1935 yılının yazında başladı Daniel için hapishane günleri. Sıradan bir market çalışanıydı, henüz markete gelmiş olan içecekleri yerleştirirken içecek dolabını deviren başka bir çalışan, Daniel'i suçlu gösterince elindeki şişelerle ona güzel bir ders vermişti. Fakat sonucunda 4 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. Hafif suçlardan cezalandırılmış insanlarla birlikte olduğu için hiçbir sorun yaşamıyordu. Ama sıkılıyordu, hem de son günlerde fazlasıyla. Başka hiçbir sorunu yoktu. Ta ki o berbat günler başlayana kadar.
Ranzasında doğruldu Daniel. Bir süre hareketsiz duvara baktı, gözü saatteydi. 3.45. Sabaha saatler vardı, fısıldaşan arkadaşları onu rahatsız ediyordu. Çocukluktan beri en sevmediği şey kendisi uyurken fısıldaşan insanlardı.
"Sessiz olun artık, saatin farkında değil misiniz"
Sabah kahvaltıda herkes sessiz sakindi. Kimse Daniel'e bakmıyordu. Arkadaşlarını kırdığını düşündü. Ama olur böyle şeyler dedi kendi kendine, sonuçta bir hapishaneydi burası.
Gece yatağına girdi ve uyumak için bir takım hayaller kurmaya başladı. Fazlasıyla bastıran uykusuna saat bir civarında yenik düştü ve uykuya daldı.
Saat üçte dikildi yatağında.
"Yeter be, bıkmadınız mı konuşmaktan! Bu saati mi buldunuz?"
...
"Size diyorum saygısız insanlar, bir cevap vermeye bile yüzünüz yok, bir daha sesinizi çıkarmayın"İyice insanlara inat biri haline dönüştü Daniel. Herkes ona iyi davranırken geceleri onu rahatsız ettikleri için kin ve nefret duyuyordu insanlara. Yüzüne gülerken utanmıyorlar mıydı? Bir kaç gece tekrarlanan olaylardan sonra, yatağında doğruldu yine bir gece, saat üç civarı. Çirkin fısıltılar devam ediyordu git gide artarak.
Kimseye ses etmeden kafasını ranzadan dışarı uzattı.
Yanındaki ranzanın altında uyuyan gence baktı, yan duran yüzü çok değişik geldi bir an Daniel'e. Kafasını daha da aşağı eğerek dikkatle baktı. Yüzü pul puldu sanki, kupkuru ve çatlamış bir toprak parçası gibi. Saçları yer yer dökülmüş, burnu küçücük gözüküyordu. Gözleri tamamen kapalıydı ama öylesine şişkindi ki, sert bir yumruk yemiş gibiydi. İçeride koğuşun kapısı kilitlendi, çıkan sesten rahatsız olan çirkin surat homurdandı yatağında, Daniel'e doğru döndü bir an. İrkildi Daniel. Korktu bir an, vücudu ısındı parmak uçlarına kadar. Kafasını geri koydu hemen yastığa, gözünü kapattı sımsıkı. Bir iki dakika boyunca öylece hareketsiz durdu. Acaba uyanmış mıydı? Koğuşta böyle bir genç olmadığını biliyordu, peki kimdi o? Hayal mi görüyordu? Yavaşça kaldırdı kafasını, ranzanın korkuluğundan eğildi ve yatağa baktı...
Dondu Daniel, hareket dahi edemedi, gözleri büyüdü yüzü kaskatı kesildi. Çirkin surat ona bakıyordu, simsiyah gözlerini kocaman açmış, kırık dökük dişleriyle gülüyordu. Yavaş yavaş çevirdi başını çirkin surat, sırtını döndü Daniel'e, büzüldü yatakta. Ayaklarını karnına çekti ve uykusuna döndü. Daniel hala şokun etkisiyle hareketsiz duruyordu. Birden düştü başı, daha fazla dayanamayıp bayıldı.
Sabah yatağında uyandı Daniel. Kahvaltıyı kaçırmıştı, dün geceki kabustan sonra koğuştaki herkese dikkatle baktı. Kimsede anormallik yoktu. Merakla o çirkin suratı arıyordu ama geceye kadar bulamadı. Bunun bir kabus olduğuna inandırdı kendini ve gece tekrar yatağa girdi.
Doğruldu Daniel. Fısıltılar... Sürekli "Daniel" kelimesini duyuyordu. Neler oluyor dedi kendi kendine. Bağırdı koğuşta seslice.
"Bu son oldu oğlan çocukları, şimdi aşağı inip hepinize güzel bir ders vereceğim"
Yatağından hışımla atladı. Koğuşun ortasında dikildi. Yine dondu Daniel, olduğu yerde çakılı kaldı. Koğuştaki tüm yataklar o çirkin suratla doluydu, hepsi yatağında bağdaş kurmuş oturuyordu. Birden kaldırdı hepsi başını, gülerek baktılar Daniel'e. Ağızları akıyordu, gözleri şişmiş, incecik bir çizgiden simsiyah gözbebekleri Daniel'i süzüyordu. Fısıldadı hepsi birden gülerek.
"Sakin ol Daniel"Çıktılar yataklarından, yavaş yavaş elleri havada yürüdüler ona doğru.
Başından kaynar sular döküldü bir anda, çakıldı kaldı olduğu yerde. Hiçbir şey düşünemiyordu, bir anda atıldı kapının yanındaki tezgaha, aldı bıçağı eline. Kontrolsüzce hepsine sapladı bıçağı, her sapladığında "Çirkin yaratıklar! Uzak durun benden" diyordu. Ama atılıyorlardı üstüne, tutmaya çalışıyorlardı. Hepsine teker teker sapladı bıçağını, ortalık kan gölü olunca, gitti yatağına, elini boynuna attı, kesilmişti galiba biraz kanıyordu. Yüzüne kadar örttü yorganını, fısıltılar kesilmişti sonunda, rahat bir uykuya daldı Daniel.
Sabah gardiyanlar kendi aralarında konuşuyorlardı.
"Şu 13. odada kalan bir genç... Dün gece cinnet geçirmiş galiba, odadaki tüm gençleri bıçaklayarak öldürmüş, sabah yatağında bulmuşlar, birkaç şey saçmalamış, çirkin insanlardan, fısıldamalardan, uykusuz olduğundan bahsetmiş. boynunda kesik varmış kan kaybından ölmüş çok geçmeden diyorlar."
"Bir deli yüzünden onca genç öldü demek, yazık... Çok yazık..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKU
HorrorYazarken irkiliyorum. Cesaretin yoksa, ilk sayfayı açmadan önce "hikaye" kavramını iyice belleğine kazıman gerek. Ama 'O'nların varlığını asla unutamayacağını ikimiz de biliyoruz.