Nihayet uykuya daldıktan saniyeler gibi gelen kısa bir süre sonra telefonun alarmıyla uyanarak başlayıp, sorumluluk seviyesi gereksiz derecede üst düzeyde olan bir öğrenci olduğum için unuttuğum edebiyat ödevini aceleyle arabada yapmamla devam etmiş bir günden pek de iyi şeyler olmayacağını anlamalıydım. Evrenin gönderdiği tüm bu negatif uyarılara rağmen zil çalmadan beş dakika önce derse yetişebildiğim için mutlu hissetmeye karar verdim. Kesinlikle ders dinlemekten aşırı zevk alan bir tip değildim ama gerekli sorumluluk seviyesine ulaşmış olmakta da herhangi bir tuhaflık göremiyordum. Genelde planlı olmayı, bir yerlere zamanında gitmeyi küçüklüğümden beri alışkanlık edinmiştim. Annem bu özelliğimin babama benzediğini söylese de ben bir buçuk yaşındayken öldüğü için ona dair anılarım hatırlayamayacağım kadar bulanıktı. Birkaç resminden başka bana onu hatırlatacak bir şey yoktu yine de zaman zaman annem bana babamla ilgili şeyler anlattığında istemsizce kendimi ona çok fazla yakın hissediyor ve bir şekilde olduğu kişiyle gurur duyuyordum.
Aşırı soğuktan yerdeki çukurlara dolan su birikintilerinin yağmur almayan kısımlarında ince bir buz tabakası oluşmuştu. Okulun arka tarafındaki ağaçların dikili olduğu topraklı alanın önüne kırmızı bir şerit çekilmişti, muhtemelen yağmur yüzünden bir tür bataklığa dönüşmüştü. Ve en son bu olay olduğunda okul idarecileri bataklıkta gezmeyecek kadar aklı başında bireyler olduğumuzu düşünüp önüne herhangi bir engel koymadıklarında kimin başlattığı hâlâ bilinmeyen "çamur savaşı" yüzünden okul birbirine karışmıştı.
Sınıf kapısından içeri girdiğimde doğru sınıfa girip girmediğimden emin olamayarak bir anlığına kapının önünde dikildim. Yerler ıslaktı ve panodaki kâğıtlar yere düşerek ıslak zemine yapıştırmışlardı. Sınıfın neredeyse yarısından fazlası bir elinde temizlik paspası diğerinde büyük çöp torbalarıyla etrafı toparlamaya çalışıyorlardı. Neyse ki tuhaf bekleyişimin onuncu saniyesinde yere eğilip hamur haline gelmiş bir kâğıt topunu alan Grace beni aydınlattı. "Dün biri pencerelerden ikisini açık unutmuş. Karmaşayı toparlamamıza yardım etmek ister misin?" Ağzımı açamadan yeşil hırkasının cebinden çıkardığı siyah çöp torbasını elime tutuşturdu. "Çok istekli görünüyorsun." Kapının yanındaki yamulmuş panoyu düzelttikten sonra ıslaklıktan dolayı üzerindeki mürekkepler okunamayacak kadar birbirine karışmış kâğıtları yerden alıp çöp torbasının içine atmaya başladım. Rüzgâr sınıftaki çöpü devirip etrafı daha da karışık hale getirmişti. Temizlikle kafayı bozmuş tarihçimiz Bayan Shephard gelmeden sınıfı toparlasak iyi olurdu. Zaten panoya astığı tarih notları ıslak birer kâğıt toplarına dönüşmüştü, bir de bu dağınıklığı görürse ses tonuyla kulak zarımızı deleceğinden korkuyordum.
Saç tutamlarımdan birine dolaşmış olan çanta askısını düzeltmeyi başardığımda pencere kenarındaki en arka sıranın bir önüne oturdum. Dün başlamış olan fırtına bir an olsun şiddetini azaltmamış, şehrin büyük bir bölümünü su içinde bırakmıştı. Ayrıca bazı evlerin çatısı uçtuğundan şehir merkezi birbirine karışmıştı. Bunu fırsat bilen bazı soyguncular camı kırılan bankaya bir soygun düzenlediğinden annem erken saatlerde aldığı ihbarla evden çıkmıştı. Böyle bir havada uyumak yerine banka soymayı tercih eden insanları anlayamıyordum.
Yanımda oturan Colin'in hafifçe omzuna vurarak uykusunu böldüm. Anlaşılan tüm sınıf temizliğe kendini adamışken tembelliğine yenik düşerek uyumayı tercih etmişti. Kafasını kaldırıp çarpık bir gülümsemeyle bana bakarak uykusuzluktan şişmiş gözlerini kıstı. "Günaydın, günışığı," dedikten sonra sıranın üzerinde duran edebiyat kitabına saniyelik bir bakış attı.
"Ödevini yapmayı unuttun," dedim gülerek. Saniyelik yüz ifadesinden bunu anlayabilecek kadar onu iyi tanıyordum. "Her zamanki gibi."
Omuz silkerek açık mavi gözlerini biraz daha kıstı. "Eee, korkunç fırtınaya rağmen okul çatısının uçmaması veya okulu su basmaması hakkında ne düşünüyorsun?" Cevabımı beklemeden ekledi. "-Sınıfımızın berbat halini saymıyorum, okulun tatil olması için yeterli bir neden değil.- Çünkü sabah okulu yerinde bulamayacağımı düşünerek sevinçle uyanmıştım. Ama görünüşe bakılırsa lanetli yerleri koruyan ilahi bir güç var." Sıranın üzerinde uyumaktan birbirine karışan saçlarını eliyle düzeltmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN KORUYUCUSU
FantasySessizliğin çığlıklarını duyabildiğinde, gecenin aslında sandığından çok daha karanlık olduğunu görürsün. Ve karanlığı aydınlatacak bir ışık ararken kendini aşağıda seni sonsuzluğa karıştırmak için hazır bekleyen dev dalgaların olduğu uçurumun kenar...