Belki de söylediği şey karşısında vermem gereken tepki gülmek olmalıydı veya kafa bulmak için başka birini tercih etmesini söyleyerek rotamı eve çevirmeliydim fakat yalnızca ona bakmayı sürdürdüm. Söylediği her kelimeyi kafamda tekrarlarken hepsi giderek anlamsız hale geldi. Aramızdaki sessizlik uzayıp giderken en sonunda bir yerde kopacağını biliyordum ve nitekim karanlık yolda giderek yaklaşan araba farları beni haksız çıkarmadı. Sessizliği bozacak olan kişi arabasını park ettikten sonra görüş alanımıza giren annemden başkası değildi ve bu karede görmeyi beklediğim en son kişi olabilirdi.
Giderek bize doğru yaklaşırken gözleri bir süre benim üzerimde oyalandı fakat sonra Felix'e baktı. Yanımıza geldiğinde Felix rahat duruşunu dikleştirip ellerini cebinden çıkararak hafifçe öksürdü. "Jacqueline," dedi annem alnı hafifçe kırışırken, "burada ne arıyorsun?"
O sırada ne diyeceğimi düşünürken Felix hemen araya girdi, birkaç büyük adımla arabanın yanından bizim yanımıza geldiğinde anneme elini uzattı. "Merhaba efendim," dedi ondan beklenmedik bir çekingenlik ve tereddütle, "ben Felix."
Vay canına, demek bazıları daha onunla ilk tanışmasında adını öğrenme şerefine erebiliyordu. Annem elmacık kemiklerini ortaya çıkaran her zamanki nazik ve onu dünyanın en sakin insanıymış gibi gösteren gülümsemesiyle uzattığı elini sıktı. "Memnun oldum," derken onu süzmeye devam ediyordu. "Jude."
Az önce duymuş olduğum kelimeleri sindirmeye çalışırken dışarıdan tokat yemiş gibi göründüğümü az çok tahmin edebiliyordum. Bu yüzden konuşma ve düşünme işlevim de yavaşladığından Felix durumu kurtarmaya devam etti. "Jacqueline'le proje ödevimiz hakkında konuşuyorduk," diye açıkladı yalan söylediğini ele vermeyen bir tavırla. Öylesine rahat ve sakindi ki konuştuğumuz şeyin ne olduğunu hatırlamak için ben bile duraksamak zorunda kaldım. "Onu daha fazla dışarıda tutup üşütmem," diye ekledi hemen güven verici bir sesle, "merak etmeyin, on dakika içinde evde olur."
Annemin ona bakışında hâlâ sorgulayıcı bir ifade vardı. Onu daha önce görmediğine karar verdiği için şüpheyle yaklaşmaya devam ederken aynı zamanda onun iyi mi yoksa kötü bir izlenim mi yarattığına karar vermeye çalışıyordu. "Pekala," dedi nihayet gözlerini kısa bir süreliğine bana çevirip tekrar ona bakarken. "Tanıştığıma memnun oldum, Felix."
"Ben de memnun oldum, Bayan Coral."
Annem evin kapısından içeri girip bizi yalnız bıraktığında gittiğinden emin olmak için arkama dönüp kontrol ettim. Giderek şiddetlenen baş ağrım alnımın orta kısmı içeriye göçüyormuş gibi hissetmeme neden oluyordu. "O da neydi öyle?" diye sordum kaşlarımı çatarken.
"Ne neydi?"
Aptalı oynamasına göz devirdim. "Şu iyi aile çocuğu tavrın. Buraya gelme sebebin hakkında yalan söylemen."
Bana aklımı yitirmişim gibi baktı. "İyi olmadığım kanaatine nereden vardın? Hem ayrıca annenin karşısına pat diye çıkıp onu fantastik dünyamızın içine sürüklememi beklemiyorsun herhalde."
"Eh," dedim derin bir nefes alırken. "Söylediğin şeylerin genel mantık çerçevesi dışında olduğunu bilmene sevindim. O yüzden öylece inanmamı beklemiyorsun herhalde."
Annem buradayken takındığı dimdik duruşu yavaşça normale dönerken ellerini tekrar kotunun ceplerine soktu. Kafasını hafifçe yana eğerek bana baktı. "İnanmanı beklemiyorum elbette," dedi omzunu silkerek. "Ama inandığını biliyorum, aksini iddia edebilirsin, benim açımdan bir sorun yok. Yine de bazı şeyleri kendi gözlerinle gördün ve bizim varlığımızı inkar etmen kendi akıl sağlığını inkar etmek olur. Bunu gayet iyi biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN KORUYUCUSU
FantasySessizliğin çığlıklarını duyabildiğinde, gecenin aslında sandığından çok daha karanlık olduğunu görürsün. Ve karanlığı aydınlatacak bir ışık ararken kendini aşağıda seni sonsuzluğa karıştırmak için hazır bekleyen dev dalgaların olduğu uçurumun kenar...