Bilgenin yanından ayrıldıktan sonra üçünün de arasında uzun süre herhangi bir sohbet geçmedi. Aleksandr, her zamanki gibi kendi sessizliğine çekilmişti.
Alejandra'nın söylediği saate yaklaşmışlardı ve saraya henüz çok da uzun bir mesafe kalmamıştı.
Aleksandr bakışlarını keskinleştirdi ve içindeki heyecanı bastırmaya çalıştı. Yıllar sonra, ölü olmasına rağmen ilk defa annesini görecekti.
Alejandra'dan:
Odamın balkonunda bekliyordum. Soğuk rüzgar hırçınca saçlarımın arasında geziniyor ve tenime çarpıyordu. Gözlerim bahçede gezindiğinde sarayın bahçesinde düşünceli bir şekilde oturan Javier'ı buldu gözlerim. Derin bir nefes alarak bakışlarımın yönü değiştiğinde balkonuma doğru uçan üç adet iri kuzgun gördüm. Bakışlarımı kıstığımda gelenlerin onlar olduğunu anlamıştım. Yüzümde geniş bir gülümseme canlanırken kuzgunlar hızla uçarak balkonun korkuluklarında durdular. Benim tam önümde duran, kırmızı irisli kuzgun bana sevgi dolu bakıyordu. Bu bakışlarından bile bu kuzgunun Aleksandr olduğu anlaşılabilirdi.
Gülümseyerek işaret parmağımı önümdeki kuzgunun boynundaki tüylerinde gezdirdim. Parmağımı geri çektiğimde üçüne doğru kolumu uzattım. "İçeri geçelim, burada kılık değiştirirseniz farkedilebilisiniz."
Üçü de tek tek koluma atlarken ben etrafı kontrol ediyordum. Bahçede Javier vardı fakat sırtı bana dönüktü. Çok düşünceli görünüyordu. Ona son bir bakış attıktan sonra derin bir nefes alarak içeriye girip balkonun kapısını kapattım ve perdeyi çektim. Perdeyi kapattığım an hepsi insan haline dönüşmüştü. İlk olarak bakışlarım Aleksandr'ı bulduğunda gülümseyerek ona sarıldım.
O da bana aynı şekilde sıkıca sarıldıktan sonra geri çekildim. "Mario'ya haber verdim, birazdan o da burada olacak ve gidip aşağıyı kontrol edecek." Kafamı Vlad'a ve Bay Fyodor'a çevirdim. "Sonra da oraya ineceğiz fakat dikkatli olmalıyız, çeşitli tuzaklar olabilir."
Benden sonra konuşan kişi Vlad oldu. "Bu saray ele geçirildikten sonra bazı şeyler hakkında bilgi sahibi olmamamız için bir büyü yapıldı." Vlad omuzlarını dikleştirirken kaşlarını kaldırdı. "Kısacası kaos'a hazır olun."
Ben yutkunarak Aleksandr'a döndüğümde onun da gergin olduğunu farkettim. Elimi yanağına dokundurarak konuştum. "Kimseye bir şey olmayacak, her şeyi halledip çıkacağız."
Gözlerimi ondan ayırmama sebep olan şey balkonumdan gelen bir miyavlama sesiydi. Kafamı o yöne çevirdiğimde gri renkli bir kedi içeri girdi ve içeri adım atar atmaz şekil değiştirdi. Aleksandr şaşkınlıkla konuştu. "Ellie, burada ne işin var?"
Ellie ise hepimize öfkeyle bakıyordu. "Annemin mezarını görmeye geldiniz ve beni çağırmadınız."
Kapının çalınmasıyla hepimizin bakışları o yöne döndü. Derin bir nefes aldım.
"Mario gelmiş olmalı."
Hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı araladığımda beklediğim yüzle karşılaştım, Mario...
Mario içeriye girerek kapıyı kapattı. Gözleri odanın içindekilere tek tek değdiğinde konuştu. "Misafirlerimiz gelmiş." Odanın içine doğru büyük adımlarla ilerledi ve Bay Fyodor'a elini uzattı.
Bay Fyodor, hayretle Mario'nun uzattığı eline bakarken Mario'nun cümleleriyle bakışları elinden gözlerine tırmandı.
"Hoşgeldiniz Bay Fyodor."
Bay Fyodor birkaç saniye daha duraksadıktan sonra Mario'nun uzattığı elini sıktı. "Hoşbuldum Prens Mario."
Mario ufak bir baş selamı vererek yanında duran Vlad'a uzattı elini. "Hoşgeldin Vlad."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canavarın Gözlerinde
Viễn tưởng"Canavarların gözlerinde şefkat olmazdı, fakat bu canavarın bana bakarkenki gözleri şefkat dolu iki yürekle kaplıydı."