Malikane

113 16 94
                                    

Dördümüz de Chan Hyungun önerisini kabul edince Chan Hyung gördüğümüz ilk elektronik firmasına girerek kendisine bir telefon aldı.

Telefonu alır almaz bir numaraya tuşladı.

-Seonghwa sen misin? Aynen benim Chan. Ölmedim bunları sonra anlatırım. Karakola yakın bir elektronikçinin önündeyim yanımda 4 kişi daha var. Bir araç ayarla gel

Minho:
-Chan Hyung sen kimle konuşuyordun?

-Sekreterim

Jisung:
-Bir adam ultra zenginken neden ölmek ister ki?

Chan:
-Çünkü zenginlik kendi çabalarınla kazanılmış bir şeyse kıymetini biliyosun. Ben zaten altın kundakta dünyaya geldim.

Jisung:
-Adam haklı amınakoyim! Benim gibi görgüsüzler de anca konuşsun

Chan gülmeye başlayıp Jisungu koltuğunun altına alarak sevmeye başladı. Dağda da sevgi doluydu ama şimdi daha bir sevgi dolu olmuştu. Gerçek yaşama dönmek hepimize iyi gelecekti.

Biraz bekledikten sonra lüks bir araç yanımıza yaklaştı. Şoför koltuğundan gerçekten de çok yakışıklı olduğunu düşündüğüm birisi inerek Chana sarıldı.

(sekreterimiz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(sekreterimiz...)

Uzunca bir sarılmadan sonra konuşmaya başladı.
-Ölmediğine çok sevindim. Seni ölüm fikrinden vazgeçiremediğim için kendime çok kızıyordum.

(gayri resmi konuşuyor çünkü aynı zamanda arkadaşlar. Business proposal dizisi gibi düşünün)

Chan:
-Ölmedim ve buradayım. Her şeyi sana emanet etmiştim. Her şey bıraktığım gibi mi?

Seonghwa:
-Bıraktığından bile iyi

Jisung:
-Seonghwa kardeşim ben senin yerinde olsam tüm malları üzerime geçirir Kanadaya kaçardım

Böyle demesiyle hepimiz gülmeye başladık.

Chan:
-Bu yüzden onun yerinde değilsin

Seonghwa:
-Chan ve ben arkadaşız. Arkadaşıma ihanet edecek değilim tatlı çocuk

Felix:
-Gay misin?

Seonghwa:
-Ne?

-Sen onun kusuruna bakma! Jisung sevgilisi de Kıskandı biraz
Diye araya girdim

Felix gözlerini Seonghwaya çevirdi.

Felix:
-Duydun. Jisung sevgilim

Jisung:
-Duydun. Sevgilisiyim

Minho:
-Seonghwa takılma sen bunlara. Sevgili olduktan sonra beyinlerinde zedelenme oldu

Seonghwa gülmeye başladı.

-Sevdim sizi. Eğlencelisiniz

Felix:
-Ben seni sevmedim. Soytarı mıyız lan biz?

-Felix!
Diye kulağına tıslayarak kolunu sıktım.

Seonghwa:
-Kim bu arkadaşlar Chan? Onları nerden tanıyorsun?

Chan:
-Helikopterde beraber ölmeye çalıştığım kişiler. Ama bir sebeple vazgeçtik. Ve yakıtımız bittiği için bir dağ başında yaşamak zorunda kaldık bu kadar zaman. Bu sabah kurtarıldık.

Minho:
-Seonghwa neden Chanı vazgeçirmedin arkadaşı değil misin aynı zamanda?

Seonghwa:
-Tam da bu yüzden vazgeçirmeyi denemedim bile.

-nasıl yani?

Seonghwa:
-Chan bir şeyi aklına koyduysa mutlaka yapar. Kim onu nasıl vazgeçirdi bilmiyorum. Ben de şaşkınım.

Chan:
-Ben vazgeçmedim. Başkası vazgeçti. Ölmek istemediğini söyledi ağlayarak. Nasıl vazgeçmeyebilirdim ki..

Seonghwa:
-Aaa hanginiz o vazgeçen?

Gözlerimin  yandığını hissediyordum. Kafamda Jeonginin düşerken başını çarptığı o sahne canlanıp duruyordu. Minhoya tutundum.

Kötü olduğumu fark eden Seonghwa konuştu
-Yanlış bir şey mi sordum?

Felix:
-Vazgeçen kişi... Artık aramızda değil

Seonghwa şaşkınlıkla gözlerini büyüttü.

-Gerçekten çok üzgünüm. Bilmiyordum

Chan:
-Yüklenme kendine. Nereden bileceksin? Hadi eve gidelim. Polis karakolunda bir şeyler yedik ama yine de kurt gibi açız hepimiz

Seonghwa:
-Size mükemmel bir kahvaltı hazırlattım. Hadi gelin

Hepimiz arabaya bindik ve Chanın evine doğru gitmeye başladık. Ama eve vardığımızda ev kelimesinin burası için yetersiz kaldığını çok net görmüştüm. Burası ev değil malikaneydi..

Kapıdan içeri adımımızı atar atmaz zenginlik hepimizi büyülemişti.

Chan:
-Birisi benim odamda birisi ortak kullanıma açık birisi de misafir odasına bağlı olmak üzere 3 tane banyo var. İsterseniz sırayla isterseniz ortak duş alın. Orada şampuanlar ve ihtiyacınız olacak her şey var. Hepimizin buna ihtiyacı var biliyorum. Sonra da temiz temiz kahvaltımızı ederiz.

Minhoya çekimser gözlerle baktığım zaman banyonun olduğunu söylendiği yere doğru elimden tutarak beni götürmeye başladı.

Yavaşça içeri girdik. Burası büyük bir banyoydu ve lüks bir küveti vardı. Minho yavaşça saçlarıma öpücük kondurdu ve sweatimi tutup çıkardı.

Ardından kendi sweatini de çıkardı. Şimdi ikimiz de üstsüzdük. Elini yavaşça göğsüme koydu. Dokunuşuyla titredim. Yavaşça kollarımı ona dolayıp sıkıca sarıldım.

-Başardık Minho.. Oradan kurtulduk ve yanımda sen varsın..

Yavaşça boynumu öptü.
-Seni seviyorum Hyunjin.. Çok seviyorum..

Yaşlı gözlerle yüzüne baktım ve dudaklarımı dudaklarına yasladım.. Elleri çıplak bedenimi sararak öpüşüme karşılık verdi. Bir süre sonra yavaşça ayırdı bedenlerimizi. Alnını alnıma yasladı:

-Kahvaltıya bekletmeyelim.. Bunun için ben de sabırsızlanıyorum. Ama akşama saklayalım kendimizi..

-Tamam sevgilim..

Alt tarafımızı da çıkardıktan sonra yavaşça küvete uzandı Minho. Bacaklarını araladı. Ben de o açıklığa uzandım. Kollarını belime doladıktan sonra omzuma minik bir öpücük bıraktı.

-Seni yıkayacağım. Sonra sen de beni. Tamam mı?

-Hıhı

Eline kenardaki lifi alarak jelden sıktı ve bedenimi nazikçe temizlemeye başladı. İlk defa gerçekten temizlendiğimi hissediyordum 20 gündür.

Minho üst kısmımı temizledikten sonra yavaşça alt kısmıma doğru ilerliyordu ve bu beni tetikliyordu. Eli kasıklarımı bulduğunda lif hareket etmedi çünkü bir şeye takılmıştı..

Arkamdan beni kendine çekerek vücudumuzu birleştirdi ve kulağıma fısıldadı.

-Hyunjin zaten zor duruyorum. Yapma böyle..

-Minho engelleyemiyorum.. Dokunuşların.. Çok hoşuma gidiyor

Yavaşça eli çenemi buldu ve başımı arkaya doğru çevirdi. Dudaklarıma bir öpücük bıraktı ve eli beni rahatlatmak için asılmaya başladı.

-Immhh Minho kahvaltı..

Kulağıma çarpan fısıltısıyla kulaklarıma kadar kızardım..

-Kahvaltıya böyle mi ineceksin?

Evet arkadaşlar bizim Azgın tekeler iş başında 🤭

Ama merak etmeyin seviştirmeyeceğim 💅

Ay bölümü nasıl buldunuz 😍

Stray MountainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin