"Kızımın suç cezaya sevkine savcı kırk sekiz saat süre tanıyabildi. Bu süre içinde eğer babanla kızımı buradan kurtaracak bir yol bulamazsan o zaman benim bildiğimi bilmeyen kalmaz Sanat Karay."
Bana en son böyle söylemiş sonra da çekip gitmişti. Şimdi ise savcının karşısında oturmuş boşluğa bakıyordum. Olanları düşünüyordum. Yaşadığım onca olayın sonucunda buraya nasıl geldiğimi düşünüyordum ki, "Seni dinliyorum," dedi savcı bıkkın bir nefes verdikten sonra.
Ne kadar süredir sorgu odasındayım bilmiyorum ama bu süre avukatımın yanımda belirmesine yetecek kadar uzundu. Işık'ın öldüğünü öğrenmemin üzerine Polen'in babası tarafından tehdit edildiğimden beri kendimde değildim. Sanki başıma ağır bir cisimle vurulmuşum gibi hissediyordum.
"Artık konuşacak mısın?" diye sordu savcı. Sabrı tükenmeye başlamıştı. Bir an önce konuşmamı ve ifademi tamamlamamı istiyordu.
"Dün gece hastaneden çıkış yaptım," diyerek başladım sözlerime.
"Sabahında omzundan vuruldun ve sen akşamında hastaneden çıkış yaptığını mı söylüyorsun?"
"Hastanede durmak istemedim. Çıkış işlemlerimi bir şekilde halledip Devrim ile beraber hastaneden ayrıldım."
"Devrim Dinçer Demiralp de seninleydi demek," dedi savcı sinir bozukluğuyla.
"Hastaneden çıktıktan sonra ne yaptınız?"
"Devrim beni çorbacıya götürdü. Beraber çorba içtikten sonra da bir otele gittik."
"Çorbacının ve otelin adını söyle."
Çorbacının adını ve otelin adını söyledim. Gece gelen telefonun aşağı yukarı hangi saat aralığında geldiğini anlattıktan sonra sabahında resepsiyondaki kızın bana verdiği notu anlattım savcıya. Her şeyi tek tek not aldı. Sonra da beni dışarı aldı. Olayla bir alakamız olmadığı için babamın pek kıymetli avukatı bizi bu olaydan da kurtardı. Fakat Polen'in olayı kolay kolay çözülecek gibi değildi.
"Babama burslu kızın olayını anlat. Ne yapıp edip onu içeriden çıkarmak zorundasın. Polen suç cezaya sevk edilmeden önce bu işi hallet," dedim avukata ve serbest bırakılan Devrim'e doğru adımladım.
Devrim daha iyi görünüyordu. En azından Işık'ın ölüm haberini aldığı andaki haline göre daha iyiydi. Bana, "O adam seni alenen tehdit etti. Polen içeriden çıkmazsa seni ifşa edecek. Şimdi ne yapacaksın?" diye sordu kısık sesle.
Bu ortalık yerde konuşulamayacak kadar hassas bir konuydu. Sırf bu yüzden Devrim ile beraber emniyetten çıkmış onun arabasına doğru ilerlemeye başlamıştım. Arabayı ormandan alıp buraya getirmişlerdi. Şimdi ise kendimi arabaya atmış ona bakıyordum.
"O işi Rutkay Karay halleder. Biz okula dönelim," dedim Devrim'e.
Okula neden gittiğimizi sormadı. Daha doğrusu bir şeyleri sorgulayacak, konuşacak hali olmadığından dediğimi yapıp arabayı çalıştırmakla yetindi. Yol boyunca da ağzını bıçak açmadı. Her ne kadar konuşmasa da şu an içindeki gürültüyü dışarıya yansıtmamayı tercih ettiğini biliyordum. Onu aslında okula götürmek istememin sebebi de buydu. İçindeki ağırlıktan kurtulmasını sağlamak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetler Müzikali (YR serisi) (+18)
Novela JuvenilÖzel Karay Müzik Koleji'nde resitalden önce bırakılan resitalden sonrakiyle aynı olmayacak. Herkes yalana bulaşacak. Yalanlar resitali kanla başladı, yalanla son bulacak. Sanat Karay herkesin korktuğu, okulun istenmeyen kızıyken katılımın zorunlu o...