Sıkıca kavradığı bileklerimi başımın üzerinde birleştirip yüzüme yaklaştı. Gözlerini kapamış, nefesini yüzüme veriyordu. Alkolün kokusuyla dahi kafa bulabilirdim ben. Bunu bilmiyordu.
Bedenini iyice bana yaslayıp yüzünü milimler kalacak kadar çok yaklaştırdı.
"Çok acımasızsın, Luhan"
Ve sonrası dudaklarımı hapseden sıcak dudaklardan ibaretti.
Sehun dudaklarımı dudaklarının arasına almış çekiştirip dururken bedenim şaşkınlıkla kasılmıştı. Durumu henüz yeni kavrayabilmiştim ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Aceleyle ellerimi ondan kurtarıp göğsünden ittim. Sendeleyerek uzaklaştığında elimle dudaklarımı kapadım. Gözlerimin hızla dolduğunu hissediyordum. Beni kaç saniye ya da kaç dakika öptü bilmiyordum ama nefes nefeseydim. Onun da benden bir farkı yoktu. Soluklanarak baygın gözlerle bana bakarken daha fazla dayanamayıp kaçtım. Merdivenleri ışık hızında çıkıp odama ulaştığımda kapıyı arkamdan kilitledim. Kapıya yaslanıp elimi göğsüme koyup deli gibi atan kalp atışlarımı dinledim.
Sehun bana o şekilde yaklaşınca çok korkmuştum. Sıcak dudakları aklıma geldikçe gözlerimden yaşlar düşüyordu.
***
Pek bana göre olmasa da sabah erkenden kalkıp evden çıktım. Sahilde yürüyüş yaptım, bütün yeni açılan pastanelere gidip hepsinde ayrı bir tatlı denedim, parkta salıncağa bindim, mağazalarda bir sürü kıyafet deneyip hiç birini almadan çıktım. Kısacası eve gidip Sehun'la karşılaşmak dışında her şeyi yaptım.
O pislik dün gece ilk öpücüğümü almıştı. Hayır, çalmıştı. Hem de alkollü ağzıyla!
Ben öpücüğümü romantik bir ortamda ilk aşkıma vermek istiyordum. Sarhoş bir sırık tarafından köşeye sıkıştırılarak çalınmasını değil!
Onun yüzünden dün gece saatlerce ağlayıp hayal bile kurmadan uyumuştum. Bakın bu Sehun'un yan etkilerinden biri işte. Sürekli üzerimde kötü etki bırakıp hayal kurmama engel oluyor. Düşünün, dün geceyi unutabilmek için Doktor Minseok'un günler öncesinden arayıp haber verdiği terapiye bile gelmeyi kabul etmiştim. Yapacak bir şey bulamayınca kendimi burada bulmuştum. Belki bu annemi ve Doktor Minseok'u susturmaya yeterdi. Gerçi annem uzun zamandır seansları astığımı bilmiyordu ama yine de laf yapıyordu işte.
En son aylar önce geldiğim kliniğe girdim. Yürürken kulaklarımda yakılanıyordu, eskiden bu koridorda attığım çığlıklar. Gözlerimi kapatıp titrek nefesimi saldım soğuk duvarlara.
Kafamı kaldırıp kapıya baktım. Doktor Minseok içeride bekliyor olmalıydı. Kapı kolunu kavrayıp içeri adımımı attığımda masasındaki kağıtlarla ilgilenen Bay Minseok kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Tamamen içeri girip kapıyı kapattım.
"Merhaba"
"Merhaba Luhan, otusana"
Burun kemerine dayadığı gözlüğünü indirip kollarını masaya dayadı. Uzun zamandır görüşmüyor olmamıza rağmen hiçbir değişme yoktu onda. Benim aksime oldukça enerjikti hala.
"Uzun zaman oldu, geldiğin için teşekkür ederim"
Gülümseyip kafa sallamakla yetindim. Bu adamın rahatlatıcı bir havası vardı. Sadece karşısında oturup yüzüne baksanız bile psikolog olduğunu anlardınız.
"Nasılsın? Herşey yolunda mı?"
Sorma ya. Annem evlendi, psikopatın tekiyle aynı evde yaşıyorum, üstelik bu psikopat sürekli beni orada burada sıkıştıran biri. Ve en güzeli de ne biliyor musun? O benim üvey kardeşim. Nasıl? Mükemmel değil mi?