Chanyeol'e onu görür görmez aşık olmamıştım. İlk görüşte aşık olamayacağım kadar kırgın bir dönemdeydim. Ancak o bana, beni görür görmez aşık olduğunu söylüyor. İlk başta inanmasam da sonradan haklı olduğunu anlamıştım. Beni gerçekten çok seviyordu. Onların ekibinden görevli olan Mark otelden ayrıldıktan sonra beni görevlendirmişlerdi. Kaptan Pilot Park Chanyeol ve tüm ekibinin oteldeki her şeyinden ben sorumluydum.
Bu göreve verildiğim ilk gün heyecanla otele gelmelerini bekliyordum. Otelde bana verilen ilk ciddi görevdi bu. Sonra içeriye girdiler, Chanyeol ve Sehun en öndeydi. Minik valizleri peşlerinden sürüklüyorlardı. Chanyeol üniformasının üstündeyken öyle havalı görünüyordu ki ilk başta onun etkileyici olduğunu düşünmüştüm, yalan yok. Sonra Chanyeol'ün gözleri gözlerime değdi. İşte o an bana aşık olmuş, hep öyle der. O an istesem kölem olurmuş, bunu da hep ardından ekler.
Chanyeol bana gizli gizli ilgisini göstermeye başladı ve beni yavaş yavaş kendine çekti. Öyle tatlıydı ki, ona çekildiğimi fark ettiğimde çoktan aşık olmuştum. Ben resepsiyondayken gelir karşıdan beni izlerdi. Ben bardayken gelir, ben gidene kadar içkisini yavaş yavaş yudumlardı. Sonra benimle ufak ufak konuşmaya başladı. Güzel gülümsediğimi, sesimin çok güzel olduğunu, gözlerimin hayatı boyunca gördüğü en güzel gözler olduğunu söylemişti. Beni her gördüğünde farklı iltifatlarla yaklaşıyor, en zor yoldan ördüğüm duvarları yıkmak istememe sebep oluyordu. Ancak ben Chanyeol'ü üzdüm. Onu çok kırıcı bir şekilde reddettim ve bunun pişmanlığını da yaşadım.
"Bir kahve içebilir miyiz Baekhyun?" diye sormuştu. O kadar korkuyordum ki "İçemeyiz Bay Park." demiştim. "Benim sizin haftada üç gün gelip gönül eğlendirebileceğiniz durağınız olmaya niyetim yok." kırılmıştı, başını iki yana sallayıp "Asla öyle değil niyetim. Benim hayatımda kimse yok." demişti. "Senden çok hoşlanıyorum, seni oyalayacak birisi değilim ben." dediğinde bile yeniden reddetmiştim.
Sonra aradan iki hafta geçmişti. Chanyeol'ün ekibinin geldiği gün benim için kötü bir gündü, otelde konaklayan kaba bir misafir bana belki de en kötü günlerimden birini yaşatmıştı. Ne olursa olsun kibar olmak zorundaydım, onlar gittikten sonra otelin geniş arka bahçesinde kendi başıma ağlarken yanıma birisinin oturduğunu hissettim. Kolunu omzuma sarıp ağlamama izin verdi. Gerçekten leş gibiydim o an. Orada ne kadar ağladım bilmiyorum ancak geriye çekildiğimde iç geçirmekten doğru düzgün nefes alamıyordum, üstelik burnum da akmıştı.
"Çok özür dilerim Bay Park." demiştim konuşabildiğim ilk an. "Gerçekten çok ama çok üzgünüm. Sizi rahatsız ettim." Chanyeol bana gamzelerini göstererek kocaman gülümsemişti. "Sorun değil, özür dilemene gerek yok." sonra da aktığı için beni rahatsız eden burnumu fark edip cebinden ütülü ve tertemiz mendili çıkarmıştı. Onu da mahcubiyetle alıp sümüklerimi silmiştim. Chanyeol o an yanımdan kalkıp gitti, sorun etmedim. Ancak beş dakika sonra elinde iki kahveyle geldi ve birini bana uzattı. Geri gelmesini beklemediğim için şaşkındım.
"O herifi seni ağlattığı için öldürmek istiyorum." demişti kahvelerimizi yudumlarken. "Her gün öyle onlarca insan geçiyor buradan, hangi birini öldüreceksiniz." bir yudum kahvesinden içip arkasına yaslandı. Çoktan gece olmuştu, onu sadece bahçenin aydınlatmalarından loş bir şekilde görüyordum. "Seni üzen herkesi ezip geçebilirim." ben de kahvemden içtim, gözlerimi de gözlerinden çekmiştim. Söylediği şey beni utandırmıştı. Çünkü kimse benim için birisini yumruklamak istememişti daha önce. "Kahve içiyorsun." dedi elimdeki kahveyi gösterip.
"Evet, teşekkür ederim iyi geldi." diyip bir yudum daha aldım kahvemden, jetonum asla düşmüyordu. "Bana benimle kahve içmeyeceğini söylemiştin." dedi sakince, bir elimdeki kahveye bir de ona baktım. "Benimle randevudasın." keyifle gülümsüyor ve kahvesini içmeye devam ediyordu. "Ne kadar hoş bir randevu! Az önce mendilinize sümüklerimi sildim ve sanırım gömleğinize de bulaşmış." Chanyeol uçuştan yeni gelmişti sanırım o zaman. Üstünde hala üniformasının pantolonu ve gömleği vardı. Parmağımın ucuyla gösterdiğim yere baktı ama hiç iğrenmiş gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dear passengers | chanbaek
Fanfiction"Sevgili yolcular, Boston - Seoul uçuşumuz on beş saat otuz beş dakika sürecek olup yarın sabah Kore saati ile on bir otuzda Seoul'de olmamız planlanmaktadır. Ancak B-18065 numaralı koltukta oturan sevgilim beni affetmezse uçağı kaldırmak gibi bir n...