Anneme karşı geldim.
Sevdiğime yüz çevirdim .
Beni kukla yapmak isteyenleri ezdim geçtim .Ben Welat Şer ....
Benim cehennemim burası,
Kendi isteğimle girdiğim,
Bilerek Yandığım,
kaçmamı beklediler,
kaçmadım.
yardım isterim diye beklediler istemedim..
Yandım yandıkça yanmaya alıştım..
Artık ben yakıyorum....
Kaçmak isteyene izin vermem.
Yardım isteyene etmem.Babamı benden aldıkları gün merhametimi onunla birlikte mezara gömdüm..
Kimsenin bilmediği İki zayıf noktam var...
hergün yolumu gözleyen,
usanmadan,bıkmadan, uyumadan,
saat kaç olursa, olsun beni beklemekten vazgeçmeyen. Bir çift yeşil göz.
Hasretim, güzel gözlü hatunum...Birde uzaktan bile duyunca beni korkutan o baston sesi...
Benim dik duruşlu asil anam...
babamı kaybettiğimiz gün eline aldı o bastonu,
"bir bacağımı kırdılar, artık düzgün yürümek bana yakışmaz"diyişi
onun yetiştirdiği evlat olmak onun başını eğmemek en büyük görevim...
..
.
.21 yaşımda İstanbul'da üniversiteyi bitirip babama yardıma gitme planları kurarken gelen bir telefonla değişen hayatım..
"Babanı kaybettik oğlum"
Bu cümle memlekete gidene kadar kulağım da çınladı annemin ağlayan sesinden çıkan o kelimeler nasıl giyindiğim veya yola nasıl çıktık hiç biri yoktu.. Serhat vardı yanımda kuzenim, amcaoğlum
. birlikte büyüdüğüm kardeşim gibi.
Üniversiteyi de birlikte kazanınca okumak için Istanbul yolunu tutmuştuk aynı evde kalıyorduk.
o ve ben şaşkın ve içimizdeki acı ile uçaktan Mardin'e indik bizi karşılayan Kahya İbrahim yüzü yerde elleri bağlı
"başımız sağolsun ağam bizi bekliyorlar" dedi..
Konağa doğru yola çıkan araba konvoyu. cenazemiz vardı Mardin..
Boran Şer öldü.
Merhameti ile bilinen herkese yaptığı yardımları ile bilinen Boran ağa öldü...
Geçtiğimiz yollarda bizi tanıyan insanların yüzünden görüyordum babamın ölümüne duydukları hüznü... Çok sevilen bir adamdı. bunu birkez daha anlayıp kalbimde ki o acı büyüdü.. hala kabul edemeyen yanım ağır basıyordu konağa gideceğim sedirde elinde kahvesi ve nargilesi ile dağ gibi oturuyor olacaktı....
Kapıya gelen arabadan inmek çok zordu .. kalabalık, ağlayan ağıt yakan sesler... kulaklarıma gelen o sesler nefesimi kesiyordu, ama dik durmalıydım ..
Annem nerde, nasıl, ne durumda, bana ihtiyacı vardı. Kardeşlerim Mirhan daha 15 yaşında korkmuştur Murat 10 yaşında hiç birşey anlayamamıştır... Onların yanında dimdik durmam, bu acıda onlara tutunacak bir dal aradıklarında sığınacakları bir liman olmam gerek..
Babam böyle isterdi..
Her zaman dilinden en çok duyduğum o cümle ben yoksam sen varsın ...
Sen yok olma be baba, gitme, bizi bırakma.
ben asla senin yerini doldurmam,
bu cümleleri hep içimden söylerdim, şimdi ise nasıl pişmanım keşke duyacağı şekilde yüzüne söyleseydim belki böyle aniden gitmezdi...
Aklım da bu düşüncelerle yürüdüğüm o avlu hiç o kadar uzun gelmemişti.. çok kalabalıktı herkes agliyordu. Ama benim
gözlerim tek birini arıyordu..
Sonunda babamı görmeye alıştığım o sedirde ellerinin arasına başını almış gitti feryatları kalbimi parçalayan kadını gördüm...
Anne!!!!!
Sesimi o kadar ağlama sesinin içinden hemen tanıdı kafasını kaldırıp bana baktı onu hiç ağlarken görmediğim geldi aklıma babam hiç ağlatmamıştı ki annemi şimdi bu ağlamaktan perişan olmuş gözlerin sebebi babammıydı..
Kafasını kaldırıp bana bakan perişan annem kollarıma koştu o sarılışı.. kollarıma bıraktı kendini.. "Welatım gitti oğlum evimizin direği gitti, yıktılar evimizi ocağımızı"
Annemin ağlayan sesinden çıkan cümleler kalbimi parçaladı diğer bacağıma sarılan Mirhan ile kalbim paramparça oldu..
Ama gözyaşım akmadı ağlarsam yıkılırdım ağlarsam onlarıda yıkardım anneme destek olarak geri sedire oturttum...Mirhanı diğer kolumun altına aldım "Allah'tan gelene isyan bize yakışmaz Dilber Sultan" bu cümle babamın anneme kullandığı cümleydi şimdi ben söylemiştim...
"Allah'tan gelmedi oğul bu bize hainden geldi..."
Ne demek istediğini sormaya kalmadan Başsağlığına gelen adamlar etrafımızda doldu..
Cenaze nerde nasıl oldu amca demek için gözlerim amcamı aradı ama bulamadı..
Serhata bakındım amcamı bulması için onuda göremedim birlikte gelmiştik ..
Herkes başsağlığı diliyor birşey söylüyordu ama ağlama sesleri hepsi kafamda karmakarışık olmuştu... Annem daha fazla dayanacak gibi değildi onu sultan dadı ile odasına yolladım Mirhan ve Murat ında odada kalmalarını söyledim bu kalabalık ve ağıt sesleri onları yeterince etkilemişti ne olup bittiğini anlamam ve cenaze işleri ile ilgilenmem gerekiyordu..
İbrahim Kahya amcam nerde cenaze işleri ne durumda diye sesimi yüksek tutarak konuştum Kahya koşarak yanıma geldi.. "
Ağam Berzan ağa Jandarma ile birlikte olayı konuşuyorlar cenaze otopsi için hastanede tutuluyor.. siz önce annenizi görün diye konağa getirdik bizi bekliyorlar.."
Duyduklarım kafamda döndü ne olayı ne jandarması,
babam nasıl öldü Kahya....
"Ağam Jandarma bizi bekliyor orda herşeyi anlatırlar size"
Annemim dilinden duyduklarım "hainler kıydı" babam öldürülmüşmüydü yani...
Kim ne isterdi babamdan düşmanı bırak hakkında kötü konuşan bile olmazdı ki babamın yerimden kalkıp tek isteğim olanı biteni doğru düzgün öğrenmekti..
Arabalara binip olay yeri denilen yere gidiyorduk. İlk gördüğüm,
Geldiğimiz tepe, etrafta ki şeritler, jandarma komutanı ve amcam.
yanlarına gittiğimde ikiside yüzüme öylece bakıyordu...
Anlayamadığım birşeyler vardı ve kimsenin de anlatmaması artık canımı sıkmaya başladı..
Babama Ne olduğunu artık biri anlatabilir mi?
Diyişim geldiğimiz tepe konumundan yankılandı... Sesimin şiddeti mi yoksa birilerinin artık birşey anlatması gerektiğini anlaması bilemiyorum jandarma komutanı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adın benim kaderim
Romancetek amacı babasının intikamını almak olan bir ağa.. babası tarafından hor görülen bir kız... intikam ve acıdan doğan kara sevda... Adamın dilinden dökülen cümleler kadının kalbini parçaladı.. "Ben sana hep Hasret kalmaya mahkum edildim, ADIN BENİ...