1.3

172 16 6
                                    

"Bak oğlum iş ciddi!" Elimdeki kupayı masaya bırakıp koltuğa attım kendimi. "Kız donumun rengini de biliyor!"

Haktan içtiği kahveyi yüzüme doğru püskürtüp kahkaha atmaya başladı. Gülmesi ile kaşlarımı çatıp ayağımın topuğu ile karnını dürttüm. Ayağımın şiddetini ayarlayamayıp biraz fazla sert vurmuş olmalıydım ki koltuktan yere düştü ve elindeki kahve koltuğuma döküldü.

"Lan, koltuğum!.." yüksek sesli konuşmam ile ayağa fırlayıp mutfağa koştum. Elime aldığım ıslak bir bezle salona geri dönüp koltuğun kirlenen yerlerini sildim.

Arada bir Haktan'ın sorumsuzluğuna dem vurup homurdanıyordum. İşim bittiğinde başımı kaldırdım ve şaşkın bakışlar ile beni izleyen Haktan'ı gördüm.

Sorgular niyetinde sol kaşımı kaldırdım. "Ne?"

Omuz silkip düştüğü yerden kalktı. "Yanlış anlama veya küçümseme olarak görme ama bu az önceki tavrını ben kadınlarda gördüm." Sustu bir süre. Gözleri kısılmış ve derin düşüncelere dalmıştı. "Bir çok erkek gördüm buna bende dahil hiçbir zaman ilk düşündüğümüz temizlik olmamıştı. Kadınlar gibi temizliğe önem verdiğimizi düşünmezdim." Kendini sorgulayan sesine karşı dudaklarımda acı bir tebessüm yer edindi ve kendimi az önce temizlediğim yerin yanına attım.

"Kadınlar hayatımızdayken her şeyi güzelleştiriyorlar çünkü. Sen hiç evdeyken odanı toparladın mı?" Evden kastımın ne olduğunu biliyordu.

Başını iki yana salladı. "Hayır, hep annem veya kız kardeşim toparlıyordu."

"Neden peki?"

"Yani, şey... Benim sürekli işlerim oluyordu."

"Kız kardeşinin işinin olmadığını mı söylüyorsun?"

Köşeye her sıkıştığında yaptığını yaptı yeniden. Başını önüne eğip kaşlarının arasını kaşımaya başladı. "Vardı aslında. Çoğu kez ben boştum ama o yine yapardı. Bazen sitem ederdi ama bunun, onun görevi olduğunu söylerdi babam."

Derin bir nefes verip başımı geriye yasladım. Başım koltuğa değince gözlerimi yumup bir süre bekledim. "Çünkü bazen kadınların hayatımızı güzelleştirmesi için zorla onlara baskı kurarlar. Onlar aslında kendi hayatlarını da güzelleştirmek ister ama biz erkekler onlara o kadar baskı yaptık ki hep ilk düşündükleri güzellik, temizlik gibi kavramlar oldu." Gözlerimi açıp Haktan'a baktım. "Farkında mısın, onları robotlarımız olarak görmüşüz."

Haktan bir süre söylediklerimi içinde tartı. Şu an aslında haklı olduğumu biliyordu, şu an tam olarak haklı olduğumu öğrenmişti.

"Peki sen bunu nasıl anladın?"

Yüzümde silinen o acı tebesümün yeniden dirildiğini hissettim. "Çünkü ben daha küçükken hayatımdaki kadını elimden kaybettim. Onun varlığı yok olunca tüm güzellikler gitti. Tek başıma kaldım bu karanlık ve çirkin dünyada."

Haktan kimi kastettiğimi anlamıştı. Küçük yaşta kaybettiğimiz kadın genelde annemiz olurdu. Yedi yaşında kaybettiğim annemi...

"Başın sağolsun, kardeşim." Acı dolu sesi ile ana döndüm. Başımı hızla iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım.

"Dostlar sağolsun." derin bir soluk verip konuyu değiştirdim. "Bu kez kahveler senden. "Masanın üstündeki kahvemi ona uzattım. " Benimki de soğumuş valla. Şekersiz olsun birde."

Öfke ile ayağa kalkıp bana ayak uydurdu. "Tüm işleri bana yaptırıyorsun!"

Ona hiçbir şey söylemeyip sadece kıkırdadım. O mutfağa geçince telefonumu elime alıp Kekre'nin son görülmesine baktım. Kapalıydı. Derin bir soluk verip parmaklarımın harflerin üzerinde dans etmesine izin verdim ama son kez bir tuşa basamadım.

Yazdığımız şeyi yollamamız ardından da bir yanıt beklememiz gerekirdi ama yapamamıştım. Tam olarak hangisini yapamadığımı ise bilmiyordum.

Ayak seslerini duyunca yazdığım mesajı silip sayfadan hızla çıktım.

"Kıza yaz."

"Ne?"

"Kıza yaz. Bu kez bende yanındayım." uzattığı kahveyi elinden aldım. "İki kişinin bakışı ile olaylara bakalım bu kez."

Elimdeki sıcak kahveden büyük bir yudum içip ağzımın yanmasını bekledim. Acı, ana gelmemi sağlıyordu.

"Tamam." Peki neden isteyerek söylemedim bunu?

Hızla yanıma kurulup başını telefona gömdü. Bu haline göz devirip yeniden yazmaya başladım.

Ama küçük bir sorun vardı ne yazacağımı bilmiyordum. Haktana dönüp "Ne yazayım?" diye sordum.

Bir yudum kahve alıp gözlerini bana dikti. "Çiçeklerle alakalı bir şey sor."

"Ne gibi?"

Gözlerini devirip konuştu. "En sevdiği çiçek gibi olabilir." Başımı sallayıp hızla mesajı yazdım.

Osi: En sevdiğin çiçek?

Kekre: ?

Osi: En sevdiğin çiçek ne?

Başımı telefondan kaldırıp Haktana baktım. "İlk dakikada battım sanırım?" Haktan gülüp başını iki yana salladı. "Yok oğlum kız anlamadı, yoksa sen çok iyi anlattın."

Ona inanmayıp gelen bildirime baktım.

Kekre: Sanane.

Başımı hızla kaldırıp Haktana baktım. "Ama bu kız çok asi! Nasıl onun kim olduğunu bulacağız?" Bir yudum kahve daha alıp hızla ayağa kalktı. Komidinin üzerinde duran bir kağıt ve kalem alıp geri geldi.

"Şimdi ne dedin, asi dedin." Hızla bir şeyler karalamaya başladı kağıdın üzerine. "İkinci olarak donunun rengini biliyor." deyip yeniden karalamaya başladı.

Ona gözlerimi devirdim. "Tahminde olabilir."

Dudaklarını "Yav hee he!" diyormuş gibi oynatıp gözleri ile telefonu işaret etti.

Onu bu işe bulaştırdığıma pişman olup mesajlara döndüm.

Osi: Lütfen.

Kekre: Hayır.

Osi: kızım senden insan gibi bir yanıt bekliyoruz burda!

Kekre: Bekliyoruz derken.

Osi: Lafın gelişi.

Kekre: Fazla salaksınız.

Gelen mesaj ile başımı kaldırıp Haktana baktım. "Yakalandık."

Haktan kayifle bir yudum kahve daha içti ve sinsice gülmeye başladı. "Biz değil o yakalandı."









acbeyintokbilgi

KEKRE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin