Sabah gözümü güneşin ilk ışıklarıyla açtım. Hava henüz tam açılmamıştı. Saat'e bakmak için elimi telefonu her zaman koyduğum komidinin üzerinde gezdirdim. Ama elime bir şey gelmedi. Gözlerim kocaman açıldı. Nerede bu telefon?
Biraz düşündüm. En sonunda hatırladım. En son hastanede olmuştu. Yataktan kalkıp üstümü giydim. Üstüme uzun bol t-shirt, dizime kadar uzayan short giyip, saçlarımı tokayla topladım. Rahat ayakkabılarımı da giyip dışarı çıktım. Kartımı her zamankı gibi boynumdan astım. Okuldan çıkıp bahçeye indim ve sağ tarafa doğru irelilemeye başladım. Biraz yol katettikten sonra hastane göründü. Biraz da hızlanmaya başlayacakken ayağım bağcıklarıma takıldı ve yere yapıştım. Genellikle düştüğümde bağırmam, şimdi de sesimi çıkarmadım. Oturur pozisyona gelip ayakkabımın bağcığını bağladım. O anda dizimin kanadığını gördüm. Şaşırdık mı? Hayır.
Cildim pamuk gibiydi. Ne zaman bir şey biraz sert dokunsa hemen ya kanar ya da morarırdı. "Kahretsin," diye fısıldadım sessizce. Zor da olsa ayağa kalktım. Elimi cibime daldırdım belki peçete olur diye. Aklıma kurban olayım. Peçeteyi alıp dizime bastırdım. Kanı durmuştu ama acıyordu. Yavaş yavaş hastaneye doğru ileriledim. Tam o anda arkadakı sesle korkarak arkama döndüm. Yine o. "İyi misin?" Sesiyle döndüğüm insanın yüzünü görmek bile istemiyordum. "Sizin burada ne işiniz var?" dedim pat diye. "Seni arıyordum." deyip yanıma geldi.
"İyi misin?"
"Evet."
"Nereye gidiyordun?"
"Hastaneye?"
"Neden?"
"Offf. Bütün sebepleri söyleyim mi?" Kafasını 'evet' anlamında hareket ettirdi. "Birincisi telefonum orada kalmıştı. İkincisi doktora gidecektim. Muayine olacaktım. Hatırlarsınız umarım." dedim bir nefese. Kafasını aşağı yukarı salladı. "Ben de seni arıyordum. Odana gittim ama yoktun. Burada olacağını düşündüm." dedi sakin sesle. "Beni neden arıyordunuz?" Nesef alıp verdi. "Seninle konuşmam lazımdı." Kaşlarım çatıldı. "Hangi konuda?" Duymamazlıktan gelerek elini cibine daldırdı. Telefonu çıkarıp bana uzattı. "Al. Unutmuşsun." Sakince telefonu elime aldım. "Teşekkür ederim." diye mırıldandım sadece. "Rica ederim." Arkamı dönüp yürümeye başladım ki yine bana seslendi. "Melodi. Hastaneden sonra benim odama gel." dediğinde şaşkınca yüzüne baktım. "Neden?" "Seninle konuşmam gereken şeyler var." dediğinde az kalsın meraktan patlayacaktım. Arkasını dönüp gittiği sırada "Bu arada dizini de göster. Hala kanıyor." dedi. Bakışlarını ondan çekip dizime baktım. Sanırım gerçekten göstermem gerek.
1 saat sonra
"Dediğim gibi Melodi hanım. Kan seviyeniz çok düşük. O yüzden bayılma meydana geliyor." Doktorun sözlerine kafamı aşağı yukarı salladım. 1 saat kadar süredir burdaydım. İlk önce dizime baktırmış sonra bayılmalarımın sebebini öyrenmek üzere buraya gelmiştim. 25-26 yaşlarında bir kadın sebebini bana uzunca anlatmıştı. Sonra kafasını elindeki kağıtlara gömdü. "Size bazı ilaçlar yazacağım. Onları devamlı kullanırsanız bu sorun aradan kalkacaktır." Kafamla yine onu onayladım. İlaçları da alıp hastaneden çıktım. Hava artık açılmıştı.Telefonumdan saate baktığımda ise saat 05:30-u gösteriyordu. Okula girip ilk önce odama girdim. Kartımı okutup içeri girdim. İlaç poşetini yatağa bırakıp 'sevgili öğretmenimin' yanına gittim. Dördüncü katı çıkana kadar sözün gerçek anlamında bitmiştim. İlk defa merdivenler beni bu kadar yormuştu. Her öğretmenin odasının üzerinde ismi yazıyordu. Koridorun en sonuna irelilediğimde onun ismini gördüm. Uygar Özenç.
