11. Bölüm: Davetsiz Misafir

1.2K 90 11
                                    

Parmaklarımı buharı tüten sıcak çikolata bardağının etrafına sararken üzerimdeki battaniyeye biraz daha sığındım. Kendimden geçip bayıldıktan sonra dakikalarca o soğukta, yerde yatmıştım. Kendime geldiğimde başımda inanılmaz bir ağrı vardı ve neler olduğunu hatırlayabilmem sandığımdan daha uzun sürmüştü. Sendeleyen adımlarla sarhoş gibi salona koşarken annemle karşılaşmayı bekliyordum ancak onun yerine salondaki büyük koltuğun ucunda katlanmış kırmızı yorganı ve yastığın üzerindeki özensiz bir yazıyla karalanmış bir notla karşılaşmıştım. Polis departmanında acil bir işi çıktığı yazıyordu. Eve geldiğimi haber vermek bahanesiyle arayıp sesini duyduğumda üzerimden tonlarca ağırlık kalkmış gibi rahatlamıştım. Sonrasında bir şeyler atıştırıp saçımı yıkadıktan sonra kendime ısınmak için sıcak çikolata yapıp hemen yatağa, yumuşak ve sıcak battaniyenin altına koşmuştum. İnanılmaz derecede uykum olmasına rağmen önce ısınmam gerektiğini hissediyordum.

Her hareketimde tüm kaslarımın ağrıması, başımın içinde bir fil ordusunun tempolu bir müzik eşliğinde dans etmesi, adını bile bilmediğim gizemli yabancının sürekli gözümün önüne gelip durması işin ekstrasıydı. Yine de temizliğin ve sıcaklığın ne kadar güzel olduğunu düşünüp rahatlamaya çalıştım. Boş bardağı yandaki komodinin üzerine bırakıp çekmeceden bordo deri kaplı eski defterimi çıkardım. Bir nevi günlük sayılırdı ama ondan daha fazlasıydı. Tuğla kadar kalındı ve yılların etkisiyle sapsarı olan yaprakları iyice incelmişti. İçinde anılardan fotoğraflara, takvim yapraklarına, çizimlerden kurumuş yapraklara ve çiçeklere kadar bana ait olan bir sürü şey vardı. Nerede kaldığımı belirten ince siyah kurdeleyi çekip kendime beyaz -daha doğrusu sarı- bir sayfa açtım. En son iki ay önce bir şeyler yazmıştım. Son sayfanın üzerinde yanımdaki masa lambasının loş ışığından kaynaklanan yuvarlak bir parlaklık duruyordu. Bugün yaşadığım onca şeyi düşünerek kalemi elime aldım. Saat sabahın dördüne yaklaşırken sağ üst kısma tarihi yazdım.

Yaşadıklarımı tanımlamak için onlarca kelime, betimleme geliyordu aklıma ama yazmaya cesaret edemedim. Yatağımın başucunda yaşadığım en kötü deneyimlerden birini sonsuza dek saklayıp kâbuslarıma bir kapı daha açmak istemiyordum. Bugünü unutmak istiyordum, bir çekmecenin içinde tüm yaşanmışlığıyla saklamak değil. Sonunda, "Kötüydü," yazabildim yalnızca. "Gerçekten kötüydü."

Defterin kapağını kapatıp kelimeleri sayfaların altında ezilmeye bırakırken yaşayabileceğim ne kadar kötü şey olabileceğinden bihaberdim. Uzanıp gece lambasını kapatarak odanın, zihnimle birlikte karanlığa gömülmesine izin verdim. Ve o gece rüyamda uçurumdan düştüğümü gördüm.

***

Uzaktan gelen bir gök gürültüsü sesiyle gözlerimi araladım. İlk fark ettiğim şey cama vuran yağmur damlalarının çıkardığı ses ve azalan ağrılarımdı. Üzerimi örten sıcacık yorganın altından çıkmak istemiyordum. Uzun süre sonra ilk kez annemin uzun mesai saatlerine seviniyordum. Böylece yüzüm de dahil olmak üzere bedenimi kaplayan morlukları göremeyecek ağır aksak adımlarla yürüdüğümü görüp şüphelenmeyecekti. Ona yalan söylemekten nefret ediyordum ve daha çok nefret ettiğim bir şey varsa o da buna olan zorunluluğumdu. Yorganın altında beni sımsıcak tutan cennetimden dışarıya adım atıp titredim. Hava buz gibiydi. Banyoya gitmek için bile sandalyenin üzerine asılı olan yün hırkamı giymek zorunda kalacağım kadar hem de. Saçlarımı tepede sıkıca toplayıp yüzümdeki morlukları, normalde varlığından bile habersiz olduğum fondötenle kapattım. Sanırım makyaj malzemelerim arasında bulunması zaman zaman iyi bir şey olabiliyordu.

Ve şaşırtıcı sayılabilecek kadar büyük ölçüde morluklarım geçmişti. Hatta öyle ki, dün yaşadığım şokun etkisiyle durumun ciddiyetini abarttığımı düşünüyordum. Bunun üzerinde ayrıntılı olarak düşünmek sadece vakit kaybı olacaktı. Bunu gayet iyi bildiğimden tost ve kahveden oluşan basit kahvaltımı yapıp taksi bulabileceğim yere kadar dondurucu havada yürümeye başladım. Montumun önünü sıkıca kapatıp ellerimi cebime sokarak, rüzgârın doğrudan yüzüme çarpıp kaslarımın donmasına neden olmasını istemediğim için kafamı hafifçe yere eğip yürümeye devam ettim. Göz teması kurduğum ıslak zemin bir tür sinema perdesine dönüşüp dün gece olan ve hatırlayabildiğim tüm olayları yansıtmaya başladı.

GECENİN KORUYUCUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin