11.BÖLÜM

5.3K 400 46
                                    

"S-sehun"

Karanlığa doğru fısıldadığında Sehun büyük adımlarla yatağın yanına gelip cebinden çıkardığı anahtarlarla kelepçeleri açmaya başladı. Hızlı hareketlerine bakılırsa gizlice girmişti içeri.

"S-sen nasıl?"

"Sessiz ol"

İşini yapmaya devam ederken söylediğinde küçük olan hala şaşkınlıkla onu izliyordu. Yaşadığı sarsıntıdan dolayı istemsizce yaşları akmaya devam ederken sessiz olmaya çalıştı.

Ne zaman babasının yanında olmasını dilese Sehun bir yerlerden çıkıyordu. Zaman zaman onu babasının gönderdiğini düşünüp olağanüstü hikayeler yaratıyordu kafasında. Ama her nasıl olduğu önemli değildi, Sehun gelmişti ve onu kurtaracaktı.

Karşısındaki işine odaklanmış çatık kaşları seyrederken bileklerinin serbest kaldığını hissetti. Bütün kelepçeler çıkmıştı. Eliyle bileklerini ovuşturup uzun olanın yardımıyla yatakta oturdu. Sehun üzerindeki siyah hırkayı çıkarıp miniğin omuzlarına bıraktığında sesini alçak tutmaya çalışarak konuştu.

"Buradan çıkmak istiyorsan sessiz olmalısın. Çıt çıkarırsan yakalanırız ve bir daha seni almaya gelmem bilmiş ol"

Uyarıcı bir tonda söylediğinde küçüğün dikkat ettiği nokta farklıydı.

"Beni almaya mı geldin?"

"Belli olmuyor mu pamuk kafa?"

Sesini onunkine benzeterek sorduğunda Luhan sorduğu şeyin saçmalığını farkına varmıştı. Midesindeki ağrıdan dolayı Sehun'un yardımıyla yataktan kalktı. Çıplak ayakları yerle buluştuğunda ürperse de kısa sürede alıştı.

"Buradan nasıl çıkacağız?"

"Koridorun sonunda yangın merdiveni var"

Sessiz adımlarla odadan çıktıklarında Sehun etrafı kontrol edip kapıyı tekrar arkalarından kilitlemişti. Böylece yakalanmadan zaman kazanmış olacaklardı. Kapıyı kilitleyip anahtarı cebine attıktan sonra yanındaki ürkek bedene baktı. Islak kirpiklerini kırpıştırarak bakarken fazla savunmasız görünüyordu. Tedirginlikle titreyen küçük eli kavrayıp koridorun sonundaki yangın merdivenine doğru koşmaya başladı. Gece olduğu için kimseyi uyandırmadan çıkmaları gerekiyordu. Güvenlik kameralarını ise Sehun kendi yöntemleriyle halletmişti zaten. Cebinden sıradaki anahtarları çıkarıp merdivenin kapısını da açtı. Bu anahtarlara ulaşması zor olmamıştı. Bayılttığı güvenlik görevlisi uyanmadan topuklamaları gerekiyordu sadece.

İki katlık mesafedeki yangın merdiveninden indiklerinde Sehun'un siyah spor arabası karşılamıştı onları.  Luhan arabaya binip kapıları kilitlediğinde bile korkmaya devam ediyordu. Her ne kadar kurtulmuş olsa da kollarına bağlanmış kelepçeleri gördüğü anı unutamıyordu. Bileklerindeki izlere baktıkça ağlaması şiddetleniyordu.

Sehun hızla arabayı kullanırken burun çekiş sesiyle yan tarafındaki küçük bedene baktı. Ona kötü anılarını unutturamayacağını biliyordu ama deneyecekti. Ne olursa olsun.

"Sümüklerini arabama akıtıyorsun"

"Ağlama" derse küçüğün daha çok ağlayacağını bildiğinden böyle bir bahane bulmuştu. Ama Luhan'ın bunu pek önemsediği söylenemezdi. Hala ağlamaya devam ediyordu.

"Beni nereye götürüyorsun?"

"Evime"

Uzun yolu Sehun'un sayesinde kısa sürede bitirdiklerinde şehrin gürültüsünden uzaktaki lüks bir evin önünde durmuşlardı. Burası Sehun'un yeni aldığı evdi ve etrafta onun dışında başka ev yoktu. Terkedilmiş bir kasaba gibi duruyordu ama o kadar korkutucu değildi. Aksine rahatlatıcı bir havası vardı. Luhan Sehun'un ardından arabadan inip uzun olanı takip etti. Bahçe kapısından girip evin kapısında beklerken Sehun dışında her yere bakıyordu. Evi terk ettiği için ona hala sinirliydi ve tavrını koymakta kararlıydı.

IndestructibleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin