"Baekhyun şu saçmalığa bir son ver artık!"
Kyungsoo'nun kolundan çıkmadan önümüzde kollarını göğsünde birleştirmiş, hamile kadınlar gibi inat yapan Baekhyun'a çıkıştım.
Jongin ve Kyunsoo arasında yaşananları öğrenince "Neden herşeyi en son ben öğreniyorum?" diyerek ikimize de tavır almıştı. Bugün zor da olsa geleneksel Hobbit Üçlüsü buluşmamıza gelmesi için ikna etmiştik ama hala trip atmaya devam ediyordu. Bunun tek iyi yanı, ders çıkarıp zavallı Sehun'uma aynı şekilde davranmamam gerektiğini öğrenmiş olmamdı.
Doğal olarak bu durumda bizden daha zararlı çıkan kişi Chanyeol oluyordu çünkü sevgilisi olarak -ne zaman işi pişirdiklerini anlayamasam da- en büyük zorluğu o çekiyordu.
"Haklısınız evet. Saçmalıyorum. Ben kimim ki sonuçta"
"Ergen kızlar gibi konuşmayı bırak. Kaç kere söyleyeceğim, ben de kendi yöntemlerimle öğrendim!"
Ne yaparsam yapayım önden yürümeye devam edip her söylediğime omuz silkiyordu. Aynı zamanda sessiz kalan Kyungsoo da sinirlerimi bozuyordu.
"Kyungsoo dilini mi yuttun? Susacağına sen de bir şeyler söyle şu götten bacak Baekhyun'a"
"Evet Baekhyun. İnan ki Luhan'a ben anlatmadım. Kendisi öğrendi herşeyi"
Kyungsoo sesini duyurmaya çalışarak konuştuğunda Baekhyun arkasını dönüp tek kaşını kaldırarak ikimizi de boydan süzdü. "İnanayım mı?"
"İstersen inanma. Böylece Chanyeol de bir zamanlar sosyal medya hesaplarını çalıp bütün kız arkadaşlarını engelleyen psikopat sapığın sen olduğunu öğrenir"
Yapıp yapabileceğim en büyük tehdit ile Baekhyun'un suratında oluşan korkuyu izledim. Birinin duyabilme korkusuyla etrafına bakıp hızlı adımlarla yanımıza geldi ve boştaki koluma girdi. "Biraz sessiz konuşmayı öğrensene sen"
"Ne oldu? Tribin çabuk geçti bakıyorum?" Kaşlarımı kaldırarak sordum ve gülümsedim. Buna karşılık ikimizin de yanaklarını sıkıp bebek sever gibi homurtular çıkarmaya başlamıştı.
"Tatlılığınıza dayanamadım, benim şeker arkadaşlarım"
"Yalakalığı bırak da şu bahsettiğin yeni açılan pastaneye götür bizi. Kilo vermişim, eksiğim var" Kyungsoo hiç de zayıflamış gibi durmayan göbeğini tutarak konuştu. Vücudunu süzüp neresinden kilo verdiğine biraz kafa yorsam da incelen hiçbir yanını bulamamıştım. Aslında bu iyi birşeydi. Çünkü Kyungsoo Jongin'le barıştıktan sonra daha iyi toparlamış ve Jongin'e götürme bahanesiyle mutfakta sabahlamaya başlamıştı. Mutluydu, bir o kadar oburdu.
Bazı mutluluklar kalori olarak bize geri dönüyordu işte, lanet.
Bebek pembesi ve açık mavinin hakim olduğu pastaneye geldiğimizde içeriye hayranlıkla baktım. Çok şirin bir atmosferi vardı. Arkada çalan rahatlatıcı müzik eşliğinde, burada saatlerce oturup pasta yiyebilirdim. Bir gün Sehun'la da gelmemiz gerektiğini aklımın bir köşesine yazmayı ihmal etmeyip arkadaşlarımla birlikte boş bir masaya oturduk.
"Ne yiyoruz?" Bir an önce buradaki bütün pastaları mideme indirmek istiyordum.
"Size buranın en iyi pastalarından sipariş edeceğim. Bayılacaksınız"