[3]

858 33 1
                                    

İstemeye istemeye slyherindeki parti için hazırlandım . Rowena'da benimle gelecekti, arkadaşı çağırmıştı onu da . Hufflepuff'tı ama hufflepuff'tan çok diğer tüm binalarla içli dışlıydı neredeyse . Siyah eteğimi ve kırmızı bluzumu giydikten sonra üzerimede siyah bol hırkamı giydim . "Kolyen nerede senin" rowena aynadan bana bakarken sordu . "Bilmiyorum sanırım kaybetmişim" dedim aklıma gelince yine üzülerek . "Evde unutmuşsundur belki" o da cedric gibi söyledi . "Hiç sanmıyorum ama umarım öyledir" konuştum . O da hazırlanınca beraber çıktık, şimdi gizlice zindanlara yani slytherin ortak salonuna gitmeye çalışıyorduk .

Zindanlara geldiğimizde rowena adeta bir şifreymiş gibi kapıyı tıklattı . Kapı yavaşça açıldı . "Rowena hoş geldin !" arkadaşı yanımıza geldi . Rowena onlar yürürken koybalmayayım diye beni kolumdan tutarak çekiştirmeyide unutmadı . Çok iyi bir arkadaş onu çok seviyorum...

"Kızlar" bir çocuk elindeki ateş viskileriyle dolu olan tepsiyi bize uzatarak konuştu . Rowena bir kadeh aldı, çocuk bana doğru yaklaştı "O içmiyor" geldiğini farketmediğim mattheo tepsiyi ittirdi . Çocuk hızla uzaklaştı . "Gelmişsin" gürültüden duyabilmem için üzerime eğilerek konuştu . "Henüz ölmek için çok gençtim" duymamasını umarak konuştum . Buna güldü, "Bir hufflepuff'a göre fazla cesursun şuan" hufflepuff'lar her zaman cesurdur bir kere ! Sen nereden anlayacaksın pis yılan .

"Hadi gel" elimden tutarak beni kaldırdı . "Ama-" sert bakışlar atmasıyla sustum . Rowena'ya döndüğümde diğerleriyle konuştuğunu gördüm .

Yatakhanelere gittiğimizi farkettiğimde diğer elimle kolunu tutarak ona doğru konuştum "Nereye gidiyoruz" , bana omuzunun üstünden baktı ve sırıttı . Bu sırıtış hiç hoşuma gitmemişti ama aklıma günlük gelince hiç bir şey demeden sustum .

Odaya girdiğimizde içeride bir çocuk olduğunu gördüm . Çocuğa sertçe bağırarak onu odadan kovdu . Çocuk hızla çıktı ve kapıyı kapattı . "Ah gürültüden kulağım patlayacaktı" kenardaki tekli koltuğa otururken konuştu . Bakışları bana döndü "Otursana"

Yanındaki koltuğa oturacakken beni durdurdu "Ben oraya otur dedim mi?"

Kaşlarımı çattım "Dalgamı geçiyorsun benimle kafan mı güzel ?" sanki yürek yemiş gibi konuşuyordum . Bu tavrıma sırıttı "Buraya gel ufaklık" elimden tutarak beni kendine çekti ve bacağına oturttu . Tam oturmamıştım , "Cidden mi?" diye sordu bunu farkederek . "Öyle rahat olduğunu düşünüyorsan sen bilirsin canım"

Cidden böyle oturmak çok rahatsız ediciydi ama... Bir elini belime atarak beni tutuyordu, düşmeyeyim diye . Sinsi bir şekilde sırttığında elini çekti ve tam dengemi kaybettiğim sıra tuttu . "Sana demiştim ama ben" kendine çekerek kucağına iyice oturmamı sağladı . Kafamı göz göze gelmemek için çevirmiştim . Sırıttığını hissettim . "Biraz kendinden bahset derdim ama..." dedi sessizliği bölerek . Kafamı hafif çevirip ona baktım "Günlüğünden herşeyini öğrendim"

Kıkırdadı "Cidden her gün günlük yazmak sıkıcı değil mi?" , "Ah ama senin çok sıkıcı kızlardan olduğunu unutmuşum" kendi kendine sorular sorup cevaplıyordu . Sarhoş gibiydi de değil gibiydi de . O çok garip birisiydi . "Ah o hayatımdaki tek erkek, bana doğum günümdeki en güzel hediyeyi verdi !" sesini incelterek konuştu . Aniden dondum kaldım, doğum günümde abim hakkında yazdıklarımı söylüyordu . Elini cebine attı ve kolyemi çıkarttı "Sevgilinin berbat hediyesinide düşürmüşsün, sence bunu sana vermelimiyim" berbat hediye...

Gözlerimin dolduğunu hissettim . "Ver şunu" elimi hızla uzattım , kolyeyi geri çekti . "Bana ne dedin sen" bakışları kararırken konuştu sert bir ifadeyle . Gözümden yaş süzülmesiyle şaşkın bir ifade yerleşti yüzüne . "Bu senin için bu kadar önemli mi?"

"Evet lütfen" fısıldadım kalkmaya çalışırken, izin vermedi . "Lütfen"

"Gerçekten sevgilin olduğunu en baştan söylesen seninle uğraşmazdım" tutuşları gevşerken konuştu kolyeyi uzatarak . Kolyeyi aldım ve kucağından kalktım . Aklıma gelen fikirle konuştum . "Gitsem iyi olur" . Odanın kapısını açtığımda konuştum hafif sırıtarak "Ayrıca o sevgilim değil abimdi" mattheo gözlerini kısarak bakarken bana doğru bağırdı gülerek "Seni küçük-" kapıyı kapatıp hızla kaçtım . Merdivenlerden inerken çarptığım sert bedenle durakladım . "Nereye gittiğini sanıyorsun sen" dedi draco beni tutarak . Ah, şunlardan bir kaçış yokmu ?

Beni odaya geri götürdü . Mattheo kapıda beni görünce sırıttı , "Sanırım kader bizi ayırmak istemiyor bebeğim" Gözlerimi devirdim, görmemesini umarak . Şimdi bunun içinde sinirlenir falan...

"Gel buraya" dizini işaret ederek konuştu . Yavaşça gittim yanına . Yaklaşınca beni kucağına çekti hızla . Ağzımdan istemsizce bir inleme kaçtı . Bu hoşuna gitmiş gibi dudakları kıvrıldı . Yanaklarımın kızardığını hissettim .

Draco sessizliğini bozdu . "Oyuncak neden sürekli senin elinde ama" alaycı bir şekilde konuştu . Mattheo gözlerini devirdi . "Çünkü sadece benim, malfoy" dedi ve elini bacağımın üzerinde gezdirerek konuştu "Oyuncaklarımı başkalarıyla paylaşmayıda sevmem" , bu hareketi titrememe sebep oldu . Mattheo bunu farkedince sırıttı . "Bizi biraz yalnız bırakmaya ne dersin hmm" draco'ya bakmadan konuştu . Draco sessizce kapıyı çarpıp çıktı . 

"Yine kaldık baş başa" çenemden tutup göz teması kurmamızı sağladı . Sessizce ona bakıyordum . Yüzümü incelediğini farkettim , gözleri dudaklarımda gezinirken yanaklarım alevlendi . Umarım düşündüğüm şey olmadı . Tam da düşündüğüm gibi mattheo elini yanağıma koydu ve aramızdaki mesafeyi kapatıp beni öpmeye başladı . Karşılık vermediğimde geri çekildi ve sessizce sert bir ses tonuyla fısıldadı "Karşılık vermezsen cezasını çekmeyi kabul ediyormusun ?" 

Dudaklarımızı tekrar birleştirdiğinde beceriksizce karşılık vermeye çalıştım . Tanrım... bu benim ilk öpücüğümdü , sıcak dudakları beni yakıp küle çevirmişti adeta . Bunun hoşuma gitmesi beni korkutuyordu... 

"Kızım berbat öpüşüyorsun" ayrıldığımızda kahkaha attı . "Çünkü hiç öpüşmedim" gözlerim hala kapalıyken fısıldadım . Çok sessiz olduğunu farkettiğimde ona baktım "Ciddi misin ?" bana sordu donup kalırken . Kafamı yavaşça olumlu şekilde salladım "Evet" sesim fısıltı gibi çıkıyordu, çok sessiz.. Mattheo öylece duruyordu, belimdeki sertçe kavradığı elini gevşetti . "Vicdan azabı çekmem normal mi?" alaycı bir şekilde boşluğa bakarak konuştu . "Bana yalan söylüyorsun" dedi aniden . Şaşkınca sordum "Hangi konuda" , "Yani, daha önce öpüşmüş hatta birileriyle birlikte olmuş falan olmalısın hogwarts'ta bunları yapmamış kız yoktu" 

Sinirlenerek onu ittirdim ve kucağından kalktım "İnan yada inanma senin ne düşündüğün umrumda değil" Kapıdan çıkmadan önce son kez konuştum ona "günlüğüde kime gösterirsen göster senden korkmuyorum !" keşke o son şeyi demesemiydim ya diye bir pişmanlık duygusu kaplamıştı içimi . Ortak salona hızla indim ve rowena'yı aradım gözlerimle . Onu gördüğümde yanına gittim ve sordum "Artık gidebilir miyiz" 

"Sorun nedir" endişeli bir şekilde sordu yüz ifademi görünce . "Hiç, sadece kendimi iyi hissetmiyorum" 

Yatakhanelerden inen mattheo'yu görünce beni görmemesi için dua ettim . Rowena "Sanki birisinden saklanıyor gibisin hmm ?" dedi dışarı çıkarken . "Hayır sadece uyumak istiyorum" dedim . 

"Sen öyle diyorsan" diyerek konuyu kapattı .

Köle ❜ Mattheo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin