[12]

384 19 20
                                    

Lily;

Mattheo ile geçirdiğimiz mükemmel yılbaşı tatilinden sonra hogwarts'a dönmüştüm.

"Pansy !" gözleri beni arayan arkadaşıma seslendim el sallayarak. Beni görünce gülümsedi ve el salladı yanıma gelirken. "Seni çok özledim, blaise ile neler oldu bir bilsen !" dedi bana sarılırken. "Mektupta anlatmadığın neler varsa çabuk anlatt, meraklandımm" dedim heyecanla.

"Blaise ailesi evde olmadığı için bir parti düzenlemişti ama benden gizli tabii-"

"Bebeğim yemin ederim parti theodore'un fikriydi gerçekten !" blaise arkadan pansy'e yalvararak geldi.

"Kes sesini black !" aniden bir kavgaya tutuşuverdiler. Onların bu hali bana çok tatlı geldiği için gülmeden edemedim.

"Merhaba" 

Yanımdan gelen sesle gülümsemem soldu, "Bana hala kızgın olduğunu biliyorum ama en azından konuşalım" dedi draco, çok solgun gözüküyordu. Sanki ayakta zor duruyormuşta her an bayılacakmış gibiydi. "Sen iyi misin?" diye sordum bu haline bakarken.

"Sanmıyorum, konuşalım mı lütfen?" haline üzüldüm ve konuşmayı kabul ettim.

"Lütfen kısa olsun" dedim bahçeye çıkarken. 

"Sana karşı dürüst olacağım, ilk tanıştığımızda aptal bir hufflepuff olduğunu düşündüm"  dedi, kaşlarımı çattım. Devam etti, "Sonra birden sana kapıldığımı hissettim, bana aptal diyebilirsin kısa sürede sana aşık olduğum için ama bu benim elimde olan bir şey değildi üzgünüm" diyerek.

Titrek bir nefes aldı, "Seni mattheo'ya karşı kullanmaya karar vermiştim, onu kızdırmak için ama bu planım sana vurulunca suya düştü" dedi, yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. "Sonra sizi gördüm, öpüşürken" bana baktı.

"Hayallerim yine suya düşmüştü, hayallerim neydi biliyor musun?" sordu.

Merakla sessizce ona baktığımda anladı ve konuştu, "Seninle bir çocuğumuz olsun çok isterdim mesela, bizim genlerimizi taşıyan minik bebekler" güldü. 

"Hep bir kızım olsun isterdim, annesine yani sana benzeyen bir kızım. Ona baktıkça seni görmek isterdim" güldü tekrardan.

"Sana aptalca geliyor olabilir ama ben seninle bunların hayalini kurmuştum, evlendiğimizi, boynuma sarılıp sonsuza kadar evet dediğini, minik bebeklerimizi... her şeyimizi düşünmüştüm. Ama sizi öyle gördüğüm gün, ona nasıl baktığını farkettim. İşte o gün bana asla öyle bakmayacağını ve imkansız olduğumuzu anladım" dedi. Burnunu çekti, gözlerinden yaşlar süzüldüğünü farkettim. "Sen ağlıyor musun" diye sordum. "Önemsiz, beni ezik gibi görmeni istemiyorum" dedi yanaklarını silerken. Draco'yu ilk defa böyle görüyordum. Şuanki olay çok garipti gerçekten.

"Madem beni bu kadar çok seviyordun, neden bana kötü davranmaya başlamıştın" diye sordum.

"Seni kendimden uzaklaştırmaya karar vermiştim, aklıma gelen her haltı yapmaya başladım. Sanırım oldu da, ama çok pişmanım özür dilerim" dedi.

"Zaten ben artık senden beni sevmeni yada başka bir şeyi beklemiyorum, sadece bunları bilmeni istedim" dedi.

İçeri girerken draco aniden gözden kayboldu, arkasından baktım ama göremedim. 

Rowena okula gelir gelmez dumbledore'un yanına gitmişti, yalan söylediğini anlamasınlar diye tom ona bir tılsım vermişti. Umarım bu iş bize ters tepmez diye düşünüyordum.

"Hadi lily gelsene" pansy beni çağırdı ve beraber büyük salona gittik.

Herkes kendi masasına geçti, dumbledore'un her dönem başı olduğu gibi gelip konuşma yapmasını bekliyorduk. Ama henüz yoktu. Sadece bir kaç profesör masada oturmuş bizim gibi meraklı bakışlarla dumbledore'u arıyorlardı koca salonda.

Bir fısıldaşma duydum aniden,

"Duydun mu hufleepuff'ta ki şu garip kız riddle'ın asasını çalmış !"

"Hangisi? Sen nereden duydun"

"İzin kağıdı için dumbledore'un odasına gitmiştim, snape ile konuşuyorlardı"

Sanırım rowena'dan bahsediyorlardı. Bunun hogwarts'a bu şekilde yayılması pek iyi olmadı, mattheo kurtulduğu için seviniyordum ama rowena'nın itibarı lekeleneceği içinde üzülüyordum. Sonuçta kaç yıllık arkadaşımdı, o beni pek arkadaşı yerine koymasada ben onu düşünüyordum.

"Hufflepuff'a göre fazla sinsi duruyordu, ondan beklenirdi zaten"

Bu beni bile üzmüştü onu düşünemiyordum.

Büyük bir gürültüyle içeri dumbledore girdi.

"Sessizlik !"

Kürsüye geçti ve öğrencileri susturdu. Her zamanki konuşmasını yaptıktan sonra ekledi "Geçen dönem yaşanan aksiliklerin gün yüzüne çıkmasıyla bazı kararlar verildi, sizi pek ilgilendirdiğini sanmam" dedi ve yemek yemeye başlamamız için söylendi.

Yemekte boğazımdan bir lokma birşey geçmemişti. Çok endişeliydim, ya mattheo'ya ya da rowena'ya kötü bir şey olursa.

Rowena'ya olacağı kesindi, mattheo'nun asasını çaldığını söylemişti.

Koridorlardan gelen gürültüyle herkes durdu.

Rowena'ya ait olduğunu anladığım ses şatonun heryerinde yankılanıyordu.

"Hayır ! Bırakın beni bırakın azkaban'a gitmeyeceğim !" ciyaklamalar duyuldu.

Korkuyla içim titredi, onu azkaban'a mı götürüyorlardı yani? Ama mattheo azkaban'a girecek kötü bir şey yapmamıştı ki... Ya da ben öyle zannediyordum.

Gözlerim salonun diğer ucundaki tom'u bulduğunda bakıştık. Donuk bakışlarla seslere aldırış etmeden yemeğine devam etti.

Herkes yatakhanelere dağılırken kalabalığın arasında onu buldum. Tom'a sordum. "Rowena'ya ne oldu" 

Etrafa göz attı, "Bunun hakkında konuşma, olması gereken oldu" diye azarlamıştı resmen beni.

Göz devirmemek için kendimi zor tuttum, "Mattheo geri dönecek mi peki" diye sordum. "Evet, ilk trenle buraya gelecek" dedikten sonra hızla yanımdan ayrıldı ve kalabalıkta kayboldu.

Hufflepuff ortak salonuna çıktım, herkes rowena'yı konuşuyordu.

"Binamızın adını kirletmekten başka bir şey yapmadı!"

"Merhaba" Cedric sessizce yanıma geldi.

"Merhaba" dedim ona.

"Tatilin nasıl geçti, sana gönderdiğim mektuplar eline geçmedi sanırım" diyerek gülümsedi.

"Aslında, bu tatilde evde değildim" dedim söylemekte kararsız kalarak. Merakla sordu "Neredeydin ya?"

"Mattheo'nun yanındaydım" dedim. "Anladım" diyerek kafasını salladı, yüzündeki gülümseme kaybolmuştu yavaşça. Aramız sessizleşmişken yorgun hissettiğini söyleyip yatakhanelere çıktı.

Keşke söylemeseydim diye düşündüm, onu üzmüştüm galiba... Aptal ben !

~

"Düzgün yesene aptal !" pansy blaise'i azarlayarak konuştu.

"Düzgün yiyorum zaten sevgilim, sen sadece bana kızmaya yer arıyorsun" dedi blaise.

"Ha yani beni suçlu buluyorsun öyle mi?" dedi pansy.

"Hayır be-" konuşmasına izin vermedi.

"Hiçbir konuda bana katılma zaten tamam" trip atarak saçlarını savurdu pansy. Blaise şaşkınca kala kaldı. "Neden hep yanlış anlıyor" diyerek masaya kafasını koydu. Onların bu haline güldüm, çok tatlılardı.

"Kızlardan hiç anlamıyorsun be, senden ilgi istiyor işte" dedi theodore blaise'e.

Pansy'le beraber masadan kalkıp ortak dersimize doğru gitmeye karar verdik.

Ani mide bulantımla beraber lavaboya gideceğimi söyleyip yanından ayrıldım. Midem bulanıyordu ama kusamıyordum, garip hissediyordum. Tam kızlar tuvaletinden çıktığım sıra duvara yapışmamla beraber ciyakladım.

"Şşşh, korkma"

Köle ❜ Mattheo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin