Yiğit Tunç'un ablasız geçirdiği bir kaç günün ardından anlatımı (Öztürk kardeşlerin geldiği gün)
Allah siz neye onsuz yapamam o olmazsa olmaz derse sizi onsuz da yaşatabilirmiş. Ablam bunu bana daha 8 yaşımdayken öğretmişti.
O zaman her ne kadar anlıyorum desenlmde içten içe nasıl olucak diye de düşünüyordum. Şimdi daha iyi anlıyorum ki dua ederken daha dikkatli ,konuşurken daha dikkatli olmak gerektiğini.
Geçtiğimiz yıl 8. Sınıf mezuniyet partimde arkadaşlarımla otururken ablamın konusu açılmıştı. Arkadaşlarım da ablamı çok seviyor kendi ablaları gibi görünüyorlardı, her ne kadar kıskansam da bu içten içe bir gururdu.
Ben ablamla gurur duyuyordum.
Yaşadıklarına rağmen onca karışıklığa rağmen hala o güzel gülümsemesiyle bize parıl parıl bakan gözlerini gördükçe içim gidiyordu. O benim olmayan ama olan annemdi.
Annem yaşıyordu ama anne değildi. Bunu daha ilk okulda toplantılarıma gelen abilerim ve bana anne edasıyla bakıp sarıp sarmalayan ablamla anlamıştım.
Ablam, gülgüzelim, ikinci evim.
Bazen insanlara anlattığımda bunun abla kardeş ilişkisinden fazla olduğu konusunda geveliyordu ama hayır. Evet belki bizim aramızda abla kardeş ilişkisi yoktu çünkü biz abla kardeşden çok anne-oğul veya ikiz gibiydik. Lakin onların ima ettiği anlamda hiç bir şey yoktu. İnsanlar boş konuşmaya o kadar meyilliydi ki.
O mezuniyet partisinde masada onsuz asla bir gün geçiremeyeceğimi söylemiştim. Arkadaşlarımda ablan evlenirse ne olacak diye benle dalga geçmişti işin sonu benim sinirlenmem olunca konu orada kapanmıştı.
Ta ki bugünlere kadar.
Büyük lokma ye büyük söz söyleme dedikleri bu olsa gerek. Çünkü şuan ablam olmadan geçirdiğim 7. Gün bi nevi bir hafta.
Günler saatler su gibi akıp gidiyor gibiydi ama sanki gitmiyor gibiydide birkaç saniyenin içine sıkışmış hissettiğim çok oluyordu.
Geçiyordu ama geçmiyordu, yaptığım şeylerden zevk alamıyordum. Mesela mutfağa gitmek istemiyordum çünkü her gittiğimde buzdolabının üstünde ki ablamla beraber çocukken yaptığımız kuru boya resimlerini gördükçe gözlerim doluyor iştahım kapanıyor.
Odamda kalmakta istemiyordum çünkü bu sefer de ablamla okuduğum kitaplarım, topluca oynadığımız kutu oyunları. Ders masamın üstündeki resimlerimiz ablamın daha hastane olayı olmadan bir önceki gece benle yatmadan önce bana kızarak değiştirdiği nevresimleri gördükçe içim gidiyordu.
Bu bizim imtihanımızdı.
Ablamla her gün akşam ve sabah olarak görüntülü ve normal olarak konuşuyorduk ama yakında okulların başlamasıyla ablamla görüşmem kısıtlanacaktı.
(Bu arada ilk bölümde Eylül'ün okulda olma sebebi 8. Ve 12. Sınıflara bazı okullar Yaz kursu gibi normal gündelik ders gibi ders işleyip yoklama falan alırlar ya ondan olduğu için)
Düşününce ablamı o gün ne kadar kolay verdiğimizi düşündüm. Sırf olay çıkmasın diye hemen git dene dediğimiz o dakikalar aklıma doluşdu.
Acaba ablamın canı acımışmıydı?
Acısada fark etmezdi ki o. Çektiği acıyı acı onu yakıp kavuran kadar fark etmez en sonunda acı en son reddeye çıkınca anlardı.
Ablamı çok özlemiştim...
O güzel eşi benzeri olmayan kokusu, saçlarımla oynaması, yatmadan önce hep söylediği sakin şarkılar ve öyküler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül-Gerçek Ailem Vakası-
Teen Fiction✨Kitapta bazı yerlerde şiddet vb. Olduğu için 12 yaş ve üzerinin okumasını talep ediyorum✨ 17 yıl sonra gerçek ailesinin kendisini bulmasıyla ailesinden ayrılan Eylül'ün serüvenine hoş geldinizzz. Eylül bir emekli asker ve Antep aşiret torunu iken b...