılacaktı. Braum devam etti, etmemeliydi.
Kadın konuşmaya başladı. Soluk soluğaydı.
"Bu laptopu bulan kişi, her nasıl olursa olsun sonuna kadar dinlesin. Ve kaydı kesinlikle silmesin. 27 yaşındayım, Adım Nolan. Kalforniyada tüm aile bir evde yaşıyorduk. Bu günün gecesi ailem evde yoktu ve erkek kardeşimle yalnız kaldık. Bir bebeğim var, gece onunla uyuduk, erkek kardeşim evin ucundaki odada yatıyordu. Gece irkilerek uyandım, kardeşimin odasından bir ışık huzmesi çıkıyordu. Kapı aralığından baktım, sarı bir lamba ışığı gibiydi. Sanki odanın içinde geziniyordu, ayak sesleri arttı ve birden kesildi. Korkuyla yatağıma yattım, bebeğim ağlamaya başladı. Ne yaptıysam susmadı. Arka odadan bir bağırma sesi geldi "Sustur şu bebeğini!". Kardeşim asla böyle konuşmazdı. Ne yapacağımı bilemedim bebeği aldım ve göğsüme bastım, yine tekrarladı aynı kelimeleri, daha yüksek sesle. Bebeğim susmuyordu. Sonra arka kapı tamamen açıldı, koridorda sakin sakin yürüyen kardeşim, odamın kapısına geldi, kapıyı açmadan gölgesi kapı camından gözüküyordu. "Uyarmıştım" dedi sakince. Kapı yavaşça açıldı. Kardeşime son bakışım oydu. Karanlıkta seçemiyordum. Uzun süre kapı ağzında ayakta hareketsiz durdu. Bir adım yaklaşınca pencere ışığında netleşti. Üstü başı berbattı, kanla doluydu. Gözleri simsiyah olmuş, her yerinden damarlar fırlıyordu. Yüzünde iğrenç bir gülümseme vardı. Dişleri simsiyahtı, ağzından gelen kan vücuduna dökülüyordu. Elini kaldırdı ve yamuk yumuk parmaklarıyla bebeği göstererek sakince "Ver onu" dedi. Gülüp duruyordu. Bebeği arkama aldım ama korkudan titriyordum. İkinci sefer vermem için bağırdı. Üstüme yürüdü, ama çok yavaştı, kesinlikle yetişemezdi bana. Yanından geçip mutfağa koştum ve bıçağı aldığım anda o da mutfağa girdi. Elime doğru yürüdü yavaşça, "Delirttiniz beni, deli." dedi ve güldü. Cesaretimi topladım ve onu ittirip yedi sekiz kere bıçağı kalbine sapladım. Yere yığıldı, ağzındaki kan yere akıyordu. Sabaha kadar polisi aradım ama kimseye ulaşamadım, telefonum çekmiyor, laptopta kalan son sarjla bu kaydı alıyorum. Ailem gelene kadar ölürsem, laptopu bulan kişi hemen polise ulaştırsın. Ve bebeğimi dostum Susan'a emanet ediyorum. Tek isteğim bu. Tanrı yanımızda. "
Braum kanı donmuş şekide laptopa bakakaldı. Video Kaliforniyada çekilmişti, kendisi CD'yi New Yorkta bulmuştu. Kadının dediğine bakılırsa video laptopa kayıtlıydı, CD'ye değil. İyice irkilmeye başladı, tüyleri diken diken oldu ve odasından çıkmak istedi. Cok merak ediyordu, nasıl oldu da CD eline geçmişti?
İşte o an sorusunun cevabını, arka odadaki kardeşinin bağırmasında buldu.
"Sustur şu videoyu".
![](https://img.wattpad.com/cover/27644827-288-k440678.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKU
HorrorYazarken irkiliyorum. Cesaretin yoksa, ilk sayfayı açmadan önce "hikaye" kavramını iyice belleğine kazıman gerek. Ama 'O'nların varlığını asla unutamayacağını ikimiz de biliyoruz.