3

972 100 151
                                    


Gözlerimi açar açmaz duvardaki saate bakmıştım. 20.30 olmuştu. 3 saat uyumuşum, yeter de artar.

Yataktan kalkıp su içmek için mutfağa girdiğimde masanın üstündeki yemekleri görmüş ve tek kaşımı kaldırmıştım. Bunları o mu yapmıştı?

Suyumu içip mutfaktan çıkmıştım. "Minho!" Ona seslenerek salona girdiğimde koltukta uyuyakaldığını görmüştüm. "Bana 'uyuma' diyene bak. Bir de gömlekle uyumuş. Söyleseydin verirdim bir şeyler." Kendi kendime konuşup ona yaklaşmıştım.

Yüzüne bakmıştım istemsizce. Çok yakışıklıydı. Her ne kadar ondan nefret etsem de reddedemezdim bunu. O gerçekten çok yakışıklıydı.

Elimi uzatıp alnına düşen saçları kulağının arkasına doğru itmiştim. Onu rahatsız etmemek için odadan çıkmak için arkamı döndüğüm sırada arkamdan bir ses duymuştum.

"Söyleyecektim ama uyandırmak istemedim. Çok güzel uyuyordun." Arkamı dönüp ona bakmıştım.

"Ne?" Gülümsemişti.

"Az önce 'bir de gömlekle uyumuş, söylesen verirdim bir şeyler' dedin ya. Ben de diyorum ki söyleyecektim ama uyandırmak istemedim. Çok güzel uyuyordun, kıyamadım."

"Uyumuyor muydun ya sen?"

"Uykum hafiftir." Göz kırpıp ayağa kalktı. "Hadi gel, yemek yiyelim." Yanımdan geçerken yanağımdan makas almıştı. Şaşkınca arkasından bakmıştım. Buna ne oluyor ya?

Peşinden mutfağa gitmiş ve yanına oturmuştum. Yemek yemeye başlamıştık. Sessizliği bozan ben olmuştum.

"Evli falan değilsin, değil mi?"

"Değilim."

"Sevgilin var mı?"

"Yok. Neden soruyorsun?" Omuz silkmiştim.

"Kim ister ki zaten seni?" Oflamıştı.

"Haddini bil istersen."

"Bilmezsem ne olurmuş?" Sırıtıp bana bakmıştı.

"Sabah bana aynı bu konuşma geçtiğinde ne dediğini hatırlıyor musun?" Kaşlarımı çatmıştm.

"Ne demişim?"

"Bana haddimi yatakta gösterebilirsin Lee Minho, demiştin. Sana haddini o şekilde gösteririm Han Jisung." Derince yutkunup gözlerimi kaçırmıştım.

"Doydum ben." Ayağa kalktığımda o da kalkmıştı. Mutfaktan çıkarken konuşmuştum. "Bulaşıkları yıka."

"Ne? Misafir bulaşık mı yıkar ya?" Arkamı dönüp ona bakmıştım.

"Sen misafir değilsin. Eve zorla girmiş bir faresin. O yüzden yıka şu bulaşıkları." Göz devirdiğinde mutfaktan çıkmıştım. Ellerimi yıkayıp salona geçmiş ve koltuğa yayılmıştım. Az önce söylediği şey yüzünden o kadar utanıyordum ki... Normalde olsa utanmaz, pat diye cevabı yapıştırırdım. Şimdi ne oluyordu?

Kumandayı elime alıp kanalları gezmeye başlamıştım. Haberlerde durmuştum.

"'Seul'de yoğun kar yağışı yüzünden kar 40 cm'i aştı. Kar yağışının durmayacağı söyleniyor. Bu nedenle pazartesi de okulların tatil olma ihtimali gündemde. Uzmanlar, dışarı çıkmanın son derece tehlikeli olacağını söylüyor'."

Oflayıp kanalı değiştirmiştim. Bir müzik kanalı açılmıştı.

"Geliyor bak kalem kaşlı.
Eteği belinde, gül de takmış, gül de takmış.
Al dudaklar, mor sümbüller.
Öyle de güzel, ince de belli, ince de belli."

Matematikçi / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin