Sabah neşeyle yürüdüğüm yolu şimdi çakıl taşlarının sesi dolduruyordu. Ayaklarımı vura vura ilerlerken arkamdan koşan hain eyeliner'lı tıfıl gram umrumda değildi. Beni o dev için feda ederken düşünecekti bunları. Sehun'a olan antipatimi bildiği halde beni tıpış tıpış onun yanına göndermişti. Tanrım..
"Luhan! Yavaşla artık, daha ne kadar özür dileyeceğim?!"
Dediklerini duymazdan gelmeye devam ederken arkadan kafama isabet eden küçük taşla durdum. Lanet olası bu küçücük taş bile canımı acıtmaya ve beni durdurmaya yetmişti. Sinirle arkamı döndüğümde tıfıl yanımda bitmiş soluklanıyordu.
"Ayaklarını sikeyim! Maraton mu koşuyoruz?"
Yüzsüz bir tavırla suratıma suratıma bağırıyordu. Sürekli didişen evli çiftler gibiydik ama siz de gördünüz, dibine kadar haklıydım işte!
"Bugün biraz daha gözüme görünürsen ben seni sikeceğim Baek""Hadi ama dostum. Biliyorum yaptığım şey biraz emrivaki gibi oldu ama kabul et sende suçlusun. Zaten seninle konuşacaktım ama beni dinlemedin bile" Evet dinlememiştim. Çünkü bunu isteyeceği aklımın ucundan bile geçmezdi.
"O çocuktan hoşlanmadığımı biliyorsun Baek. Başka birinin yanına oturabilirdim. Ama sayende dönem sonuna kadar o ukala sırıkla devam etmek zorundayım"
"Özür dilerim. Ben sadece.. Biliyorsun, konu Chanyeol olduğu zaman düşüncesizce davranabiliyorum. Üzgünüm"
Kabul, boynunu eğip ayaklarını izleme başladığında içim kıyılmıştı. Ona olan dostluğum öfkemi bastırıyordu. Cidden. Biz küs kalamazdık ki! Lanet olsun içimdeki bu Hobbit üçlüsü sevgisine.
"Ahh. Tamam.Affedildin göt"
Adeta birbirimize doğru zıplayıp sarıldığımızda birkaç kaburgamın kırılma sesini duyar gibi oldum. Birkaç saat konuşmamız olmamıza rağmen nasıl da özlemişim.
Baekhyun, Kyungsoo ve benim aramdaki bu bağı hiçbir şeye değişemem. Yıllar geçse de, evli çocuklu olduğumuz zamanlar gelse aramızdaki bağın ilk günkü gibi kalacağına eminim. Bu tür dostluklar herkese nasip olmazdı sonuçta. Ben de o şanslı insanlardan biriysem dostluğuma sahip çıkmalıydım.
"Hem bakarsın belki Sehun sandığın gibi biri değildir. Tanımadan bilemeyiz"
Kollarından ayrılıp alayla yüzüne baktım. Söylediği şeyin saçmalığını farkında değildi. İlk gördüğüm anda anlamıştım o çocuktaki gıcıklığı. Ben içgüdülerimde yanılmazdım.
"Soğuk nevaleyi iyice tanıdığımızda bu konuşmayı tekrar yapalım olur mu Baek? Bakalım o zaman aynı şekilde düşünecek misin?"
Benimle aynı gülüşü sergileyip elini yanağıma yerleştirdi.
"Düşüncelerinde yanılan biri olacak ama o kişi ben olmayacağım LuLu"
***
Koltukta rahat bir pozisyon almış kulağımdaki müziğin rahatlatıcı tınısına bırakmıştım kendimi. Keman sesini çok severdim. Hayal kurarken çok iyi gidiyordu.
Evimizde hep bir sessizlik hakimdi. Tek çocuk olduğumdan hayatım boyunca bu evde kendi kendini eğlendirmenin ne demek olduğunu anlamıştım. Hiç eğlenmiş miydim orası meçhul tabi ama, çok iyi öğrendiğim bir şey daha vardı ki o da yalnızlık.
Hayalperest bir çocuk olmamın da altında yatan sebep buydu belki de. Evet evet. Kesinlikle buydu.
Kulaklığımın bir el tarafından kulağımdan çekip çıkarılmasıyla gözlerimi açıp tepemde dikilen bedene baktım. Annem yüzünden düşürmeyeceğine yemin ettiği gülümsemesiyle bana bakıyordu. Yüzünü daha iyi görebileceğim şekilde doğrulup oturdum.
"Bir sorun mu var anne?" Yanımda açılan yere oturup dizime elini koydu. Yavaş yavaş okşarken bunun altında da bir şey yattığını seziyordum.
"Hayır sorun yok. Günün nasıl geçti?"
Belki de üç yılda bir karşılaştığım soruyla anneme garip bakışlar attım. Genelde ilaçlarımı içip içmediğimi sormak dışında nasıl olduğumla ilgilenmezdi. Ona göre benim yaşımda birinin sorunları olamazdı. Sorun bendim onun için. Yani ağlaya ağlaya götürüldüğüm psikologları hatırladıkça bunu anlıyordum en azından.
"İyi geçti. Her zamanki gibi işte" Bok gibi geçmişti. Onu ilgilendireceğini pek düşünmediğim için söylemek istemedim sadece.
"Oh, sevindim"