Artık öğlen olmuştu ve ben okula gitmeliydim. Üzerime bol kot pantolon ve bol beyaz yarım kollu gömlek giydim. Saçımı kalemle topuz yaptım. Daha sıkı olsun ve uzun süre kalsın diye bir toka kullandım. Kulaklığımı boynuma geçirdim. Çantamı hazırladıktan sonra boy aynasının önüne geçtim. Sade ve güzel görünüyordum. Genellikle üstüme rahat şeyler giyiyordum. Tarzım kesinlikle sade ve boldu.
Ayakkabılarımı giydiğimde annemin bana doğru geldiğini gördüm. Kafamın üstünde dikildi. "Yemek yemiyor musun?" dedi. Kafamı hayır anlamında salladım. "Neden Melodi?" Ayakkabılarımı bağladıktan sonra ayağa kalktım. "Aç değilim." diye yanıtladım onu. "Tamam. Görüşürüz o zaman." dedikten sonra kafamı onaylarcasına salladım. Kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Asansöre bakmadan merdivenlere doğru yüz tutdum. O kadar merdiveni inmek beni korkutmamıştı hiç bir zaman. Asansöre o günden sonra hiç girmemiştim.
Apartmandan artık 2 dakikadır uzaklaşmıştım. Boynumdakı kulaklığı kulağıma geçirdim. Güzel bir şarkı açtım. Ben bir şarkı bağımlısıydım. Çoğu zaman gittiğim her yerde kulaklıklarım yanımda olurdu. Moralim bozulduğunda veya iyi olduğunda da şarkılar bana iyi geliyordu. Okul evimizden sadece 10 dakika uzaklıktaydı. Şarkıları mızıldaya - mızıldaya artık okula varmıştım. Kulaklığımı yine boynuma indirdim.
Okulun bahçesinde en yakın arkadaşım Lara'nı gördüm. Onu gördüğümde her zaman çok sevinirdim. Lara ve ben birlikte büyümüştük. Annelerimiz de çok yakın arkadaştı. Lara'nın annesi Naz teyze, benim annemin aksine pamuk gibi bir kadındı. İkimiz de tek çocuktuk. Ablalık hissini ikimiz de bir-birimizde bulmuştuk. 16 yıllık bir arkadaşlığımız artık abla kardeş ilişkisine dönüşmüştü. O benden ayca büyüktü. O, 18 haziran'da, ben ise 10 şubat'ta doğmuştum. Sürekli bir-birimize gidip yatıya kalıyorduk. Ve sürekli beraber vakit geçiriyorduk. İkimiz de kitap aşığıydık, ikimiz de müzik aşığıydık. Onun en sevdiği kitap türü epik fantastik ,benim ki ise genç kurguydu. Zevklerimiz de benziyordu. 2 yaşımdan beri en yakın arkadaşımdı. Ve hala öyle.
O da beni gördüyü anda yanıma geldi. Ve bana sıkıca sarıldı. "Melom nasılsın? Özledim seni." Ondan ayrıldım. Gülümserek onu yanıtladım. "Lara'm iyiyim. Evet ben de seni çok özledim. Neden bize gelmiyorsun ki?" "Derslerim çok yoğundu. Benim kedi 'Asil' hastalanmıştı. Onu da veterinere götürdüm. Anlayacağın, vakit bulamadım." "Diğer kedilerin nasıl?" "Lady, Luna ve Miyavsu iyiler." Gülerek soru yöneltdim. "4 kedi zor değil mi? Ben 'Gece'yle zor geçiniyorum. Özellikle de son 1 haftada." "Neden? Ne oldu Gece'ye?" "Bilmiyorum ki. Çok huysuzlandı son haftalar." Omuzuma teselli vermek için dokundu. Gülümseyerek "Geçer ablası. Belki de çocuğun naz vereceği tutmuştur." dedi. Gülümseyerek omuz silkti. "Ne bileyim. Naz teyze nasıl?" Konuşa-konuşa okulun içerisine doğru ireliledik. "İyi, ben okula geldim, o da sanırım pazar'a gidecekti. Gökçen teyze nasıl?" Derin nefes aldım. "Her zamankı annem işte. Sabah-sabah okuldan atıldım,sonra onunla kavga etdik, sonra okulumu değiştirdim. Böyle." Artık okulun içerisine girmiştik. Son söylediğim cümleden sonra Lara merakla sabah olanları sordu. Konuşmak istemiyordum ama Lara çok ısrar etdiği için olayların en ince detayına