"Ambulans çağırın!"
Hiçbir yalan kusursuz değildir. Üzerinde planlar yaptığımız, hiçbir açık vermediğini düşündüğümüz hatta doğruluğuna kendimizi bile inandırdığımız yalanların bile mutlaka bir kusuru vardır. Her şey küçük bir ayrıntıya bakar. Yakalanmanız gözden kaçırdığınız o küçük ayrıntıyla artık an meselesidir. Doğruluğun soğuk nefesi yalanınızı ifşa etmek için ensenizde biter. Fısıldar doğruluk. Söyle ve kurtul diye...
Siz söylememek için direnirsiniz. Yalanınızın ardına saklanır ona güvenirsiniz. Bunu yaparak aslında doğruluğun eline yalanınızı bitiren kozu vermiş olduğunuzu fark etmezsiniz. Tek düşündüğünüz yalanınızın sonsuza kadar size sahip çıkacağıdır. Karla kaplı yollarda yürürken yalanların ayak izlerinizi örttüğünü doğruluğun artık size zarar vermeyeceğini düşünürsünüz. Fakat yanılıyorsunuz.
Asıl yalanlar bizleri ifşa eder. Yalan söylemek bıçağın keskin tarafında yürümek gibidir. Yalan söylemeyi göze alırsanız sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız. İngiliz yazar Samuel Butler, "Her budala doğruyu söyleyebilir. Ama ustaca bir yalan uydurabilmek ancak akıllıların işidir," der. Eğer aptalsanız bıçağı yönelten kişi olduğunuzu sanırken bir anda kendinizi bıçağın keskin tarafında bulursunuz. Fakat bu hikaye yalan söyleyen aptalların değil; yalanlar resitalinin kurbanlarının hikayesi.
"Ambulans nerede kaldı?" diye bağırdı biri. Etrafta o kadar çok ses vardı ki konuşanın kim olduğunu algılayamıyordum. Tüm sesler birbirine karışıyordu. Kafamın içinde onlarca insan varmışta hepsi aynı anda konuşuyormuş gibi tüm sesler beynimde uğulduyordu. Hiçbir şey net değildi. Görüntüler, sesler o kadar bulanıktı ki bu resimde net olan hiçbir şey yok. Hiçbir şey!
Büyük bir karmaşanın ortasında sıkışıp kaldım. Etrafımda koşuşturan insanları algılamam bir hayli uzun sürdü. Yavaş yavaş kendime gelmeye başladım. Önce görüntüler netleşti. Sonra da sesler...
Artık nerede olduğumu ve neyin içinde olduğumu biliyorum. Resitalin düzenlendiği salondaydım. Sahnedeki kalabalığa ve salondan koşarak çıkan insanlara bakılırsa bir şeylerin ters gittiği açıktı. Peki ama ne? Burada neler oluyor? Neden herkes panik halinde?
Çıkışa gitmek için bir deniz misali dalga dalga ilerleyen kalabalığı yararak sahneye doğru ilerledim. Olayın asıl kaynağına, etrafı bir grup insanla çevrili piyanonun olduğu yere resitalin kalbine doğru ilerledim. Bacaklarım sanki bir metalin mıknatısa doğru çekilişi gibi beni herkesin dehşetle baktığı o ürkütücü manzaraya doğru götürüyordu. Bir grup insan yerde yatan kıza bakıyordu. Ama asıl olay o değildi. Buradaki asıl olay yalanlar resitalini başlatan şeydi. Piyano...
Piyanonun beyaz tuşlarını kızıla boyayan yoğun kan aslında bir alametti. Her şeyin kötüye gideceğinin ve artık yalanların enseleneceğinin habercisiydi. Kanın zemine damlarken çıkardığı sesi etraftaki kaosa rağmen duyabiliyordum. Koyu kızılın akışını izliyordum. Piyanonun tuşlarından yere doğru akıyordu kan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetler Müzikali (YR serisi) (+18)
Novela JuvenilÖzel Karay Müzik Koleji'nde resitalden önce bırakılan resitalden sonrakiyle aynı olmayacak. Herkes yalana bulaşacak. Yalanlar resitali kanla başladı, yalanla son bulacak. Sanat Karay herkesin korktuğu, okulun istenmeyen kızıyken katılımın zorunlu o...