Şahane bir sabahtı. Uzun ve unutulmaz bir gecenin ardından uyandığım, mükemmel bir sabah.
Omzuna yatırdığım kafamı kaldırıp arkamdaki ağır sızıyı umursamadan onu izledim. Gözlerim uyuyan suratında, parmaklarım çıplak göğsünde gezinirken dün geceyi anımsadım. Sehun bana ilkimi en güzel şekilde yaşatmıştı. Hormonları en üst seviyedeyken dahi, canımı acıtmamaya özen göstermişti.
Bana yaşattığı duyguların tarifi yoktu. Daha önce gözlerinde gördüğüm aşkı dün gece tüm bedenimde hissetmiştim. Tenime imzasını atarken, nefeslerimiz birbirine karışırken, vücutlarımız kenetlenirken..
"Gülümsemesini sevdiğim"
Hareketsiz dudakları gülümseyerek konuştuğunda nihayet bakışlarımı oradan almıştım. Böyle bir sabahta, Sehun'dan duyduğum ilk cümle içimi ısıtmak için yeterliydi. Diğer kolunu da bana sarıp sıkıca göğsüne bastırdı. İnce örtünün altındaki çıplak bedenlerimiz hala birbirine dolanmış vaziyetteydi.
"Uyuyorsun sanıyordum"
"Uyuyordum. Sonra birileri kulağıma küçük sevgilimin gülümseyerek beni izlediğini fısıldadı, uyandım" Göğsüne doğru kıkırdayıp daha sıkı sarıldım.
"Dalmışım"
"Geceyi düşünüyordun değil mi? Tanrım.. Aklını benden alamıyorsun"
"Biliyor musun Sehun? Egoist olman konusundaki fikirlerim hala değişmedi" söylediğime sesli bir şekilde gülüp saçlarımı öptü. Göğsünden biraz uzaklaşıp yüzüne baktım. Dudaklarındaki yarım gülümsemesiyle birlikte, birşey söyleyecek gibi bakıyordu.
"Sesin mi kısılmış senin?"
Elim istemsizce boğazıma gitti. Konuşurken ses tellerimin acıdığını hissediyordum ama kısıldığını fark etmemiştim.
"Çok mu bağırttım?"
Odayı kalın sesinin kahkahaları doldurmuştu. Gülerek bana bakıyor ve yanaklarımı sıkıyordu. Tanrım, o kadar utanç vericiydi ki kafamı yorgana gömmekten başka birşey yapamamıştım. "Bebeğim? Hadi ama, utanacak birşey yok"
"Farkında mısın? Bu bizim için özel bir sabah"
"Ben de onu söylüyorum küçüğüm. Hadi özel sabahımızın tadını çıkaralım"
Kafamı kaldırdığım gibi dudaklarıma hızlıca bir öpücük kondurup beni altına almıştı. Haklıydı, utanmamam gerekirdi. Sonuçta dün gece odada inlemeleri yankılanan da bendim, değil mi?
"Duş almam gerekiyor"
"Duş almamız gerekiyor"
Dudaklarımı öpüp üzerimden kalktı. İnce örtünün kapattığı yerler şimdi açıkta kalmıştı. Bilinçli bir kafayla vücudunu gördüğüm ilk seferdi. Biliyorsunuz, dün gece kafam pek yerinde sayılmazdı.
İki omzunda da simetrik bir şekilde oluşturduğum tırnak izleri ilişti gözüme. İçimde bir yerlerin acıdığını hissetmiştim. Çıplaklığı sorun etmeyerek ben de doğruldum ve omuzlarındaki çiziklere dudaklarımı bastırdım. Tekrar tekrar aynı yeri öpüp yaşlı gözlerimi sımsıkı kapattım. İstemeyerek yapmış olsam da suçlu hissediyordum. "Özür dilerim"
Arkasını dönüp beni kaslı kolları arasına almıştı. Sıkıca sarılıp saçlarıma öpücükler bırakarak geri çekildiğinde yüzünde bir gülümseme görmüştüm. "Birbirimizde bıraktığımız her iz için özür dileyeceksek işimiz zor, pamuk kafa"
Haklıydı. Özellikle vücudumdaki aralarında en fazla on santim aralık bulunan izlere bakacak olursak çok haklıydı. Ve sorun değildi. Çünkü bunlar aitlik izleriydi.