kadar ona anlattım. Sonrasında yeni okulumdan da bahsettim. Son anlattıklarımı sevmemişti ki kaşlarını çattı. "Nasıl yani? Sen 1 yıl buralarda olmayacak mısın?" Neden korktuğunu anladım. Benden ayrılmak istemiyordu. "Yuvarlasak evet." "Peki ya okulun?" Bu sorunun aynısından sabah annem de vermişti. Bu yüzden onlara sormuştum."Orada bale derslerinden sonra okula devam etmek isteyenler için okul eğtimi de veriyorlarmış. Çok güzel değil mi?" "Değil! Senden nasıl bu kadar uzak kalabileceğim? Yaz tatiline çok az kaldı. Bizim bir planımız vardı Melodi. Onu nasıl bu kadar çabuk unutursun? Hani Türkiyeyi gezecektik. Tatil yapacaktık. Şimdi sen 'ben gidiyorum' diyorsun." Bu söylediklerinden sonra okulun 3. katındakı karidordan kendi sınıfımıza irelilediğimizde onu kolundan tutup durdurdum. Daha sonra kollarımı onun boynuna sardım. "Ben seni hiç bırakır mıyım? Her hafta sonu görüş var. Sen gelirsin veya ben gelirim. Yani asla kopmayız." Bu söylediklerim onu rahatlatmış olmalı ki, o da bana sarıldı. Daha sonra ayrıldığmızda mavi gözlerini benim gözlerime doğrulttu. "Beni hiç bırakmayacaksın. Söz mü?" Gülerek elini sımsıkı tutdum. "Söz." Sınıfa girdiğimizde henüz kimsenin gelmediğini gördük. "Daha kimse gelmemiş." Bunu söyleyen Laraydı. Biz yan-yana oturuyorduk.
Çantalarımızı sandalyeye bıraktığımızda Begüm, Figen ve Hilal'in geldiğini gördüm."Selam kızlar." "Selam. Nasılsınız?" "İyidir. Sizden?" Begüm kafasıyla beni onayladı. Onlar 3 yakın arkadaşlardı. Asla ayrılmazlardı. Onların arasından en çok Begümle iyi anlaşıyordum. Ama diğerleriyle de aramız iyiydi. Begüm yeşil gözlü, dolgun dudaklı, kahve renkli saçlara sahip kızdı. Figen siyah göz rengine, siyah, beline kadar uzayan saçlara sahipti. Hilal ise turuncu, kalçasına kadar uzayan saçlara, çillere, yeşil göze sahipdi. Sınıfta gözlük takan yalnızca Hilal ve Laraydı. Onlar oturduktan sonra sınıfın gıcıkları Nur ve Veli geldi. Onlar gerçek anlamda sınıfın huzurunu kaçırıyorlardı. Nurun kısa, kahve renkli saçı, kısa boyu, uzun gözleri vardı. Velinin ise uzun boyu, düz, dağınık saçları, gür kaşları, kare şeklinde yüzü ve koyu renk gözleri vardı. Aynı zamanda Nur ve Veli sevgililerdi. Gerçek anlamda bir-birileri için yaratılmışlardı. "Merhaba çör-çöpler. Nabersiniz?" Nur'un bize bu hitabı sanırım hiç bir zaman son bulmayacaktı. "Siz gelmeden önce iyiydik. Ana şimdi midem bulanmaya başladı." Bu cümlenin sahibi Figendi. Nur kısık sesle homurdandı. "Başladık yine. Kızım isminizi söylüyorun. Ne yani isminizi de mi ağzıma almayayım?" "Seninle sinirlenmek istemiyorum. Çünki sinirimi bile hakketmiyorsun." Figen bu sözlerden sonra önüne döndü. Çantalarını sandalyeye bıraktılar. Tabii ki de birlikte oturuyorlardı. "Arıza senden naber?" "Bana 'arıza' demeyi kes!" Her zamankı gibi sırıtıyordu. "Sana çok yakışıyor, ne yapayım?" "Kendin için iyilik yapmak istiyorsan sus ve kimseye karışma." "Susmuyorum. Başka? Anlamadım bir şey mi yapacaksın?" "Yapardım ama kendi seviyemi korumak ve kendime olan saygımdan dolayı seni yine bir sinek olarak düşüneceğim." Bu söylediklerimin yanına ne söyleseydi aşağıda kalacaktı. O yüzden susup yerine oturdu. Oturduğu gibi Veli konuşmağa başladı. "Hey! Ezikler üzmeyin sevgilimi. Vallahi hepinizi yakarım!" "Ne yapacaksın?"
Bu cümle sınıftaki kimseye ait değildi. Kimin söylediğini anlamak için etrafa bakındığımda içeri giren ve konuşmamızı duyduğu gibi cevap veren Hasandı. Her zamankı gibi ceketi elindeydi. Koyu gözlere, kısa kıvırcık saçlara, uzun boya, küçük yuvarlak yüze ve gür kaşlara sahipti. "Kimse benim sevdiğime zarar veremez veya tehdit edemez." Yüzümü buruşturdum. Evet, Hasan bana 4 yıldır deli gibi aşıktı. Onu her defasında reddetmeme rağmen çocuk benden bir türlü kopmuyordu. Bu sözlerinden sonra gözlerinin içine baktım. "Ben kendimi koruyabilirim. Sana ihtiyacım yok!" "Sana da merhaba Melike." Derin nefes aldım. Bu çocuğun isimlerle problemi nedir Allah aşkına? "Bana ne zaman kendi ismimle sesleneceksin? Zor ismimde yok. Sen kıt kafalı neden hep unutuyorsun anlamıyorum." Okulun bitmesine az kaldığı için öğrenciler doğru düzgün okula gelmiyordu. Evet, okulun bitmesine sayılı günler kalmıştı. Zil çaldı. Ders başlamıştı. İçeriye Türkçe hocamız Meltem hoca geldi. "Merhaba arkadaşlar. Açın kitaplarınızda sayfa 202'ni. Bu gün yeni ders işleyeceğiz."
5 ders sonra:
"Görüşürüz hocam!" Son ders olan İngilizce de bitmişti. Herkes çantalarını toparlayıp sınıftan çıktı. Sınıf başkanı Lara olduğu için her kes gittikten sonra sınıftan o çıkmalıydı. Ben de hazırlanıp, koridorda onu bekledim. Nihayet herkes çıktıktan sonra Lara da geldi. Hızlı adımlarla okuldan çıktık. Lara "Neden bu kadar hızlı yürüyorsun? Sana yetişemiyorum bile." diye bana sordu. "Lara'm seçmeleri geçmek istiyorsam, çalışmam gerek. Çalışmam için ise bir an önce eve varmam gerek." Nihayet binaya gelmiştik. Lara 14 numaralı evde yaşıyordu. Kapılarının önüne geldiğinde "Ben gidiyorum. Görüşürüz!" dedi. Kafamla onu onayladıktan sonra kendi kapımın önündeki yeri aldım. Kapıyı açıp içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarttım. Ve salona taraf yöneldim. Annemi orada bulamadım. "Anne ben geldim. " diye seslendim. "Buradayım Melodi." diye beni yanıtladı. Muhtemelem mutfaktaydı. "Ben içeri geçiyorum. Üzerimi değişip, bir az dinlendikten sonra antreman yaapacağım." "Tamam. Ama önce karnını doyur." "Tamam anne" diyerek onu yanıtladım. İçeri, yani odama girdim. Üstümü değişip telefonumu kurcalamaya başladım. Her zamankı gibi boştu. Biz az dinlendim. Daha sonra bale ayakkabılarımı giyinip antreman yaptım. Çok iyi bir balerin olduğum söylenilebilirdi. Ama asla yapamadığım bir hareket vardı. O da kendi etrafımda dönmek.Heloooo. Nasılsınızzz? Yeni bölümümüz geldi. Sıcak sıcak şimdi çıktılar fırından. Bölümü nasıl buldunuz?? Lara hakkında düşüncüleriniz nedir? Ben şahsen bu ikiliye bayılıyorummm. Her cümartesi yeni bölümle karşınızda olacağım. Şimdilik ise görüşmek üzere. Seviliyorsunuz ♡~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALERİNA
RomanceMelodi, yetenekli bir balerindir. Bir gün ailesi onu efsanevi balerin okuluna getirir. Bu özel okul buraya gelen tüm yetenekli balerinlere kapılarını açmıştır. Ancak, sadece en iyilerin hayalini gerçekleştireceği bir yerdir. Melodi, diğer yetenekli...