15. Bölüm "Alışılmayan kaybediş"

9 2 0
                                    

Çocukluğumu özlüyordum. Hiç bir şeyin farkında olmayıp yalnızca nasıl daha fazla eğlenirim diye düşündüğüm zamanları. O zamanlar şuursuzca her şeye gülüp eğelenbiliyordu insan. Ama sorsan en büyük dert sahibi gene bizdik, oysaki tek derdim annemin gitmek istediğim bir yere izin vermeyişiydi.

Şimdi izin vermediği için mızmızlanıcağım bir annem yoktu. Annemi şikayet etmek için gideceğim bir babam.

İkiside ölmüştü.

Geçmişe duyulan özlem hiç bir şekilde yok olmuyordu, çünkü yeri dolmuyordu. Bir arkadaşını özlersen gider görüşürdün, bir yeri özlesen belki gider belki resimlerine bakardın. Bir duyguyu özlesen sana onu yaşatıcak birini arardın, veya çabalardın. Ama geçmişin fotoğraflarına bakılmaz, özlediğin zaman gidemezsin. Yeni birisi ile özlemi gideremezsin.

Geçmiş anılarımın dolu olduğu bir fotoğraf albümüm olsa, her gece ona bakarken ağlıyarak uykuya dalardım.

Ölümü idrak edemiyordum bir türlü. Bunu yapamıyordum, sanki kaç yaşıma gelirsem geliyim yapamıycaktım. Her ölüm kelimesi gectiğinda ellerim buz kesiyor ve titremeye başlıyordu. Sanki birisi boğazımı sıkıyor yavaş yavaş nefesimi kesiyordu.

"Kim" diye sorabildim sadece. Katile yardım edicek iğrençlikte olan kişi kimdi? Hangi insanın midesi bunu kaldırmıştı. "Kayıtları beraber izleyelim" diyerek yanıma doğru ilerledi Selahattin. Koltuğa oturdu ve çantadan Laptobu çıkartıp şifreyi girdikten sonra bir video açtı. "Ben katilin kendisinin değil bir adamının geldiğini düşünüyorum" saçlarını karıştırdı.

Kaşlarımı kaldırıp ona sebep sorarcasına baktım. "Şimdi şöyleki, adam katil sonuçta. Geldiğinde neden seni öldürmesin, göz dağı vermek için birini gönerdi" buz kesen ellerimi birbirine sürttüm. Öldürülme ihtimalim vardı, bu çok açık ve netti. Alptekin uzanıp elimi tuttu ve parmaklarımla oynamaya başladı.

"Bunu belli eden bir şey yapıyormu" Selahattin kafasını olumluca salladı. "Yüzünü açıyor kameraların olduğunu bildiği yerde" kalbim sanki yerinden çıkıcaktı, ona o kadar çok yaklaşmamız asla imkan dahilinde gelmiyordu. Ama şimdi elimizde bir kayıt bile vardı.

"Açsana videoyu" Selahattin videoya tıkladı, herkes pür dikkat videoyu izliyordu. Video başladı, Alptekin elimi daha sıkı tuttu. Adam elini kolunu sallıyarak kapıyı açtı ve içeri girdi, bunu bir tekle yapmasına rağmen hiç zorlanmadı. O sırada ben mutfaktaydım, ben mutfaktan çıkarken o kolonun arkasına saklandı.

Bütün vücudum ürperdi. Bir kaç adım atkamdaydı, belkide  çıkış kapısına koşsam yetişebilicektim. Önce yukarı çıktı, nasıl merdiven seslerini duymamıştım.

"Ayağındakiler özel ayakkabı, bundan dolayı adım sesi yok" diye açıklamada bulundu Yunus. Kayıt şimdi yukarı katı gösteriyordu, köpeğimi arkadan gördüğü anda havlamasına izin vermeden hemen bir iğne fırlattı. Köpek on saniye geçmeden yere yığıldı. "Ben onu unuttum, o iyimi" Alptekin olumluca başını salladı.

"Gayet iyi merak etme" içime su serpen tek şey buydu. Daha sonra tekrar aşağı inmeye başladı, koltuğun arkasına geçti ve beni izlemeye başladı. Sanki şimdi bile gözleri ensemdeydi, ürperme hissiyle olduğum yerde hareketlendim.

"Neden izliyor" diye sordu Nale sessizce. "Av olan her zaman izlenir, dünyanın kanunu bu. Bu adi herifde Elfida'ya bunu yapıyor işte"  diye açıklamada bulundu Yunus. "Bakın şimdi elini kulağına götürüyor, kulaklık olmalı. Emir alır gibi başını sallıyor" Selahattin'in dediği şeylerin aynısı oldu. Elini kulağına götürdü ve emir alır gibi kafasını salladı.

"Piç herif bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor" dedi Alptekin. Elimi video ilerledikçe dahada sıkı tutuyordu, Selahattin videonun bazı kısımlarını kesmişti. Video kapıdan çıktığı ana atlamıştı, kapıdan çıkarken başındaki maskeyi çekip çıkardı. Kameraya döndü, sanki o kameradan gözlerimin içine baktı. Beni öldürüceğime dair yeminler etti. olduğum yerde sıçradım.

KÜÇÜK KALPLERDE BÜYÜK SIZILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin