-Eylüy 4 yaşındayken-
"İçtima bitmiştir!" Diyerek bağıran Tuğgeneral Alpaslan Tunç bütün tim çardaklara geçip soluklanmaya başlamıştı.
Onlara bakarak iç çeken Alpaslan ise derin düşüncelere dalmıştı.
Hem vatanı hemde ailesini nasıl koruyacaktı?
Güzeller güzeli eşi Talia Melike, biricik kızı Ahsen Tomris -her ne kadar damadını kabullenmek istemesede kızını tek emanet edebileceği kişi olan damadı- torunları ve biricik çiçeği...
Her gün buraya gelip canını vatanına feda ederken aynı zamanda kendisine bir şey olursa arkasındaki ailesinin yıkılmasından korkuyordu.
En büyük yıkımı zaten yakın bir geçmişte yaşamıştı.
İlk göz ağrısı olan oğlunun ihanetini...
Oğlu Taner Tunç, babasının fikirlerine görüşlerini sevmeyip saygı duymadığı gibi vatana karşı bir nefreti vardı. Her ne kadar şu anlık bir şey yapmasa da bu yapmayacağı anlamına gelmiyor diyip her türlü onu gözetliyordu.
Kendisi oğlunun haline yanarken bir gün oğlunun kendisini görevdeyken deşifre etmesi üzerine az kalsın şehit oluyordu.
Şehit olma ihtimali onu üzmüyordu hatta mutlu bile ediyordu lakin bunun kendi oğlunun ellerinden olma ihtimali onu çok sarsmıştı.
Oysa o hem oğluna hemde kızına her zaman vatanı milleti en güzel şekilde anlatmış ve vatana millete hayırlı insanlar olarak yetiştirmişti.
Oğlunun bu yaptığından sonra o görevde ağır yaralanmış ve yaşam tehlikesi ile ailesini harap etmişti.
O iyileşme sürecinde hem kendisinin hemde oğlunun eşine yaptığı ihaneti düşüne düşüne kendini yıpratan güzeller güzeli eşini yanlız bırakmak istememisti. Veya biricik kızı ve torunlarını...
Ama o süreçte onların yanında olamamıştı...
İhaneti bir tek kendisi ve eşi bilirken bir kişinin daha duymasıyla bu iş devlet meselesine girerdi.
Alpaslan her ne kadar kabul etmese de oğlu sadece kendisine değil vatana da ihanet etmişti.
Yaraları daha yeni yeni toparlanırken evde durmaktan bunaldığı için yine kendini karargaha atmıştı. Eşi her ne kadar bunu sevmesede ramazan ramazan Alpaslan Karakurtun nazı hiç çekilmiyordu.
Aslında daha doğrusu evde oturdukça olayları kafasına takıp kendi kafasına göre hareket edip kendine zarar verecek diye korkuyordu. Bu yüzden onu karargaha göndermek onun için en mantıklısıydı.
53 yaşına basmış olsada hala gücü kuvveti yerindeydi. O yaştaki herkes çökmeye başlarken vatanına ve eşine olan aşkı ve ailesine olan sevgisiyle hiç yaşlanmıyor gibiydi.
Tuğgeneral Alpaslan Tunç hala ayakta dikilip timine bakarken uzaktan gelen güzel ve narin bir sesle kendine gelip gülümsedi.
Geldi çiçeği.
Eylül'ü...
Asenası...
"Dedem adam! Dedem adam! Kahramanım! Neydesin kimlerlesin!" Diyerek girişteki askerleri atlatarak kendisine koşarak gelen torununa baktı Alpaslan.
Üzerindeki beyaz tüllü elbisesi ve arkadan koşarken sağa sola sallanan simsiyah saçlarındaki kurdalesiyle kendisine koşan torununa gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül-Gerçek Ailem Vakası-
Подростковая литература✨Kitapta bazı yerlerde şiddet vb. Olduğu için 12 yaş ve üzerinin okumasını talep ediyorum✨ 17 yıl sonra gerçek ailesinin kendisini bulmasıyla ailesinden ayrılan Eylül'ün serüvenine hoş geldinizzz. Eylül bir emekli asker ve Antep aşiret torunu iken b...