Siyah cüppeli garip adamlar bütün salonu sarmıştı, salonun ortasında beyaz saçlı adeta ruh gibi beyaz tenli bir adam duruyordu.
"Bu kim?" dedi mattheo tom'a doğru.
"Ahhh, küçük mattheo değil mi?" dedi adam. "Ben abinin-" tom'a döndü "-eski yakın bir dostuyum" göz kırptı.
"Adımı söylemedim ne kadar aptalım !" dedi deli gibi gülerken. "Ben leo, leo grindelwald"
"Grindelwald mı?" salonda bir fısıltı geçti.
Bakan konuştu, "Sen sadece bir yalancısın"
Adam sinirlerek bakana döndü, "Hayır ! Ben gellert grindelwald'ın gerçek oğluyum !"
"Ne istiyorsun" dedi tom bakışlarını adamdan ayırmadan.
"Senin yüzünden dört yıl boyunca azkabanda kaldım aptal ! Sence senden canın dışında neyi isteyebilirim?!" dedi adam.
"Öyleyse geldiğin gibi elin boş gideceksin" asasını doğrulatarak cevapladı tom.
"Emin misin tommy?" salonun girişinden bir ses duyuldu.
İnanamıyordum, rowena garip bir şekilde tam karşımda duruyordu. Ona ne olmuştu böyle ? Kızıl saçları simsiyah olmuştu, göz altları morluklardan simsiyahtı, adeta dokunsalar bayılacak gibi hasta görünüyordu.
"Bu kim tom" tiana sordu.
Rowena ona doğru ilerlerken konuştu, "Ah şekerim, sizi tebrik etmeye gelen yakın bir dostum. Hatta öyle yakın birisiyimki tom'un uğruna küçük ergen kardeşinin suçlarını üstlenmişliğim bile var !" sonlara doğru içindeki sinir ortaya çıkmıştı.
Gözleri mattheo'ya döndü, "Tom'un sürtüğünden önce seni öldürmek istiyorum" asasını kaldırdığını farkettim. Asam yanımda değildi. Mattheo beni arkasına doğru almaya çalışırken rowena bize doğru bir lanet fırlattı. Onun atılmasıyla beraber herkes birbirine saldırmaya başlamıştı.
Mattheo'yu itekleyerek düşürdüm ve birlikte lanetten kurtulmuş olduk.
"Asan nerde?" diye sordu bana.
"Yukarıda !" dedim nefes nefese.
Beni kaldırdı ve çıkışa doğru koşmaya başladık.
Tom'a baktığımda o adamla çatıştığını gördüm. Tiana kardeşinin arkasına saklanmış büyülerden korunmaya çalışıyordu. Blaise pansy'i korumaya çalışıyordu.
Tam salondan çıkacağımız sıra rowena bize doğru bağırdı, "Canını almadan gitmeyeceğim küçük adi riddle !"
"Çabuk git !" diyerek beni itekledi ve içeriye döndü, rowena'nın ona fırlattığı lanete karşılık verip kendiside birtane ona fırlatmıştı. Canla başla kavga ediyorlardı.
Salondan gelen sesler boğuklaşmaya ve kulağım çınlamaya başladığında başım döndü, acıyla yere çöktüm.
Canım yanarken ciyakladım. "Lily !" boğuk sesin sahibi bana yaklaştı. Gözlerimi açtığımda draco'yu gördüm. Endişeli bakışlarla bana bakıyordu, yanında theodore'un olduğunu farkettim. Ona birşeyler dedi ve içeri gitmesini söyledi. Beni yerden kaldırdı.
Kendime gelmeye çalıştım. "Asam !" dedim konuşmaya çalışırken.
"Asan nerede ?" draco'nun dedikleri anlamlı gelmeye başladı, kulaklarımda uğultu yerini terketti yavaş yavaş.
"Yukarıda" dedim kekeleyerek.
Beraber yukarı çıkıp asamı aldık, draco bu çatışma bitene kadar buradan gitmeyi teklif etti. Bana zarar gelmesinden korktuğunu ve beni korumak istediğini söyledi.
"Hayır mattheo orada, rowena onu öldüreceğini söyledi!" dedim korkuyla.
"Mattheo başının çaresine bakabilir ! Ya sana birşey olursa ?" dedi draco bağırarak.
"Ama mattheo-" dedim göz yaşları yanaklarımdan süzülürken.
"Ama mattheo!" rowena taklidimi yaparak konuştu.
Hızla arkamı döndüm, draco önüme doğru geçti. "Ne istiyorsun aptal !" nefretle rowena'ya doğru konuştu.
"Geçen sene benden hoşlandığını düşünüyordum malfoy, meğer bu yanımda çanta gibi gezdirdiğim ezikten hoşlanıyormuşsun !" kahkaha attı rowena. Sanki bambaşka birisi gibiydi, içi nefretle dolmuştu. Onu karanlık yollara itecek kadar büyük bir nefretle hemde...
"Onunla doğru konuş !" draco tısladı.
Mattheo arka koridordan koşarak yanımıza geldi, "İşini bitireceğimi anladığında korkak gibi kaçtın !" rowena'ya doğru konuştu.
"Hayır tatlım, seni küçük sevgilinin önünde öldürmenin daha güzel olacağını düşündüm !" dedi deli gibi gülerken.
Hiç beklemediği anda aklıma gelmesiyle rowena'ya lanet fırlatmam bir oldu.
Geriye doğru uçtu, "Beni çok hafife aldın" dedim. Toparlanarak ayağa kalktı ve saldırdı, "Seni hafife almıyorum çünkü zaten zayıfsın aptal !"
Draco ve mattheo beni korumaya çalışırlarken aynı anda ona saldırmaya başladılar. Üçümüz ona karşı direnirken çok güçlü olduğunu farkettik, büyülerinde tuhaf birşey vardı. Sanki olduğundan daha da etkiliydiler.
Yanına diğerleride geldiklerinde işimiz biraz zorlaşmıştı, mattheo ve draco diğerleriyle uğraşırken rowena bana kalmıştı. Bir an afalladım, fırlattığı lanetle asam elimden uçuverdi. Sırıtarak bana baktı, "İşin bitti !"
Kedavra laneti dudaklarından çıktığı anda mattheo bağırarak bana doğru koştu. O an sanki her şey durmuş gibiydi. Mattheo ile düşmeden önce lanetin bize isabet ettiğini farkettim.
Rowena'nın pis boğuk kahkahası kafamın içinde yankılandı. Mattheo'nun sert ve ağır bedeni üzerimde kaldı.
Kulağımdaki çınlamayla beraber kendime gelmeye çalıştım. Rowena ve diğerleri kaçarken draco yanımıza geldi.
Bizi kontrol ediyordu. Gözlerimin karardığını farkettim. Yavaş yavaş kendimi karanlığa bıraktım..
~
Kendime geldiğimde hastanede olduğumu farkettim. Yan tarafımdaki koltukta pansy uyuyordu. Ses çıkartmamaya çalışarak doğrulmaya çalıştım. Heryerimin ağrıdığını farkettim. Aklıma en son olanlar geldiğinde mattheo'yu düşündüm. Yoksa o... Hayır düşünmek bile istemiyordum. Ağlamaya başladım. Pansy sesime uyandı. "Lily, merlin sonunda uyandın !" dedi kalkıp yanıma gelirken.
"Mattheo nerede pansy" dedim ağlayarak. Pansy sustu, "O nerede pansy !" dedim tekrardan ağlamam şiddetlenirken.
Kapı aniden açıldı ve içeriye annem girdi. "Lily benim şeker parem sonunda uyandın !" diyerek beni kolları arasına aldı. Ona sarılıp ağlamama devam ettim.
"Ben hemşireye haber vereyim" dedi pansy ve odadan ayrıldı.
"Anne o nerede" sordum.
"Kim nerede yavrum?" dedi annem.
Alacağım cevaptan korkarak konuştum "Mattheo"
Annem sustu, "Çok üzgünüm tatlım" dedi. Ağlamaya başladım tekrardan, "Hayır olamaz, düşündüğüm şey değil değil mi?" dedim sesim titrerken.
"Tatlım sakin ol-"
Yatakta çırpınırken sinirle kendimi hırpalamaya başladım. "Hayır olamaz olamaz !" titreyerek ağladım.
"Lütfen ölmedi de lütfen ölmedi de" anneme yalvarırcasına konuştum.
Annem endişeyle doktorları çağırdı, içeri giren hemşire elindeki iğneyi sıkıca tuttuğu koluma batırdı.
Yeniden karanlık alıvermişti beni kollarına.