Demek soyadı 'Özenç'miş. Kapıyı hafifçe tıklattım. Hemen kapı açıldı. Beni gördükten sonra geçmem için kapının önünden çekildi. Odası benimkinden farklı olarak beyazlardan değil, daha çok siyahlardan ibaretti. Sade ve şıktı. En sevdiğim.
Büyük koltuğu göstererek "Buyur otur." dedi. Geçip oturdum ve ellerimi kucağımda birleştirip "Sizi dinliyorum."dedim. O da oturup söze başladı. "Bildiğin gibi burada hem okuma hem de bale eğitimi mevcut. Sen de bildiğim kadarıyla okuyorsun. Şimdi burada da eğitimine devam etmek istiyor musun?" Sorduğu soruyla düşüncelere daldım. Ben balerin olmak istiyordum. Annem ise beni zorla okutuyordu. Hemde istemediğim bir şeyi. Ben hukuk okumak isterken, annem zorla bana edebiyyat okutturmuştu. O yüzden derslere hevesim tamamiyle bitmişti. Bu sefer yapacaktım. Bu sefer annemin dediğini değil kendi istediğimi yapacaktım. Derin nefes alıp cesaretimi topladım. Ben istemediğim şeyi okumak istemiyorum.
"Ben eğitimimi durdurmak istiyorum. Sırf bale ile yoluma devam edeceğim." dedim. Başıyla beni onayladı. Sonra çalışma masasının üstündeki bir kağıtı alıp yanıma geldi. "O zaman buraya imza at." dedi. Elindeki kalemi alıp imza attım. Emindim. Bu sefer annemin değil kendi isteğimle hareket edeceğim. Kağıtı tekrar yerine koyup koltukta oturdu. "Dizin daha iyi görünüyor. Doktora gittin mi?" Başımla onu onayladım.
"Ne dedi?"
"Kan azlığım varmış. İlaç yazdı onları içmeliyim."
"Aksatma. Sağlığın çok önemli"
Başımla onu onayladım. Sonra gözümü duvardakı saate çevirdim. Ne ara 06:00 oldu?
"1saat sonra görüşürüz," deyip ayağa kalktım. Hızla kendi odama geçip Lara'yı aradım. Saatin erken olmasına rağmen uyanıktı. Uzun sohbetten sonra kantine indim. Artık her kes uyanmıştı. Yine ilk yanıma Lora geldi. Gerçekten iyi kızdı. Sohbetimiz de iyiydi. Onunla konuşarak tabağıma börek ve çay alıp masaya geçtim. Diğer kızlar da buradaydı. Herkes hemen bir şeyler yeyip ayaklandı. Diğer grupun öğrencileri 2. odaya, biz ise diğer, yani 1. odaya geçtik. Bale ayakkabılarımı giyip öğretmenimin önünde durdum. Dudağının kenarı hafif yukarı doğtu kıvrılıp "Hazır mısın?"dedi. "Hayır desem?"dedim. Bu sefer gerçekten güldü. Gülüşü gerçekten çok güzeldi. Sağ yanağında gamzesi oluşuyordu. "Hadi hadi. Başlayalım."
Selamlaar. Nasılsınız. Çook özür dilerim. Derslerden dolayı çok da aktif olamıyorum. Okullar kapandıkdan sonra haftada 3 bölümle karşınızda olcağım. Şimdilikk görüşmek üzere. Seviliyorsunuz ♡~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALERİNA
RomanceMelodi, yetenekli bir balerindir. Bir gün ailesi onu efsanevi balerin okuluna getirir. Bu özel okul buraya gelen tüm yetenekli balerinlere kapılarını açmıştır. Ancak, sadece en iyilerin hayalini gerçekleştireceği bir yerdir. Melodi, diğer yetenekli...