got you on my mind

1.2K 163 119
                                    

🎀


beomgyu'dan

Telefondan mesajlar kısmını kapattıktan sonra telefonu koltuğun öbür tarafına fırlattım ve geriye yaslandım iç çekerek. Sonucunun ne olacağını bilmediğim tehlikeli bir yola girmiştim ve artık dönüşü de yoktu. Ama sonsuza kadar oturup umutsuzca beklemekten iyidir diye düşünüyordum. Nasıl olsa anlamadığı sürece istediğim kadar hislerimi açabilir ve rahat olabilirdim değil mi?

Çok zekiydim, tanrım bu kadar zeki olduğumu bilse Yeonjun hyung kesinlikle bana hayran olurdu.
Olabilecek saçma seneryonun kafamda canlanması ile halıya bakarak sırıtmaya başladım. Mutfakta oturup bir şeyler yiyordu ve bir süre sonra ona ben yazmıştım, şu an ise yüksek ihtimal anonim hesabın dedikleri yüzünden şok olup bir şeyleri sindirememişti, hak veriyordum.

Kumandayı alarak televizyondan sevdiğim bir program aramaya başladım. Aslında geceleri öğlen çıkan programların tekrarları oluyordu ama ben zaten önceden izlemek yerine genelde hep tekrarlarına bakıyordum. Bugün de şansıma hiç sevdiğim bir şey bulamadım.

"Bu ne ya? Bana ne kimin ne yemek yaptığından."

Yemek programları kadar saçma şey yoktu, bir kere düzgün yemek yapan olsa bile bilerek düşük puanlar veriyorlardı ve bunu izlemek sadece benim sinirimi bozuyordu. Konu yemek yapmak olunca verilen emeğin göz ardı edilmesine dayanamazdım.
İleri tuşuna basarak bir sonraki kanala geçtiğimde yine ilgimi çeken bir şey bulamamam ile göz devirerek oturduğum yerden kalkıp kumandayı sehpanın üzerine koydum.

Odada yatakta uzanıp telefonda takılmak en mantıklısıydı. Yeonjun hyung ile odamız aynıydı, çok büyük bir oda sayılmazdı hatta bazen çamaşırlığı odamıza koyduğumuzda geçecek yer bile kalmazdı ama iki yatak da sığıyordu.

Yataklarımız karşılıklıydı, Yeonjun hyung'un yatağı kapının karşısındayken benimki ise onun yatağının karşısındaydı. L şeklinde ideal boyutta bir odaydı ve bir tane lavabosu bile vardı. Ben gelmeden önce de burada iki yatak olmalıydı çünkü her şey yerli yerinde gözüküyordu ve iki kişilik bir oda olduğu çok barizdi.

Kapı, L şeklinde olan odanın küçük olan kısmıydı.
Açtığınızda yok denecek kadar da olsa kısa bir mesafe vardı, kapının karşısındaki duvarda direkt olarak yanlamasına bir şekilde Yeonjun hyung'un yatağı ve yanında komodini duruyordu. Benimkini ise odanın içine girmeden kapıdan bakarak göremezdiniz, benimki sağ taraftaydı.

Lavabo ise küçük olmasına rağmen içinde bir küvet vardı ve dürüst olmak gerekirse işin en çok bu yanını seviyordum. Banyodan üşümeden çıkıp hemen giyinmek gibisi yoktu. Tabii bir de ben odadayken banyodan havluyla çıkan bir Choi Yeonjun görmek gözlerime bayram ettiriyordu.

Yatağıma hafif zıplayarak atladım ve uzandım. Bugün pek bir şey yapmamıştım ve buna rağmen aşırı yorgundum. Birazdan da tüm gün cidden yorulmuş olan hyung'dan ödev için yardım isteyecektim. Böyle yapmayı sevmiyordum ama gerçekten yardıma ihtiyacım vardı.

O sırada ise odaya girmesiyle bakışlarım telefondan ona doğru çıktı. Baştan aşağı süzerken gram utanmam dahi yoktu. Ben süzmeyecektim de başka kim süzecekti?

Her zaman yaptığı gibi tişörtünü çıkartarak siyah atleti ile kaldı. Ve ben de her zamanki gibi kollarındaki ve omzundaki dövmeleri incelemeye başladım. İyi ki gözlerim bozuk değildi yoksa bu manzara karşısında kalkıp gözlüğümü takarak izlemeye devam ederdim. O ise bana sorgular bir biçimde bakardı.

Şu anda olduğu gibi.

"Bir şey mi oldu gyu?"

"Yok hyung." dedim tekrar telefona dönerek.

nervous, yeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin