Gözlerim piyanonun tuşlarından damlayan kızıl sıvıya takılı kalmıştı. Resitalin en büyük yalanının damla damla yere akışını izledim. Beyaz tuşlar koyu kırmızıya boyanmıştı. Etrafta polis sirenlerinin ve büyük bir gürültüyle çarpan kalbimin sesi dışında ses yoktu. Tüm bunları saymazsak salonda ölüm sessizliği hakimdi. Ölüm sessizliği...
"Kimse kıpırdamasın!"
Ölüm sessizliğini sonlandıran sözcükler bunlardı. Polis ekipleri salondan içeriye girdiğinde tüm bu dehşet verici görüntülerin içinde gözlerim ona kaydı. Devrim'e.
Her zaman çevreye aksi bakışlar atan gözlerinde bu sefer korku vardı. İlk defa onu böylesine endişeli ve korkmuş görmüştüm. Polislerin bizi olay yerinden uzaklaştırması gözlerimi kapatıp açmam kadar kısa bir zaman dilimi içinde olmuştu. Hepimizi tek tek salondan dışarı çıkardılar.
İçimizden birinin yalanı yüzünden tüm okulun gözaltına alınabileceğini kim tahmin edebilirdi ki? Tabii ki de hiçbirimiz. Polislerin herkesi dışarı alışını izlerken bir el kolumu kavradı. Kimin olduğuna bakamayacak kadar olayın etkisindeydim. En sonunda başımı çevirip ona baktım. Devrim'in parmaklarının neden kolumu kavradığını anlamaya çalışırken aslında çok yanlış bir noktada bulunduğumu ve aslında onun tek niyetinin beni kenara çekmek olduğunu anladım.
Kenara çıktım. Devrim elini kolumdan çekti ve sırtını duvara yasladı. Kaçış planının suya düşmüş olması bir yana kimsenin eve dönemeyeceği de apaçık bir gerçekti. Okulumuzdan biri bir başkasını öldürmüş olabilir ve tüm bunların içinde en garip olanıysa ortada bir cesedin olmayışıydı. Ortada bir ceset yok. Peki ya o kan kime ait? Piyanonun beyaz tuşlarından süzülen ölüm kiminki? En önemlisi buna sebep olan kişi kim?
Cevaplanması gereken çok soru var. Gözüm bir anlığına içeriye giren adli tıp ekiplerine kaydı. İçeride neler olup bittiğini deli gibi merak ediyordum ama içeri giremem. Yasak. Ayrıca polisler daha ifademi alacak. Peki ama onlara ne söyleyeceğim? Daha o kanın kime ait olduğu bile belli değilken onlara ne söyleyeceğim?
Yanı başımda duran Devrim'e baktım. Kasılan yüz kaslarını inceledim. Fazlasıyla gergindi. Hemen sağ tarafıma gelen Vural ise onun aksine biraz daha sakin görünüyordu. İkisinin arasında durmuş öylece boşluğa bakıyordum. Düşünüyordum. Kafamda beliren soru işaretlerini netlemeye çalışıyordum ki koridorda yanımızdan bir adam geçti. Resmi kıyafetine bakılırsa o bu olayı çözmekle görevlendirilen savcı olmalıydı.
Düşüncelerimde haklı olduğumu içeriden çıkan adli tıptan bir kadının, "Savcım piyanonun içinde bir düzenek bulduk. Ayrıca bir tutam saç teli de düzeneğe takılı kalmış," dediğini duydum. Savcı adam hemen kapının kenarında duran bana, Vural'a ve Devrim'e kısa bir bakış attıktan sonra içeriye girdi. Benimse aklımda tek bir şey vardı. Piyanonun içinde bir düzenek olduğu...
Tüm bunların anlamı neydi? Düzenek ile kast edilen şeyin ne olduğunu kafamda kurarken, "Sen iyi misin Sanat?" diye sordu Vural. Beni izliyordu. Bense tüm bunların içinde her zamanki donuk ifademle karşımdaki boş duvarı izliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetler Müzikali (YR serisi) (+18)
Teen FictionÖzel Karay Müzik Koleji'nde resitalden önce bırakılan resitalden sonrakiyle aynı olmayacak. Herkes yalana bulaşacak. Yalanlar resitali kanla başladı, yalanla son bulacak. Sanat Karay herkesin korktuğu, okulun istenmeyen kızıyken katılımın zorunlu o...