BÖLÜM 10

43 24 40
                                    

"1,2,3..." diyerek elini diğer eline hafifçe vurdu. "Tamam, bugünlük bu kadar," demesiyle durdum. Bugün özellikle en kötü yaptığım hareketleri çalıştırmıştı. Genellikle esnek olduğum için çoğu hareketleri kolayca yapıyordum.

Salondaki oturacağa bıraktığım su şişesini alıp kafama diktim. Yine en sona biz kalmıştık. Ama bu sefer şikayetçi değildim, ne de olsa hedefime ulaşmalıydım.

Tam dışarı çıkacakken sesini duymamla durdum. "Biraz dinlen, sonra spor salonuna gel." Başımla onayladım. Kolundaki saate baktı, "Bir buçuk saat vaktin var. Seni bekleyeceğim." Kaşlarım çatıldı. "'Seni bekleyeceğim' derken?" Yüzüne haylaz sırıtış yayıldı. "Spor hocan benim." Kunduz herif.

"Hocam derken?" Yavaş adımlarla yanıma geldi, "Boks'u iyi bilirim," dediğinde gözlerim araba lambası gibi açıldı. "Boks mu?" Sesim benden bağımsızca yüksek çıkmıştı. Tepkime güldü. "En iyisi boks, inan bana." Gözlerimi kısarak bakışlarımı mavilerine diktim. "Sebep?" Yine hafifçe gülüp yanımdan geçti. "Çok soru sordun, uslu kız ol." Arkasından ilerlediğimde sinirle "Oslo koz ol," diyerek taklidini yaptım. Yüzünü görmesem de kahkahasını duyabiliyordum.

Ben merdivenlere yönelirken o da asansöre girdi. Merdivenlerin karşısında durduğumda yorgunca uzayıp giden basamaklara ters bir bakış attım. "Off," diyerek içten bir şekilde öfledim. Yaparsın Melodi, yaparsın kızım.

Yavaş yavaş yukarı kata çıkmaya başladım. İkinci katta Lora, Fulya ve Nazlı'yı gördüm. Onlar ise aşağıya iniyorlardı.

Yavaş yavaş yukarı kata çıkmaya başladım. İkinci katta Lora, Fulya ve Nazlı'yı gördüm. Onlar ise aşağıya iniyorlardı. Lora hep yüzünde olan gülüşü ile yanıma geldi. "Melodi, siz şimdi mi çıktınız?" Başımı aşağı yukarı salladım. "Anladım. Biz aşağıdayız, bahçede yani. İstersen gel." Biraz düşündüğümde odamda sıkılacağımı anladım, biraz muhabbet kötü olmazdı değil mi? "Tamam," dedim. Cevabımı duyarak ellerini birbirine çırptı. "Tamam, o zaman arkada bekliyor olacağız."

Onlar bahçeye inerken ben de merdivenlerle yukarı tırmanmaya devam ettim. Zaten benim hayatim bundan ibaretti. Tırmanmaktan.

Nihayet en sonunda odama ulaştım. Sıkıca topladığım saçlarımı açıp üzerime rahat şeyler giydim, biraz da su içip odadan çıktım. Kartım her zamanki gibi boynumdaydı. Hızlı adımlarla dışarı çıktım. Arkaya doğru ilerlediğimde onları gördüm, bankta oturmuşlardı. Beni gördüklerinde el salladılar, yanlarına geçip oturdum.

"Hoş geldin," dedi Fulya. Fulya'nın, Lora ile Nazlı'ya nazaran daha ciddi ve soğukkanlı bir kişiliği vardı. Kızıl, uzun saçları, küçük burnu, dolgun dudakları ile güzel bir kızdı.

"Hoş buldum," dedim gülümseyerek. Nazlı yanıma oturdu, dudaklarını büzüp "Bugün çok yorucuydu," dediğinde Lora ve Fulya onu onayladılar. "Benim için daha iyiydi, yavaş yavaş alışıyorum," dedim. "Yok vallah, bugün Mert hoca canımı çıkarttı."

O da esnek bir kızdı ama bazı hareketlerde zorlanıyordu. Öğretmenlerimizden konuşurken uzaktan Derya'nın geldiğini gördüm. Açıkçası o buranın en güzel kızıydı. Açık kahverengi, hafif dalgalı olan uzun saçları, su mavisi gözleri, küçük burnu, güzel yüz hatları vardı ve sessiz bir kızdı. "Merhaba," dedi kısık sesiyle. Gülümseyerek "Merhaba, hoş geldin," dedim. Karşımızda durduğunda bir şey farkettim. Gözleri... Gözleri kıpkırmızıydı. Ağlamıştı.

Farkettiğimi anlamış gibi başını aşağı salarak tırnaklarıyla oynamaya başladı. Kalkıp yanına vardım, gözünün önüne düşen saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdım. O anda bakışlarını bana çevirdi. "İyi misin?" diye sordum fısıldayarak. Sorduğum soruyla dolan gözlerinden çıkan bir damla yaş yanağında kendine yol çizdi. "Şey, ben gitsem iyi olacak. Sonra görüşürüz," deyip koşar adımlarla bizden uzaklaştı.

Hemen arkasından ben de koşmaya başladım. "Bekle," diyerek seslendim ama yine de durmadı. Bahçeden çıkıp okula doğru ilerliyorduk. O an Atakan ve Uygar'ın sohbet ederek aşağı indiklerini gördüm. Gözlerimi tekrar Derya'ya çevirdim, aniden durup elini kalbinin üzerine koydu. Nefes nefese yanına gidip "Derya, iyi misin?" diye sordum. "Derya," diye fısıldamıştı Uygar. Dediklerimi tekrar ederek "İyi misin?" diye sordu. Atakan ise Derya'nın koluna girip merdivenlere oturttu.

Benim nefeslerim düzene girmiş olmasına rağmen Derya hala nefes nefeseydi. Biraz kendine gelmesini bekledik. En sonda "Ben iyiyim," diyebildi kısık çıkan sesiyle. Uygar'ın "Hadi anlatın bakalım, ne oluyor?" demesiyle Derya hemen "Bir şey yok," diyerek kestirip attı. "Var ama ben de bilmiyorum. Sordum fakat cevap vermedi, koşmaya başladı."

Açıklamam üzerine Derya bana öyle bir baktı ki, sanki 'onlara anlatma' diyordu. Atakan'ın cümlesiyle gözümü ona çevirdim. "Hala nefes alamıyorsun," dedikten sonra saatine baktı. "Altı dakika oldu." Bakışlarım Derya'yı bulduğunda yere baktığını gördüm. Önce sertçe yutkundu ve "Benim nefes problemim var," dedi fısıldayarak.

Helooo. Nasilsiniz arkadaslarr. Goruşmeyeli baya oldu. Dersler biter bitmez bölümleri yazmağa başladım. Hemencecik kavuşacaksınız bölümlerle merak etmeyin. Şimdilik selametle. Seviliyorsunuz ♡~

BALERİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin