BÖLÜM 11

51 20 36
                                    

Bilmiyordum. Sadece bilmiyordum. Yemin ederim bilmiyordum. Resmen iki saat bahçede koşturmuştuk ama neden ağlıyordu? Bunu söylememişti. Aslında onunla hiç konuşmamıştık, şu an onu sormak istiyordum. Ama bana resmen gözleriyle şimdi olmaz diyordu. Bu yüzden fazla ısrar etmedim.

En sonda Uygarın "Melodi," diye seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Otuz dakika kaldı," deyip ayaklandı. "Spor salonunda ol," dedi net ve sert sesiyle, sonra ise gitti. Ama Atakan hala buradaydı. Yüzünü Derya'ya çevirerek "Tedavi alıyor musun?" diye sorduğunda kafasını hayır anlamında salladı. Atakan'ın alnında kaşları çatıldı. "Nasıl yani? İlaç falan almıyor musun?" Derya yanıt olarak yine başıyla hayır dedi. Hiçbirimiz soru sormadık. Soramadık. Zaten kötü hissediyordu ve hala ağlıyordu. Bir şeyler vardı, anlatmak istiyordu ama yapamıyordu. Zorlayamazdık.

Yüzümü ona çevirip "Şimdi iyi misin?" diye sorduğumda "Evet," diye mırıldandı. Sonra ise ayağa kalkıp "Bir şeye ihtiyacın olursa bana söyleyebilirsin," dedim. "Tamam," diyerek kabul etti. Okulun içinde yürüyeceğim esnada bir el beni durdurdu. "Ben de seninle geliyorum," dedi ayağa kalkarak. Hafifçe gülümsedim, bana güveniyordu. Merdivenlere yöneldiğimde sorgulamadan beni takip ediyordu.

Nihayet odalarımıza ulaştığımızda hiç vakit kaybetmeden giysi seçip saçlarımı topuz yaptım. Beyaz, uzun t-shirt ve dizden tayt giyip işimi tamamladım.

Merdivenlerden hızla inip spor salonuna ilerledim ve onu gördüm. Bakışları kolundaki saatindeydi, altına siyah eşofman, üstünde beyaz t-shirt vardı. Saçlarını dağınık bırakmış, tutamları alnını kaplıyordu. Başını kaldırıp beni baştan aşağı süzdü.

Merdivenlerden hızla inip spor salonuna ilerledim ve onu gördüm. Bakışları kolundaki saatindeydi, altına siyah eşofman, üstünde beyaz t-shirt vardı. Saçlarını dağınık bırakmış, tutamları alnını kaplıyordu. Başını kaldırıp beni baştan aşağı süzdü.

Gözlerimi üzerinden çekip yanına gittim. Daldığını görünce elimin gözlerinin önünde salladım. "Burada mısınız acaba?" Sadece "Gel," dedi sorumu es geçerek. Kapıyı açıp içeri girdik, burası büyük ve geniş, çoğunlukla siyah ve beyaz renklerin hakim olduğu bir spor salonuydu. "İlk önce ısın. Sonra görüşelim," deyip koşu bandına doğru ilerledi. Ben de onu takip ederek aletin üzerindeki yerimi aldım. Biraz koştuktan sonra sade hareketler yaparak ısınma işini bitirdik.

Boks sahasına gittiğini görünce peşine takıldım. İlk önce kendisi sahaya çıktı, sonra elini bana uzattı. Ondan destek alarak ben de yanına vardım. "Şimdi, ilk savunmayı, sonra ise dövüşü öğrenelim," dedi. Kaşlarını kaldırarak "Ne dersin?" diye sorduğunda omuz silktim. Eline eldiven takıp yanıma geldi ve aynısından giymem için bana uzattı. Onları elime giyip "Pozisyon al," dediğinde 'Kung-Fu Panda'da izlediğim pozisyonu aldım. Arkası bana dönüktü, bakışları bana çevrildiğinde öyle bir kahkaha attı ki, öleceğini düşündüm. Tövbe ne yaptım yav?

Kendine geldiğinde gözlerindeki yaşı sildi. Ha o kadar. Gülerek "Melodi, panda mısın sen?" diye eklediğinde tekrar gülmeye başladı.

Saatler sonra
Sıkı bale dersinden sonra artı olarak yorucu boks eğitimi de alarak koşarak odama gidip uyumuştum. Bu da can. İnsaf biraz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BALERİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin