İnsanın ruhu doğuştan beyaz bir sayfa gibidir. Temizdir. Aydınlıktır ve yaşananlarla dolmayı bekler. Fakat bazı insanlar vardır ki ruhunu yalanlarla örter. Mürekkep hokkasını elinin tersiyle itip ruhunu boyar. Yalanlar artık ruhunu ele geçirmiştir. Artık ne yaparsa yapsın bu lekeden kurtulamaz.
Sırlarda böyledir. Sırların bazıları vardır ki açığa çıkması bir felakete yol açar. Artık sadece ruhu değil etrafındakilerin ruhlarını da kirletir sırlar. Şu anda da olan tam olarak buydu. Bizler başkalarının yalanlarıyla, sırlarıyla kirlenmiş kimselerdik. Bizler yalanlar resitalinin kurbanlarıydık ve sonuncusu da olmayacaktık.
"Yiğit Eren," dedim neredeyse fısıltıyla. Yere saçılmış çizimlerle dolu kağıtlar yalanlar resitalinin sıradaki kurbanını paniklendirmişti. Yiğit Eren yere eğilip dağılan çizimlerini hızlıca toplarken onun kafasında kaçma planları yaptığından bi haberdim.
Yiğit Eren yerden topladığı çizimlerini defterinin arasına yerleştirdi ve yerden kalktı. Karışıklığı fırsat bildi. Heves'in ortalığı karıştırmış olmasını fırsat bildiğini anladığımda, "Devrim!" deme gereksinimi duydum.
Yiğit Eren kucağında eskiz defteriyle kalabalığı yararak hızla ilerlemeye başlamıştı ki Devrim'in Buğra'yı bırakamayacağını anladığımdan Yiğit Eren'in peşinden koşmaya başladım. "Yiğit Eren!" diye seslendim arkasından ama durmadı. Var gücüyle aştığı kalabalığın ardından koşmaya başladı.
"Yiğit Eren!"
Kucağındaki defteri sıkı sıkı tutmuş koşuyordu ve durmaya hiç niyeti yoktu. Onu köşeye sıkıştırmaktan başka çarem yoktu. Tüm okulu ezbere biliyordum ve onu nerede tuzağa düşüreceğimi iyi biliyordum. Peşinden merdivenlerden çıktım. Koşmaktan nefes nefese olmam bir yana Yiğit Eren'in bacak boyunun neredeyse benim kadar oluşu onu yakalamamı imkansızlaştırıyordu.
Onu girdiği koridorun sonunda kıskıvrak yakalayacağıma emin olduğum sırada Devrim çıkageldi. Yiğit Eren'i yakasından tuttuğu gibi sırtını duvara dayadı. Defter yeniden yere düştü. İçindeki çizimler etrafa saçıldı ve benim dikkatim yeniden çizimlere kaydı. Çizimlerdeki iki kişi vardı. Farklı kağıtlara resmedilmiş iki kişi vardı. Biri Işık'tı. Diğeri ise ben!
"Beni rahat bırakın!" diye bağırdı Yiğit Eren. Devrim'in gözü dönmüştü bir kere. Onu konuşturmadan bırakmayacağını biliyordum. Sırf bu yüzden ona dokunmakta bir mahsur görmemiştim. Omzuna dokundum Devrim'in. Dönüp bana baktı. Delici ifadesinin kaynağının ben olmadığımı biliyordum. Bu yüzden, "Sakin ol," diye fısıldadım.
Devrim sinirlerini yatıştırabilmek için birkaç kez derin nefes aldı ve "Sanat'ı neden çizdin?" diye sordu çenesini sıkarak.
Afalladım. Ben onun Işık'ı sormasını beklerken o Yiğit Eren'e beni çizmesindeki nedeni sormuştu. "Cevap ver," dedi Devrim hafiften Yiğit Eren'i yakasından tutup silkeleyerek. Yiğit Eren, Devrim'in bakışlarından korkmuş olacak ki, "Sanat'ı çizdim. Çünkü," dedi ama gerisini getiremedi,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetler Müzikali (YR serisi) (+18)
Novela JuvenilÖzel Karay Müzik Koleji'nde resitalden önce bırakılan resitalden sonrakiyle aynı olmayacak. Herkes yalana bulaşacak. Yalanlar resitali kanla başladı, yalanla son bulacak. Sanat Karay herkesin korktuğu, okulun istenmeyen kızıyken katılımın zorunlu o...